Biz içimizden akan enerjiyi her an bilgilendiren dinamik ışık varlıklarıyız. Evrensel çekim yasası bütün cisimlerin birbirlerine çekildiklerini bildirir. Aslında bütün canlı varlıklar bu küçük enerji ipleriyle birbirlerine bağlıdır.
Sistemimizden akan ışık evrensel enerjidir. Biz bu ışığa bir form veriyoruz. Hissettiklerimiz, düşüncelerimiz, davranışlarımız, değer ölçülerimiz, yaşama biçimimiz içimizden akan ışığa nasıl biçim verdiğimizi yansıtır.
Bugün bilim DNA molekülünün aslında bir anten olduğunu her kodun kendi elektromanyetik dalga boyuna sahip olduğunu söylüyor. DNA kodunun içinde kolektif bilinçaltının ırksal belleklerini taşıdığına ve fiziksel boyutu DNA kodlarıyla yarattığına inanıyor.
Ne yaşadıysak hepsi birer deneyim olarak DNA da kodlanırken, evrensel kodlamayla da belleğimizi oluşturuyoruz. Bilim şimdi her şeyin, her yerin farklı titreşimlerdeki enerji olduğunu kabul ediyor. Gördüğümüz, dokunduğumuz ve hissettiğimiz her şey belli bir ritimde hareket eden enerjidir. Bu yüzden bu gezegende var olan her şeyin, insanların, hayvanların, bitkilerin, minerallerin titreşimlerini algılayabiliriz.
Artık araştırmalardan biliyoruz ki, insanın fiziksel bedeninin etrafında, onu kuşatan bir de enerji bedeni vardır. Bu enerji bedende, çakra adını verdiğimiz 7 adet de enerji merkezi vardır. Yedi enerji çakrası aslında daima açıktır. Asıl kapalı olan onların uyumlu etkisini gösteremeyen bizim zihnimizdir. Zihnimizdeki tıkanma bir bölgeyi tıkayıp uyumu bozar.
Doğduğumuz zaman temiz ve açık olan bu çakralar, dünyada yaşarken bilinçsizce sahip olduğumuz, öfke, kin, intikam, ihanet, kıskançlık gibi olumsuz duygularla kirlenip kapanır. Kapalı olan enerji merkezlerimiz, evrendeki var olan kozmik enerjiyi bedenimize aktaramaz. Dolayısıyla birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olur.
Evrenin enerjisiyle birlikte bizim enerjimizde her gün değişmektedir. Frekanslar yükselirken algılar da gelişir.
Aura dediğimiz enerji alanı ise fizik bedenin dışında 7 kat enerji katmanlarından oluşmuştur. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışardan gelebilecek bir hastalık veya negatif etkiyi geçirmez.
Bu nedenle auranın güçlü olması bizi dış etkenlerin enerji frekanslarından korur. Ruhsal, zihinsel, fiziksel sağlığımız için auranın güçlü olması gerekir. Karamsar, kin, nefretle beslenen kişilerin enerji alanları karanlık olduğu için enerji yayamazlar ve çevreye de karanlık saçarlar. Bunun tersine sevgiyle beslenen olumlu kişiler etraflarına ışık saçarlar.
Kısaca insan olumlu, mutlu, yaşamdan zevk alarak yaşadığında aurası güçlü olur ve olumsuz dış etkenlerden etkilenmez.
Sağlıklı ve mutlu yaşamak yaşam enerjisini doğru kullanmaktan geçiyor.