TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu 12 Kasım Depremi’nin 17. Yıl dönümünde BAOB Yerleşkesi Ortak Salonu’nda panel düzenledi. Panel yöneticiliğini TMMMOB Bursa İKK Sekreteri Fikri Düşünceli’nin yaptığı, panele konuşmacı olarak Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ve Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er katıldı.
12 Kasım depreminde hayatını kaybedenlere saygıyla anarak konuşmasına başlayan Düşünceli, “O günden bu güne 17 yıl geçti, başta deprem olmak üzere, sayısız afete sahne olan ve daha büyük dramlar yaşama olasılığı olan Anadolu coğrafyasında TMMOB, konu ile hassasiyetin devam ettiğini gösteren etkinlikler yapmaya devam ediyor. Bu konuyu önemsiyoruz, çünkü deprem depreme karşı önlemler konusu ülke gündemindeki sıcaklığını yitirmiş durumda, ülke sıcak gündemin yani siyasi gündemin etkisindeyken son dönemlerde sayısı artan depremler tekrar bize, farklı ve can yakıcı bir gündemimiz olduğunu hatırlatmakta. 1999 depremlerinden sonraki süreç geleceğe güvenle bakmamızı sağlayacak gelişmeler yaşanacağına dair umutları çoğaltmıştı. Ne yazık ki bunun yanılsamadan öte anlam taşımadığı günümüze kadar geçen süreçte gün yüzüne çıkmış durumdadır. Verilen sözler unutuldu, gerekli mevzuat değişiklikleri yapılmadı. Yeni ve bir deprem bi çare beklenmeye başlandı” dedi.
“Bursa’da nasıl bir kentleşme olmalı” sorusuyla konuşmasına başlayan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “çarpık bir kentleşme içindeyiz. 2007’de çıkarılan kentsel dönüşüm yasasının amacı Avrupa’daki gibi Türkiye’de de büyük kentlerin yeterince geniş alanları, yolları, yeraltı yolları, yeşil alanları olması için çıkartılmıştı. Fakat kentin insan için olması gerektiğini içeren kentsel dönüşüm yasası uygulanmamaktadır” dedi.
Bursa‘da birçok şey deprem bahane edilerek yapıldığını ifade eden Ercan, “Bursa’da deprem yaratacak kırık, yerleşim alanların boydan boya geçiyor. Aynı Gölcük gibi Bursa’da da beklenen depremin kırığı Bursa kentinin tam içinden geçiyor. Bursa’da ne olur ne olmaz diye düşünmeye gerek yok; Gölcük’te ne olduysa Bursa’da da o olur” ifadelerini kullandı.
Bursa’nın deli kırıklarından bir tanesi, Kuzey Anadolu kırığının güney kolundan geçtiğini belirten Ercan, kırığın Yıldırım, Yeşil Türbe, Kaplıcalar, Çekirge, Mustafakemalpaşa’dan geçtiğini, Mustafakemalpaşa ve Gürsu’da sık sık deprem olmasının nedenin bu olduğunu söyledi. Eskişehir’den gelen, İnegöl’ün üzerinden Uludağ’ın kuzey doğu eteklerinden giden kırığın da Mudanya’ya doğru gittiğini, bu iki kırığın kesiştiği yerin Kestel olduğunu ve hiçbir yerde deprem olmazsa Kestel’de deprem olacağını söyledi.
Ercan, “Bursa’da kentsel planlama yapılırken organize sanayi bölgeleri, çok katlı yapılar yapılırken nereye yapılacakları çok iyi düşünülmeli” dedi.
KIRIK KUŞAĞIN ÜZERİNE YAPILAŞMIŞ OLAN BURSA’YI KİM KURTARACAK?
