Home GÜNCEL İKİNCİ YARI BAŞLIYOR!

İKİNCİ YARI BAŞLIYOR!

- Guncellenme Tarihi: 17 Haziran 2015 16:13
28 min read
2
0

Danıştay’ın iki kararı ile Gemlik’in seçilmiş CHP’li Belediye Başkanı Fatih Güler’in Anayasa’ya aykırı bir şekilde görevden indirildiği tescillendi. Halkın oyları ile seçilen belediye başkanı Anayasal olmayan yollarla, hukuksuzca görevden alındı ve hakkında 9 tane ceza davası açıldı. Zor günler geçiren Mehmet Fatih Güler, adaletin peşini bırakmadı. Haksız ve hukuksuz bir şekilde görevden alındığını her defasında söyledi, sesini duyurabildiği kadar duyurmaya çalıştı. Geçtiğimiz günlerde Danıştay’ın verdiği karar ile haksız yere görevden alındığı tescillenmiş oldu. Peki bundan sonra ne olacak? Görevden alınması bir yana ailesi ile beraber maruz kaldığı haksızlık nasıl telafi edilecek? İtibarı nasıl iade edilecek? İşte bütün bu soruların cevabını kendisinden almak için Mehmet Fatih Güler ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Güler, bu zamana kadar yaşadığı bütün haksızlıkları anlattı.

Başkanım, halkın seçtiği bir belediye başkanı olarak hukuksuz bir şekilde görevden alındınız, neler yaşadınız anlatır mısınız?

Geriye dönüşle ilgili 3 tane dava açtık. Biri görevden uzaklaştırma kararıyla ilgili 8 Mart 2011 tarihindeydi. Dava 1. İdare Mahkemesine düştü,  1. İdare Mahkemesi yapmış olduğumuz itirazı reddetti daha sonra Bölge İdare Mahkemesi reddetti, Danıştay’a gittik, Danıştay da reddetti. Ama reddettiği tarih çok manidardı, 25 Şubat 2014 tarihiydi yani yerel seçimlerden yaklaşık bir ay önce. Dolayısıyla onu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz, o dava bu şekilde devam ediyor. Sonra iki ayda bir gözden geçiriliyor görevden uzaklaştırılmam ve hep gözden geçirildiği için otomatikman görevden uzaklaştırılmam devam ediyor. Biz 6 Eylül 2011tarihindeki o gözden geçirilerek tekrar görevden uzaklaştırılma kararı verilen karara itiraz ettik bu sefer. İkinci İdare Mahkemesine düştü dava, İkinci İdare Mahkemesi bunu reddetti, Bölge İdare Mahkemesi reddetti, Danıştay’a gittim, Danıştay, İkinci İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu. Hukuksuz aldığınız bir karar dedi, İç İşleri Bakanlığı’nın aldığı karar hukuksuz dedi. Şimdi bu karar da bu hafta içinde sonuçlanacak. Bir de 6 Eylül 2013 tarihli bir başka karara da itiraz ettik o da Üçüncü İdare Mahkemesi’ne düştü. Üçüncü İdare Mahkemesi de Bölge İdare Mahkemesi de itirazımızı reddetti, Danıştay’a gitti karar, Danıştay bizi haklı gördü ve İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu. Geçen gün gündeme gelen karar bu karar. En son açtığımız davayla ilgili karar aslında bu.  Bunlar idare ile ilgili davalar diğerleri ile birleşen davalar oldu.

Kaç dava açıldı?

9 dava vardı, 7 tanesi beraatla sonuçlandı geriye iki tane ceza davam kaldı, biri bu yıl içinde sonuçlanacak, onun da beraat olacağı kesin, diğeri de 2016 yılında tamamlanacak o da beraatla sonuçlanacak diye düşünüyorum, böylece 2016 yılında ceza davaları bitmiş olacak.  Ceza davaları nedeniyle de 17 Haziran tarihinde 108. duruşmaya çıkmış olacağım.

GÖREVDEN UZAKLAŞTIRARAK ZATEN İNFAZ ETTİLER

O süreçte neler yaşadınız?

