Diğer illerdeki siyasi aktörlerin birbirleri ilişkileri ve iletişimlerini gördükçe, Bursa siyasetindekilerin ne denli takdire şayan olduğunu memnuniyetle gözlemleyebiliyorum.
İktidar ve muhalefetin seviyeli ilişkileri bu işin parlak ve değerli yüzü; bir de madalyonun öteki yüzü var.
Dün iktidarın yerel siyasileri dörtnala at koştururken de yerel muhalefet yoktu, bu gün emeklilik bekleyen devlet memuru misali mesai saatini doldurmaya çalışanlar varken de yok.
Bunun birincil sebebi siyasi partilerin merkezi politikaları ve prensipleri olabilir. Ancak genel merkezler ülke genelini ilgilendiren hususlarla ilgili görüş ifade edebilirler. Oysa yerellerde koşullar çok farklı, günlük hayat bir başka merkezle benzeşmeyecek kadar mahallere özeldir. Bu özel mahalli hususların ve uygulamaların değerlendirme görevi de ancak oranın yerel siyasetçilerine düşer.
Muhalefet eden, yaptığı etkili uyarı ve yönlendirmelerle iktidarı hatadan uzak tuttuğu gibi daha fazla doğrunun hayata geçirilmesi hususunda iktidar kadar katkı sağlar. Bu açıdan övgüyü de hak eder.
Geçmiş iktidar partilerinden birinin il başkanı, eski büyükşehir belediye başkanı ve hatta bir bakan etkili bir muhalefetle yavaşlatılsalar ve icraatlarında daha itinalı davranmaları sağlanabilseydi belki de bu kötü hadiseler kaderleri olmazdı.
Bu günün Bursa’sının siyasi perspektifine bakılıp da, uzak ve yakın geçmiş dönemlerle mukayese edildiğinde en irtifasız profil karşımıza çıkıyor.
Cumhuriyet dönemi boyunca Celal Bayar gibi bir “Reisicumhur”; hemen aklıma geliveren Cemal Külahlı, Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Mehmet Gazioğlu, Cavit Çağlar, Necdet Menzir, Turhan Tayan ve Faruk Çelik gibi markalaşmış bakanlar, birbirinden değerli milletvekilleri çıkaran Bursa, bugünkü hali ile kurumaya yüz tutmuş bir kaynak izlenimi veriyor.
İktidar partisi il yöneticileri, geçmişte itiraz ettiğimiz uygulamalarına ve zaman zaman yetki ve ilgi alanı sınırlarını aşmalarına rağmen; hem yerel de hem de belli ki Ankara’da ağırlıkları vardı. Bunu Bursa bürokrasisi üzerinde hissedilen gücünden, Bursa’ya dair projelerin hacminden ve en çok da milletvekili adaylarının belirlenme sürecindeki etkilerinden anlayabiliyorduk. Bir ortama girdiklerinde protokolün en önünde yer alırlar, ilgi ve itibar görürülerdi. Kısacası muhalefet ettiğine ve eleştirdiğine değecek birileri vardı.
Bu gün her bir detay için söylenecek çok şey var ama en güncel olanı, milletvekili aday listeleri. Geçen listelerde olduğu gibi eski Bursalı yok gibi, çoğunluğu çiçeği burnunda Bursalı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3 milyonluk Bursa’yı bu isimlerin temsil edeceğini beyan etmek sadece partiye bugüne kadar emek ve gönül verenlere değil bütün Bursalılara da büyük haksızlık.
Bursa’daki oy potansiyelini kullanarak, diğer illerden ithal edilen isimleri meclise taşımak, bu derenin suyu ile başkasının tarlasını sulamak gibi algılanmaz mı?
Sayın Cumhurbaşkanımız 550 tane milli vekil aradığını ilan ederken; neden aynı mantık ile Bursa’ya da 18 tane yerel vekili, diğer tüm illere kendi kaynaklarından çıkardıkları değerlerini münasip bulup kendilerini temsil etmelerine imkân verilmez ki.
Sadece kendisini kurtarma çabasına giren Sayın Cumhurbaşkanımızın, bu uğurda Bursa’yı da feda etmesine, aşırı siyasi sadakatle Bursa siyasilerinin seyirci kaldığını değerlendiriyorum.
Bunu, iktidar partisinin artık miadını doldurduğunu ve son kullanma tarihine çok yaklaşıldığını gösteriyor diye yorumlamak çok tutarsız olmaz.
Ana muhalefet partisi henüz daha milletin gönlünü kazanıp, iktidar olduklarında yapacakları başarılı hizmetlere inandırmadılar. Seçmenden yeterli oy alacak teveccühü göremediler ama son seçimde yapıkları doğruyu bu seçimde de tekrarladılar. Vekil adaylarının belirlenmesini o illerin yerel teşkilatlarına bıraktılar. Bursa da bu müspet yaklaşımın karşılığını “5i bir yerde” altın gibi adaylar tespit ederek verdi. Bu seçimde altındaki sürekli değer artışından etkilenerek bu sayı muhtemelen 6 ya çıkacak.
78 milyon Türkiye nüfusunun en az 50 milyonun milliyetçi olduğundan şüphe olunmamasına rağmen; bu büyük kitlenin sadece bir kısmını bünyesinde tutan parti ise yine küçük ama risk oluşturmayacak derinlikte bireylerden yana tercihini kullanmayı sürdürdü. Genel merkez elindeki çok kıymetli değerleri enterne etmekle yetinmedi, Bursa’da da çok kıymetli adaylarına ya alt sıralarda yer vererek ya da hiç yer vermeyerek hadlerini bildirdi. İlk 10 a girebilen değerli aday sayısı da mahdut kaldı.
Son seçimin en büyük demokratik çilesi bölücü partiden Bursa’da da bir vekil çıkarmaları oldu. Topu topu 18 vekil kontenjanı olan Bursa’nın hepsinin bu kent için çalışmasına ihtiyaç varken bir tanesinin başka hayallerin hizmetkârı olmak üzere seçilmesi büyük kayıp olmasının yanında büyük hicaptır.
Bursa tarihte, sanayide, ticarette, turizmde ve sosyal hayattaki gibi birçok husustaki sıralamada en önlerdeki yerini tez zamanda siyasette de ortaya koyarak Ankara’da etkili bir yerel siyasi aktöre dönüşmelidir.