Kentsel dönüşüm ile rantsal dönüşümün birbirine karıştığı günlerde, Bursa’da marka değeri olan Erol Saçmacı Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Saçmacı, inşaat sektöründe elde edilen rantın değil komşuluk hakkının kıymetini anlattı. “Ev alma komşu al” sözünü hatırlatan söyleşimizde Saçmacı, sağlam bir binada olması gereken özellikleri de açıkladı. Bursa’nın 80 yıllık ayakkabı markası olarak tanınan Erol Saçmacı adını inşaat sektöründe sıkça duymaya başlayalı henüz kısa zaman oldu ancak saçmacı ailesi 1995 sonrası birkaç inşaat yaptırarak sektöre adım atmayı başarmış. Erol Saçmacı İnşaat, Kentsel Dönüşüm Çevre ve İmar Derneği’nin düzenlediği gecede Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’den ödül aldı. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Saçmacı, ödüle, 2011-2014 yılları arasında 214 binanın dönüşümünü yaparak, 1.144 daireyi teslim etmeleri nedeniyle layık görüldüklerini söyledi. 58 dairelik inşaatı 5,5 ayda bitirdiklerini hatırlatan Saçmacı inşasat sektöründeki başarının sırrını “güç ve ekip” olarak açıkladı. Yeni araziler alıp sıfırdan yerleşim yerleri kurmak yerine eski mahallelerde kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirmeyi tercih eden Hakan Saçmacı bu tutumunu şöyle açıkladı: “Kimi müteahhit açık alanı görünce gözleri parlar, ben yıkık binaları görünce gözlerim parlıyor.”
Erol Saçmacı adını ayakkabı sektörü dışında yeni yeni duymaya başladık. Firmanızdan ve ailenizden bahseder misiniz?
Evet, biz Bursa’nın 80 yıldır tanıdığı güvendiği bir ayakkabı firmasıyız. Bu sektörde ben ve kardeşlerim üçüncü kuşağız, şimdi çocuklarımızı dördüncü kuşak olarak hazırlıyoruz. 2010 yılına kadar ayakkabı ihracat ithalat işlerimiz oldu. 1995, 1999, 2000 yıllarında aralıklı olarak inşaat işi yapmaya başladık. Perakende sektöründe çok sıkıntı ile uğraşmanız, çözümcü olmanız, kriz yönetimini iyi bilmeniz gerekir. Bir de giderek ailemiz büyüyor, farklı bir iş kolunda da faaliyet göstermemiz gerekiyor. Bu nedenle severek de çalıştığım inşaata dönmek istedim. Kentsel dönüşüm çalışması yaptığım bu mahalleler benim çocukluğumun geçtiği yerler, Namazgah’ta mezarlıkta dedemin dedesinin mezarı var. Düşünün, biz onca yıllık bu mahallenin insanıyız. Kendi mahallemizden başlamak istedik. Ben burada 7 tane yer satın aldım ve bu işe adım attık. Buradaki başarının sırrı, insanların hepsinin evine girip çıkacak kadar dostuk ve akrabalık ilişkilerimiz. 1144 daire teslim ettik, memnuniyetimiz yüzde 99. Güzel temiz hızlı iş yapıyoruz. 550 kişi bize bağlı ekip olarak çalışıyor. Hızlı bina yapıyoruz, 58 dairelik inşaatı 5,5 ayda bitirdik. Güç ve ekip işidir inşaat. Hedefim, kimi müteahhit açık alanı görünce gözleri parlar, ben yıkık binaları görünce gözlerim parlıyor.
YENİ BİNALAR YAPARKEN, MAHALLE DOKUSUNU DA KORUYORUZ
Yıkık eski binalarda sizi çeken nedir? Niye bu eski mahallelere yatırım yapmak istiyorsunuz?
Kendi mahallelerim olduğu için buradaki değişimi görmek benim çok hoşuma gidiyor. Molla Arap mesela, orada oturan akrabalarımız var, yeni binalar yaptık, mahalleli istedi bir de market yaptık, sonra başka bir market daha istediler, düğün salonu yok dediler, yaptık. Mahalleli bana sipariş verecek, ben de onun istediğine uygun ev de yapacağım, market de yapacağım. İyileşen çevre koşullarıyle birlikte yaşamlarındaki değişimi, mutluluğu görünce ben de mutlu oluyorum. En önemlisi de, biz burada yeni binalar yaparken eski komşulukları öldürmüyoruz. Mahalle dokusunu bozmadan kentsel dönüşüm yapıyoruz. 10 liraya yabancıya değil de 9 liraya kendi mahallemizin insanına vermek istiyoruz. Halkın bize duyduğu güvenden de memnunuz. Bana diyorlar ki; kurumsal olmalısın, halkla sık görüşmemelisin, bu pazarlık satış işlerini birileri takip etsin, sen sadece proje yüzü olarak görülmelisin. Burası benim mahallem, bu insanlar benim dostlarım akrabalarım, kapılar arkasında bir şirket değilim ben. Burası mahallelinin buluşma noktası. Mahalleli benim için müşteri değil komşu.