Benim için çok zor bir dönemdi. Aslında yaşadım mı yaşamadım mı noktasındaki bir dönemdeyim. Araftasın denir ya öyle bir şey. Belediye başkanısın, öyle bir sıfatın var ama değilsin. Her gün anonsları duyuyorsunuz bir başkasının adı geçiyor. Ve senin adına, senin hiç planlamadığın, istemediğin işler yapılıyor. Gemlik halkının da istemediği işler bunlar. Daha da önemlisi potansiyel suçlu olarak görünüyorsunuz, insanın kendisine olan güveni ister istemez kayboluyor. Hedeflerinizi belirleyip, atak yapacağım, hizmet yapacağım derken bir anda kendinizi savunmada buluyorsunuz. Hayatınız seyri birden bire değişiyor, bu durum tabii aile hayatınızı da etkiliyor, ekonomik olarak geliriniz neredeyse yok oluyor. Ve başka bir iş yapma şansınız da yok çünkü halen daha belediye başkanısınız. Başka bir işi yapacak ekonomik gücünüz de olmuyor, enerjiniz de olmuyor. Bu durum çocuklarınızı ister istemez etkiliyor. Eğitim sürecinden, evlilik hazırlıklarına kadar etkileniyor. Ama asıl önemlisi var mısın, yok musun belli değil. En çok bu durum yıpratıyor. Allahtan ben Umurbey’e yerleşmişim, çiftçilik yaptım, zeytin topladım, ektim, iki köpeğim var onlarla dolaştım, bunlar bana hep terapi oldu. Yoksa gerçekten çok zor bir süreç. Haksız ve hukuksuz bir şekilde görevden uzaklaştırıldığınızı biliyorsunuz ama kimseye anlatamıyorsunuz derdinizi. Aksine o zaman Bursa medyası koltuğu işgal edenleri gündeme taşıyor ve onlar ekranlarda nasıl haksız ve hukuka aykırı bir şekilde göreve geldiklerini anlatıyorlar. Çocuklarımın kredi kartı ekstrelerine kadar incelendi.  Bırakın mal varlığını falan bende bir mal artışı görseydiler çok daha başka şeyler olurdu. Ben iki yıl dinlendim. Görüşmelerimde bir şeyler bulsalardı beni tutuklamadan bırakırlar mıydı?  Göreve geldikten iki ay sonra makamımda dinleme cihazı bulundu. Birçok şeyi incelediler ama bir şey bulamadılar. Ben görevden alındığım zaman 60 bin lira kredi borcum vardı, eski evimi satıp yeni bir ev yaptım, Belediye başkanı olunca da nasıl olsa bir gelirim olacak, rahat öderim diye kredi çektim. Belediye başkanlığı yaptığım dönem kızım üniversitede okuyordu,  ona yatırdığım 200- 300 lira bile takip edilmiş, savcı bana bu paraları bile sordu. Ki parayı yatıran kişi belli, miktarı belli, ben çalışırken şoförüme demişim git, kızıma para yatır diye o da gitmiş yatırmış… Sahilde yemek yediğimiz yerlere sormuşlar hesabı mı ödedi diye. Bütün bu takibe rağmen bir şey bulamadılar. İncelesinler, sorgulasınlar gerekirse dava da açsınlar ama bütün bu davalar açılırken görevden uzaklaştırılarak zaten infaz ettiler. Suçlu kimliği yapıştırılarak, itibar kaybı zaten yapıldı. Bu saatten sonra göreve iade falan zaten söz konusu değil, bu davaların bu kadar uzatılmasındaki amaç da oydu.  Vali Münir Karaloğlu o dönem yeni göreve gelmişti.  