Ercan, “TOKİ’nin ucube yapılarının güneyinden ana kırık geçiyor. Kırık bir çizgi şeklinde değildir, demet, saçak şeklindedir. Kırığın yaklaşık genişliği 250 metreden 10 km’ye kadar varabilir. Yani Bursa’nın altı kasabın eti çentiği gibi, çentik çentiktir her yerde kırık vardır. Buttim’in, Nilüfer’in gibi altında kırık çoktur. Tophane’de kulenin altındaki yarık, bir kırığın aynasıdır. Buralarda yapılaşma ve tarihi eserler var. Muradiye’deki yamacın olduğu yer de kırığın aynasıdır, oradan da ana kırık geçiyor. O zaman Muradiye’yi nasıl kurtaracağız. Muradiye’nin altındaki o yenci yapılaşmayı nasıl kurtaracağız. Kırık kuşağın üzerine yapılaşmış olan Bursa’yı kim kurtaracak?” ifadelerini kullandı.
BURSA DİRİ KIRIKLARIN ÜZERİNDE DURUYOR
Çekirge‘de çok sayıda kaplıca olduğunu, ılıcalar ve kaplıcalar kırığın diri olduğunu gösterdiğini belirten Ercan, Bursa’nın diri kırıklar üzerinde durduğunu ve bu kırıklar geçmişte nasıl devinmişse, gelecekte de devineceklerini söyledi.
Bursa’da olan her depremde Ulu Cami’nin yıkım gördüğünü, Ulu Cami’nin önünden, orta ve arkasından kırıklar geçtiğini, Ulu Cami’nin olduğu yerin kaya değil, dolgu topraktan oluştuğunu ifade eden Ercan, Bu yüzden Osmanlı’yı yargılayacak halimiz yok; fakat bu eserler bizim kültürel değerlerimiz, kültürel değerlerimizi korumamız gerekiyor. Kentsel dönüşümde biz sadece eski yapıları yıkıp yeni yapılar yapıyoruz. Bu önemli kültürel değerlerimizi korumak için adım atmıyoruz” dedi.
TOKİ’NİN UCUBE BİNALARI CİNAYET YAPILARDIR
Ercan, “Bursa’daki TOKİ’nin ucube binaları deprem esnasında kapışmaya uğrar, kapışma sonucunda çalkalanır ve büyük bir hasar ortaya çıkar. Bunlar cinayet yapılardır. Eğer bir yere yapılar yıkılıyorsa oraya deprem yasasına göre yeni yapılar yapılamaz. Hacı Mehmet Ovası’nda olduğu gibi TOKİ oraya da yeni binalar yapmıştır” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan konuşmasına şöyle devam etti:
“Bursa’da nasıl bir kentleşme oluyor? Bursa’da kentsel dönüşüm mü, yapısal değişim mi, kentsel öteleme mi yapılıyor?
Bursa köy kent gibi bir yer, çarpık kentleşme var. Bu kentleşmenin kent tasarımı ne balık sırtı gibi düşünülerek yapılmıştır ne de dama biçimi yönteminde yapılmıştır. Her ikisi de değildir, Bursa çarpık kentleşmiştir. Bundan 2500 yıl önce kentleşme niçin artık yok?
BURSA’DA KENTİN DOKUSU NASILDIR?
Bursa’nın bir kentsel tasarımı yoktur. Kentsel dönüşüm yapar gibi, vurgun vuruyorlar, Bursa’da sürekli yeni yerleşim yerleri açılıyor. Türkiye’de en fazla göç alan kentlerin başında gelir Bursa.
EN BÜYÜK KENT SUÇU NİLÜFER’DE YAPILIYOR
En büyük kent suçu Nilüfer’de yapılıyor. Nilüfer’de birinci sınıf tarım alanları yapılarla dolduruluyor. Nilüfer, deprem açısından en sakıncalı yerlerden bir tanesi, Yeni yapılar yüksek fiyatlardan satılarak kent vurgunları yapılıyor. Nilüfer’deki gibi kentsel gelişim toplumu böler, doğayı ve beslenme alanlarını yok eder. Bunlar güzel kentleşme değil, çarpık kentleşmelerdir. Osmangazi’de de eski kente yeni yerleşim yapılıyor, Yıldırım’da çarpık yapılaşma yapılıyor. Bursa’da birileri buna dur demeli. Yeni yerleşme konusunda Bursa iyi işler yapmıyor.
Bursa en çok korunacak kentlerin başında geliyor. Bursa’yı Bursa yapan eski, tarihi, kültürel eserleridir. Ulu Cami’yi korumak için etrafını çevirip yeşil alan yapılması gerekir. Eskinin yanına yeniyi kondurmak geçmişi hançerlemektir. Tarihsel yapılarla şu anki çarpık yapılar savaş halindedir.
