Bursa Söylem Gazetesindeki ilk yazımda, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında yürütülen görüşmelerdeki krize değineceğim.
Türkiye ve AB arasında yürütülen müzakereler, ‘terörle mücadele yasası‘yla ilgili olarak kilitlenmiş vaziyette. Bu durumdan çok umutlu olduğumu söyleyemem.Ama Avrupa Birliği ilginç bir şekilde sorunlarımızı artırma çabasındayken de konunun kilitlenmiş olmasını doğru buluyorum. Türk milleti, son yılların en radikal terörle mücadelesini verirken neden ‘terörle mücadele yasası‘nı değiştirsin.
Türkiye, ABile müzakerelere devam ederken, Belçika hükümeti bölücü terör örgütününBrüksel de çadır kurmasına izin verebiliyorsa, gayet tabi ki bu kanunun değiştirmesini de talep edecektir. Komik olan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Hansjörg, “Alman gibi başlayıp Türk gibi bitirmek” sözleri. Hem hata yapacaksın hem de haklı olacaksın, çok ilginç. Bu arada bu sözün doğrusu, “Türk gibi başla, Alman gibi sürdür, İngiliz gibi bitir” şeklindedir. Çok sonraları, başarının uluslararası tanımı için bu söz şu hale gelmiştir “Amerikalı gibi düşün, Japon gibi planla, Türk gibi başla, Alman gibi sürdür, İngiliz gibi bitir”. Türkler işe hızla dalarlar, Almanlar çok disiplinli bir şekilde işi sürdürürler, İngilizler de mutlaka sonuca ulaşırlar.
Avrupa Komisyonu, terörle mücadele yasası ile birlikte Suriye deki savaşın faturasını da ilave ederek bir taşla birkaç vuracağını düşündü ama balayı yaşa burdu. Göçmen sorunu bizden çok AB’nın sorunu. Türkiye zaten açık kapı politikası ile tüm göçmenlerine kapısına ardına kadar açtı zaten. Avrupa, Vize muafiyeti kozunu kullanarak istediklerini yapabileceğini düşündü fakat bir konuyu unuttu. Türkiye de bulunan Suriyeli göçmenleri Avrupa’ya push’lasak, acaba Avrupa ne yapacak.
Türkiye kozlarını iyi kullanmalı, ipler ellerimizde. Asla geri adım atmadan istediklerimizi alabilecek güçteyiz. Göreceksiniz çok yakın bir zaman da istediklerimizi alarak yola devam edeceğiz. Bizim Avrupa’ya ihtiyacımız olduğundan çok, Avrupa’nın bize ihtiyacı var. Burada muhalefete de ciddi görevler düşüyor. Ne yazık ki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) dışındaki muhalefet partileri olayın ciddiyetinde değiller. Burada asıl eleştiri ana muhalefet partisine, iktidar olabilmek için hükümetin yaptığı her işi eleştirmek muhalefetin görevi değildir. Eğer iktidar olmak istiyorsanız icraatlar yapmanız, yol göstermeniz, Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda Hükümetle uyum içerisinde olmanız gerekmekte.