Ben meclise bisikletle giderken beni yoldan çevirdi, konuştuk, sandık demokrasinin namusudur dedi, sandıktan hangi irade çıkarsa saygı göstermeliyiz dedi sonra da görevden uzaklaştırılması uygundur dedi. Bunun üzerine İç İşleri Bakanlığı görevden uzaklaştırdı. Bugün Danıştay’ın verdiği karar o karara ilişkin yapmış olduğumuz itirazın kararı. Bu karar Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne gitti, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bunun hukuksuz olduğunu bilmiyor muydu, ondan sonra müsteşar yardımcısına gitti o bilmiyor muydu, müsteşara gitti o bilmiyor muydu? İç İşleri Bakanlığı’na gitti, onu onaylayan da Muammer Güler, Güler bu kararın hukuksuz olduğunu bilmiyor muydu, kararı 3. İdare Mahkemesi’ne taşıdık, Yerel Mahkeme bilmiyor muydu, Bölge İdare Mahkemesi’ne gittik, o hukuksuz olduğunun farkında değil miydi? Bence hepsi farkındaydı. Normalde baktığımız zaman bir avukata gidin bunu pek de fazla hukuksuzluk olarak göremiyor, görevden alınmam tamam ama bakınca hukuk süreci işledi mi, işledi, hukuken benim haklı olduğuma karar verdi mi, verdi. Hukuk budur zaten sürecin işlemesi. Ancak bizde dert şu,  zamanında işlemiyor bu hukuk süreci. Yasalar, mahkemeler ne için var, adaleti sağlamak için bu hukuk süreci dediğimiz şeyde adaleti sağlamak. Gelişmiş ülkelerle farkımız şu, gelişmiş ülkelerde hukuk sürecinin içine girdiğinizde adalet sağlanıyor bizde adaletsizliği sağlamak için hukuk sürecinin içine sokuluyor insanlar. Balyoz ve Ergenekon’da olduğu gibi, benim davamda olduğu gibi, uzatılarak adaletsizlik sağlanıyor, geriye  dönsen ne olacak?Bundan sonra geri dönüş diye bir yok, siyasi bir mücadele var ve bu mücadeleyi yapmak zorundasınız, kazandığımız davalarla tazminat açma hakkımız var. Ben bireysel olarak bunun mücadelesini verdim, veriyorum. İnsanlar da bazı şeylerin farkına vardı, davalar haksız bulununca insanlar da bu kararı paylaşmaya, destek olmaya başladı. Şimdiki mevcut başkan seçilirken, yani seçimin yapılacağı günden bir gün önce saat 5’ten sonra İç İşleri Bakanlığı’ndan bir yazı geldi, benimle beraber görevden uzaklaştırılan iki tane başkan yardımcısı vardı, onlar da meclis üyesiydi, onlarda meclise katılamaz diye geldi karar. Dolayısıyla CHP’nin 13 olan meclis üyesi  11’e düşürüldü. Sonra meclisteki iki kişiyi ekarte ettiler sonra MHP ben katılmayacağım, kendi aralarına bırakacağım dedi, görünürde CHP’nin 11, AKP’nin 9 meclis üyesi vardı. AKP bir tane MHP’den bir tane CHP’den meclis üyesi transfer ederek sayılarının 11’e yükselttiler, CHP de 10’a düştü. Aslında biz 3 tane meclis üyesini kaybetmiş olduk. Daha sonra iki meclis üyesi de başkan yardımcısı oldu. MHP’den AKP’ye geçiş yapan kent konseyi sekreteri oldu. Bütün bu yaşananlardan insanın midesi bulanıyor. Ben bu bütün yaşadıklarımı bir kitap haline getiriyorum, ceza davalarının sonuçlanmasını bekliyorum çünkü kitabın bir kısmında davalar yer alıyor. Şu anda 200 sayfaya aşkın bir kitabım var elimde.