Mudanya’da da yeni projeniz var, o konuda ne söylersiniz?
Benim inşaatlarımdan 10 yapıdan 1 tanesi düz araziye sıfırdan yapılmıştır. Mudanya’da 2 inşaatımız var. O proje de şöyle gelişti; bu mahallede kentsel dönüşüm ile yeni evler yaptığımız komşularımız dostlarımız yazları da deniz kıyısında bir yerleri olsun istedi. Mudanya’dan yazlık istiyoruzs, keşke sen yapsan dediler. Biz de buradaki mahalleliyi dağıtmadan yazlığa taşımaya karar verdik.
Kentsel dönüşüm projelerini hem bu mahalle çevresinde mi yapmak niyetindesiniz?
İmza attığımız 10 kentsel dönüşüm projesi varsa 8 tanesini bu mahallelerde ve çevresinde yapmak istiyorum, bunun için çabalıyorum. Namazgah, Mallaarap, babaannemin gelin geldiği mahalleler. Yıldırım Belediye Başkanımız İsmail Hakkı Edebali’ye de söz verdim. Bu kentsel dönüşüm projeleri sırasında 7 çıkmaz sokağımızı da yola terkler ile açtık. Daracık sokakları olan 17 hanelik bir sokağımız var. Orada farklı bir proje ile yolları genişleteceğiz. Bizden mal almak da kolay. Kelesten bir ablamız geldi, kiraz zamanı peşinat veririm, seneye de bu kadar veririm diyor. Bizim bakışımız budur. Bankaya gidin, kredi çekin gibi zorlama prosedürümüz yok. Ben bu binayı yaparken arka tarafta çer çöp içindeydi. Tek katlı varoş bir ev vardı. Bu binaya taşındılar. Avukat bi arkadaşımız, diş hekimimiz var, aynı blokta onlarla bir arada oturuyor. Bu durumda yaşam tarzını değiştirip uyum sağlıyor. Harmanyeri’nde bir yere girdim, 8 metre cepheli 35 metre parselli evi tahtalarla çevirip, çatısını kapatıp ilkel bir yapıda yaşıyor insanlar. Müteahhite de veremiyorlar, mirasçılara fazla pey düşmeyecek diye. O insanlara daha güzel yaşam alanları kazandırmak istiyorum.
BURSA’NIN EN GÜVENLİ YERLEŞİM YERİ YILDIRIM’DIR
Sizin kentsel dönüşüme bakış açınız insani ve komşuluk ilişkileri düzeyinde önemli. Bu işe el atan diğer inşaat firmalarının da böyle bir duruşu var mı?
Ben öyle bir yaklaşım olduğunu sanmıyorum. Ben, buraya girersem imar 3 kat- 5 katlı, biz 9 kat çıkartırız demedim. Bursa deprem kuşağında. Ne kadar imar verildiyse doğrudur. Şuradaki herhangi bir binanın temel kazımında kamyonları yarım doldurabiliyoruz, ağır toprak. Yunuseli’nde yarım kamyon toprak, gidene kadar şişiyor, bir kamyona çıkıyor. Tarım toprağı. Bursa’nın en güvenli yerleşim birimi Yıldırım’dır. Nilüferde benim akrabalarımın da sitesinde bazı emlakçılar geldi, tevki vekalet olarak iş yapıyor. Sizinle burayı yapacağına dair inşaat firması olarak sözleşme imzalıyor. Senin 10 dairelik hakkın varsa 3 daire veriyor. Başka bir inşaat firmasına devrediyor, 4 daire hakkıyla. Reel inşaat firmaları ile yapılması gerek. Suistimale çok açık bir durum. Avukatsız iş yapmamalarını öneriyorum. Namazgahın ortasına gökdelen diksem ne olur, çok para kazanırım ama mahalle mahallelikten çıkınca ne kıymeti var. Bu bir gönül işidir. Başka müteahhit buralara girmez, çünkü az kazanacak. İdeallerim var, ömrüm yettikçe de bu mahalledeyim. C 25 beton yazar, C30 kullanırım. Ben yatağımda rahat uyuyayım. Benim yanlış yapma şansım yok, ben Bursa’da misafir oyuncu değilim. İnşaatta yanlış yapsam ayakkabıya yansır, ayakkabıda yanlış yapsam inşaata sekte vurur.