BURSA YASA DIŞI KONUTTA BAŞI ÇEKİYOR
Bursa yasa dışı konutta başı çekiyor. %50’nin yapılaşma izni yok, %70’inin oturma izni yok, %90’nında kullanılan gereçler uygun değil. Bursa’da beklenilen deprem büyüklüğü 7.0’dır. Bursa’da yapılan yapılar 7.0 büyüklüğündeki bir depreme dayanıklı olarak yapılmalıdır”.
Düzce depremini anlatan Prof. Dr. Oğuz Gündoğdu, Kuzey Anadolu fayındaki depremleri de ayrıntılı biçimde katılımcılarla paylaştı.
1999’daki depremlerden sonra geriye doğru sismik aktivite başladığını belirten Gündoğdu, Düzce’de bir kırılmayla karşılaşılacağını beklediklerini, Deprem Araştırma Komisyonu’nda bu konuyu dile getirdiklerini ve ardından 4 ay sonra da depremin olduğunu söyledi.
“Kırık ne kadar büyük olursa deprem de o kadar büyük olur” sözünü büyük olçüde doğru olduğunu ifade eden Gündoğdu, tarihsel depremlere bakıldığında Bolu’da 1688’de 8 şiddetinde bir deprem olduğunu ve biriken enerjinin daha büyük bir şekilde açığa çıktığını belirtti. Gündoğdu, 17 Ağustos ve Düzce depreminin derinlik dağılımlarını aynı nitelikte olduğunu gösterdi.
Gündoğdu, erken uyarı ile önceden uyarı kavramlarının karıştırılan kavramlar olduğunu, P ve S dalgalarının belirlenmesi insanları pek çok zarardan önleyen mekanizmalar olduğunu belirtti.
Bursa’da 7 – 7,5 büyüklüğünde depremlere hazırlıklı yapılar yapılmasını ifade eden Gündoğdu, Bursa’da kentsel dönüşümün ada bazında yapılması gerektiğini söyledi. Depremlerin önceden belirlenmesinde birçok parametrenin incelenmesi gerektiğini ifade eden Gündoğdu, “Marmara’da fayın olması tehlikedir. Çevrede çarpık kentleşme varsa bir risktir ve o risk sayısal değere dönüştürülürse anlamlıdır” dedi.
BURSA DEPREME HAZIRLIKLI DEĞİL
Bursa’nın her ilçesinin ismiyle anılan bir fay hattı olduğunu söyleyen Er, Bursa’da aktif fay hattının geçti ilçelerin Orhangazi, Mustafakemalpaşa, Yenişehir, İznik, Gemlik, Mudanya, Karacabey, Osmangazi, Gürsu, İnegöl, Nilüfer, Yıldırım olduğunu söyledi.
Depremi bugünden yarına olacakmış gibi beklemeliyiz diyen Er, “Bursa 7 – 7,5 büyüklüğünde bir depreme hazırlanmalı” dedi. Bursa’nın depreme hazırlıklı olmadığını söyleyen Er, belediyelerin de depreme hazır olmadıklarını ifade etti.
Bursa depremsellik açısından masaya yatırılması gerektiğini, Bursa’nın hiçbir ilçesinde planlama yapılmadığını belirten Er, “Kentsel dönüşüme muhtaç, kentsel dönüşüm alanları tekrar yaratılıyor” dedi.
Bursa’nın Yenişehir ve İznik Belediyeleri’ne bir tane yer bilimci olmadığını ifade eden Er, Yapı Denetim Kanunu’nun mutlaka yenilenmesi gerektiğini ve Bursa’nın depremsellik, ulaşım, planlama anlamında elden gittiğini söyledi.
Tüm panelistlerin tepki gösterdikleri diğer bir konu ise İstanbul yoluna yapılan tramvay yolu oldu. Bu tramvay yolunun Bursa’yı ikiye böleceğini ve Bursa’nın bu duruma dur demesi gerektiği belirtilirken bu tramvay yolunun aç kapa yöntemiyle yeraltına alınması gerektiği ifade edildi.