manşet

Davalar sonuçlandıktan sonra siyasete dönecek misiniz?

Siyasette ne yapacağımla ilgili henüz bir karar vermedim. Ama bana bir sorumluluk verilirse hiç çekinmeden girerim çünkü bu mücadeleye devam ediyorum. Ama ben bu süreçte bir şeyi daha gösterdim,  siyasi mücadeleyi yapmak için belirli bir makamda olmanıza gerek yok. Ben inanıyorum ki bir çok makamda olup da benim kadar siyasi mücadele veren yoktur. Demek ki verilebiliyor, milletvekili, il başkanı, ilçe başkanı olmanıza gerek yok. Bütün bu davalarla uğraşırken partim tarafından da yalnız bırakıldım. CHP, kendi seçmeninin verdiği kararın arkasında durmalı.

Mevcut Belediye başkanı hakkında bir kaç dava açtınız, onlar ne aşamada?

Ben şimdiki belediye başkanıyla ilgili bir çok suç duyurusunda bulundum. Bunlardan birisi de arsa satışıydı. Şöyle bir şey oldu; bizim dönemimizde 60 bin metrekarelik serbest bölgenin civarında bir arsa kazandırdık belediyeye, göreve geldiklerinde 60 bin metrekarelik arsayı üzerine bina yapılamaz gerekçesiyle ihale yapmaksızın, meclis kararı olmaksızın pazarlık usulüyle Borusan’a sattılar. Yani ihaleye tamamen fesat karıştırıldı. Bunun öncesinde de İstanbul’a giderek ilgili firmanın temsilcileriyle görüştüler. Hatta öyle bir şey dediler ki meydandaki camiyi ve okul yapımını da bu işin içine koydular. Yani onlar arsa parasının yanında hibe gibi yapılacaktı. Bunları kendileri de söylüyor. Bende ihaleye fesat karıştırdıkları için suç duyurusunda bulundum. Ama savcılık ihaleye fesat karıştırıldığı için doğrudan soruşturma yapması gerekirken gitti İç İşleri Bakanlığı’ndan izin istedi, görevi kötüye kullanma dedi. İç İşleri Bakanlığı incelemeye bile gerek yok dedi. Danıştay’a giderek o karara itiraz ettim, böyle bir şey olabilir mi ne demek incelemeye bile gerek yok. Benim itirazım Danıştay’da iken, savcılık dosyanın kapatılmasına karar verdi. Danıştay’ı bile beklemedi.  O zaman Yalova Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurabiliyorduk. Yalova Ağır Ceza Mahkemesi’ne müracaat ettik, bu iş hukuksuzdur diye, Yalova Ağır Ceza Mahkemesi kararı bozdu, evet hukuksuzluk yaptınız dedi, dosya yeniden açıldı. Bu arada hem CHP hem MHP İdari Mahkeme’ye dava açmıştı bu arsaların satışı hukuksuz diye, satışları iptal olsun diye, İdari Mahkeme satışları iptal etti hukuksuz olduğu için. Bu mahkeme kararlarını gördük hem de tam benim söylediğim nedenlerle, üzerine nasıl bağımsız müstakil bina yapılamaz diye. O zaman da dedim, benim söylediğim nedenlerle iptal etti, bu ihaleye fesat karıştırmadır. Savcılık yine bunu dikkate almadı ama bu arada da Danıştay, İç İşleri Bakanlığı’nın kararını onadı, savcılık, Danıştay kararına uygun olarak bir kez daha dosyayı kapattı. O dosyayı bu sefer Sulh Ceza Hakimliklerine açıldığı için Sulh Ceza Hakimliğine götürdü, Sulh Ceza Hakimliği de savcılığın verdiği kararı onayladı. Dolayısıyla inceleme yapılmaksızın dosya kapatıldı, şimdi o dosyayı bir daha açtıracağım. Düşünebiliyor musunuz savcılık işlem yapıyor, araç kiralama ile ilgili, belediye araç kiralamış 50 bin liralık, hiç bir aşamasında ben yokum, doğrudan temin ile yapılmış bir ihale değil, ihale olmadığı halde ihaleye fesat karıştırma iddiasıyla dava açıldı. Bir taraftan böyle bir iddia var bu  iddiaları incelemeye gerek yok diyerek dosyayı kapatmak için büyük bir gayret var. Bunun gibi 3-5 dava var elimde, bunları da takip ediyorum, dava tekrar kapatılırsa, Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidecek. Ben şu anki belediye başkanının da mağdur edilmesini istemiyorum. Evet bu davalardan yargılansın, hesap versin ama görevden uzaklaştırılmasın, uzaklaştırılırsa yine karşısında ben dururum. Yani bu davalar gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırılmasın ama hesap da versin.

F1

Mahkemelerle, haksız uygulamalarla geçen zamanı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum, pat diye bir dava açılıyor yerle bir oluyorsunuz, tekrar toparlanıyorsunuz sonra bir darbe daha.  4 yıl bu şekilde sürdü. Her darbede daha güçlü kalkmak zorundasınız. Sadece benim için değil ailem için de ağır bir durum. Bana oy veren insanların bile zoruna gitti. Çoluk çocuğum, eşim, ailem etkilendi.  En çok da bu yüzden mücadele ettim, ailem için, haksız bir uygulamaya maruz kaldığımı dile getirmek, kanıtlamak istedim. Ben kendi şahsım adına sonuna kadar hakkımı arayacağım, hukuk ve siyasi mücadelemi sürdüreceğim. Ama bütün bunlar yaşanırken Cumhuriyet Halk Partisi kendi seçmenine kulak verecek mi? Seçmeninin oy verdiği, ve haksızlığa uğrayarak görevden alındığı belediye başkanının yanında olacak mı? İnsanların başına her şey gelebilir ama en zoru haksızlıkla, hukuksuzlukla mücadele etmek.

 

Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In GÜNCEL

Comments are closed.

Benzer Haberler

Ağız Ve Diş Sağlığı Haftası Kutlanıyor

Ülkemizde 22 Kasım gününü içine alan hafta toplumunun ağız ve diş sağlığı konusunda bilinç…