İnsanlar ev alırken emlakçıdan mı ev alsınlar firmadan mı?
Kimi inşaat firması müşteri ile samimi olmak istemiyor. Ben burada oturur evi alan herkesle tanışırı konuşurum.
Vatandaş ev alırken sizin bahsettiğiniz beton kalitesi ve diğer kriterleri nasıl bilecek?
Benim satış temsilcilerim detaylı anlatıyorlar. Beton kalitesini, demir kalınlığını, standartlarımızı müşterimize açıklıyoruz. Belgelerimiz var. Ev alırken de soracaklar, nedir buradaki malzeme. Benim fiyatlarım daha uygun. Yılda 600 daire yapıyorum, bursadaki firmalarla değil direkt üretici fabrika ile toptan çalışıyorum. Başkasının 1100 liraya yaptırdığında ben 700 e yaptırıyorum. Temelden alımlarda kapısını parkesini vatandaş kendisi seçiyor.
ESKİ EVE TADİLAT YAPMAK, SERAMİK MAKYAJDIR
Kentsel dönüşüme dair teşvikler veriliyor ama bu arada da oturduğu binasına güvenen, yeni bir yapıya geçmek istemeyenler mevcut yapı üzerinde tadilat yapmayı tercih ediyor. Bu konudaki görüşleriniz nedir?
Yapılanlar açıkça ortada, biraz gözlemlemek incelemek gerçekleri anlamak için yeterli olur. Bakın, benim dedem bu semtin çocuğuydu. Vakti zamanında biz de evimizi müteahhite verdik, 1980 de de teslim aldık. Evden taşınırken bodrumdaki ardiyeden eşyalarımızı almaya girdim. Kolonun üzerindeki çimentolar dökülmüş, demirler çıkmış, dokununca pul pul dökülüyor. Oturduğumuz bina 1999 depremine dayanmıştı ama ikinci bir depremde ne olacağını bilemezdik. Yurtdışında da bu konuda incelemeler gözlemler yaptım. Mesela İngiltere’de, 1700 yılında taş bir ev yapılmış. Bina belli bir zaman sonra yenileniyor, yıkılıp aynısı yeniden yapılıyor. Binanın da ömrü vardır. 1942’de yapılan apartman halen duruyor.
Ama vatandaş da diyor ki, “Eski evler daha güvenli, daha sağlam, malzemeden çalınmazdı. Üstelik deprem de atları, sapasağlam ayakta duruyor. O evlerden almak daha iyi yatırım ve sağlıklı yaşam demek.” Bu düşünce doğru değil mi?
Günümüzde yapı denetim standartları var, bu kuralların dışında bir şey yapamazsınız. Vatandaş diyor ki, “Benim evim taş gibi, sağlam. Bu evin temel taşlarını ellerimle yerleştirdim.” Evi aldık. Kepçe çatıya değdi, bina çöktü. Bu işin bir ilmi var. Hesaplaması var. Eski binalara tadilat ile makyaj yapılıyor, seramik makyaj yapıyorlar, evlerin içi geçmiş. Ulucamii yapılmış ama devasa taşlar üstü konularak yapılmış. Depremin birbiri üzerinden o taşları kımıldatması çok zor. Binanın ömrü 60 yıldır. Ben belediye ruhsatlarımda 60 yıl alıyorum. Anıt değerinde bir bina ise aynı malzeme İle aynısını yaptırırsın. Dedemin yaptırdığı evler çok lükstü. Ama şimdi gecekondu gibi kalıyor. Eskiye rahmet olsa bit pazarına nur yağardı. “Depremde yıkılmadı” demek bir güvence değil, ilk kalp krizi de öldürücü olmayabiliyor.
Bu yıl lodosta insanlar çok mağdur oldular, çatılar uçtu. Bu sorunun yaşanmaması için alınması gereken tedbir nedir?
Bizim yaptığımız binalarda böyle bir sorun yaşamadık. Ben diğer inşaatçı arkadaşlara da öneriyorum, çatılarını tuğla ördükten sonra değil, son kat betonuna dikmelerle bağlama yapsınlar.