İnsan olmak, insanca yaşamak, sevmek sevilmek, değer görmek hepimizin varoluş amacıdır.
Hayat amacımız hem kendi tekamülümüzü gerçekleştirmek, hem de insanlığa hizmet etmektir.
Kuantum felsefesine göre ne düşünürsek onu yaratıyoruz. Zihnimiz ifade edilmiş ya da edilecek her düşüncenin potansiyelini içerir.
İnsan olarak bedenimiz evrenin bir küçük formuyken, evreni içimizde yaşayacak kadar bilge bir yapıya sahibiz.Başkalarında gördüğümüz bir şeyi anladığımızda kendimizi daha iyi anlarız.
Sevgi istiyorsak sevmeyi bilmeliyiz. Barış, kardeşlik, dostluk, anlamak anlaşılmak adına sevgi ve saygı insanlığın ve insanca yaşamanın temelidir.
Peki bunları biliyoruz ama neden savaşıyoruz, neden kavga ediyoruz? Kızgınlık, öfke, korku ve kaygı sadece zehirdir. Sorun varsa çözümü de vardır.
Bulduğundan daha iyi bir dünya bırakmak hepimizin amacı olmalıdır. Aslında her insanın içinde bir iyilik içgüdüsü bulunur. Önemli olan içimizdeki iyiyle kötüyü dengeleyebilmektir.
Evren sevgi düşüncesi ile yaratıldı, onu sevgi ile koruyacak olanlar da kendi kendisi olmayı başaran insanlar olacaktır.
******
Bir sevgi masalı;
‘Aslında bir zamanlar hiçbir şey yoktu
Sadece ve tek YARATAN vardı
Hiçbir zaman nedenini tam olarak bilemeyeceğimiz bir zamanda aslında zamanın da olmadığı bir boyutta bizi yaratan yalnızlığını kırmak istedi.
Bütün bu yaratılışı oluşturan en büyük enerji titreşimi ve gücü SEVGİYDİ.
Bütün evren BİLGİ ve SEVGİ üzerine kurulmuştu.
Özünde hepsinin bir olduğu sayılamayacak derecede çok değişik türde canlı yaratıldı.
Hepsi de sevginin başka bir online casino ifadesiydi.
Bu güneş sistemi içerisindeki canlıların belki de en mükemmeli ve ayrıcalıklısı olan insanoğluysa her türlü sorunu sevinci, üzüntüyü, hastalığı, mutluluğu, mutsuzluğu, tecrübe edebileceği özel bir fizyoloji ile yaratılmıştı.
İnsanoğlunun üstünlüğü belki atom bombasından, silahlardan çok daha güçlü bir şeye sahip olmasındandı. Bu da içinde yatan sevgiydi.
Dünya gezegeninde önceleri mükemmel bir uyum içerisinde yaşayan insanoğlu giderek doğa yasalarından yavaşça kopmaya, sadece kendi cinsine ve türüne değil aynı gezegene kendisi gibi misafir olarak gelmiş diğer canlı türlerine de acılar çektirmeye başladı.
Özünden o kadar uzaklaştı ki huzur ve barışla dolu muhteşem bir doğa içerisinde yaşarken sevgi özelliklerinden uzaklaşıp negatif özelliklere yöneldi; savaşlar yaptı, yalan söyledi, kin ve nefret güttü, öldürdü.
Teknolojiyi yaratırken manevi değerlerden uzaklaştı sevmeyi unuttu.
Derken bir gün insanoğlu hemcinslerine ve diğer canlılara sevgi enerjisiyle yaklaşırsa unuttuğu mutluluğu ve huzuru yakalayabileceğini anlamaya başladı.
Sevgi o kadar önemli ve muhteşem bir güçtü ki insanoğlu kendini, yaratanı ve diğer canlıları tekrar sevmeyi denedi.
Ve ondan istenildiği şekilde gerçek ve derin bir yüzeyden severek Yaratanla temas kurmaya ve tekrar muhteşem kaynaktan beslenmeye başladı.
Sevginin gücüyle insanoğlu öyle bir noktaya geldi ki makrokozmozun bir parçası olduğunu fark etti ve doğa da insanoğlunu tekrar ödüllendirmeye ona mutluluk, huzur ve barış vermeye başladı.
Her kalpten çıkan küçük ‘sevgi’ damlacıkları birleşti, ırmak oldu, göl oldu. Denizler de sonsuz sevgi ve mutluluk okyanusuna dönüştü.
Artık damlalar yok; sonsuz, mutluluk ve SEVGİ okyanusu vardı.
HERŞEY BAŞLADIĞI NOKTAYA GERİ DÖNMÜŞTÜ