8 Kasım da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık seçimleri yapıldı ve kimsenin şans vermediği 70 yaşındaki, Donald Trump ABD’nin 45. Başkanı oldu. Alman asıllı Trump dünya da emlak milyarderi olarak tanınıyor. Son 40 yıldır küstahlığı ve kabalığıyla bir marka hâline geldi. Agresif, tutarsız, ilkesiz, materyalist, kibirli, kurnaz, disiplinsiz Trump için kullanılan tanımlamalardan bazıları… Sıra dışı kimliği ona şimdiden en çok takip edilenler listesine üst sıralara yer edinmesini sağladı.
İş dünyasından televizyon yıldızına dönüşümü ile de popülerliği artan Trump artık “Bay Başkan”. Peki, bu yeni başkan ile ABD’yi, Dünyaya ve özellikle de Türkiye’ye neler bekliyor…
Şayet Hillary Clinton başkan seçilmiş olsa idi Barack Obama’nın devamı olarak görülecek ve bildik, ön görülebilir politikalar üreteceklerdi. Oysa şimdi tüm dünya, kibirli, kendini beğenmiş ve asla hata yaptığını kabul etmeyen bir dedenin jübilesini izleyecek.
ABD’de köklü değişikliler beklemek hayalcilik olur, asıl değişiklikler dünya ve Ortadoğu politikaları ile olacak. ABD’nin 45. başkanı Donald Trump, seçim kampanyası döneminde genel olarak dış politikaya çok eğilmedi, Türkiye’den ise hiç bahsetmedi. Ancak Trump’ın genel dış politika anlayışını, son dönemde Orta Doğu, Suriye ve Rusya‘yla ilgili açıklamalarını ve Türkiye’yle ilgili olarak da düşüncelerini Amerikan New York Times gazetesine verdiği röportajın satır başlarından çıkartabiliriz.
Trump’ın verdiği röportaj, Türkiye politikaları hakkındaki bazı ipuçlarını çıkartmak olası kılıyor.
Donald Trump, DEAŞ/IŞİD’i yenmek için Rusya‘yla çalışmak istiyor. Trump, Orta Doğu‘daki savaşlarla Amerika‘nın değil Orta Doğu güçlerinin kendilerinin baş etmesi gerektiğini düşünüyor. O, güçlü liderlerin bugünkü Orta Doğu’ya çözüm olduğunu söylüyor. Bu Türkiye için iyi bir şey. Çünkü tabii ki Erdoğan güçlü bir lider ve bu da Erdoğan’ın elini güçlendirir. Görünen o ki Trump güçlü liderlere inanıyor. Elbette Rusya ile daha iyi ilişkiler kurmak demek Esad‘ın iktidarının sürmesi demek burada önemli bir açmaz tabi.
Konuşmasında “Türkiye‘yle potansiyel olarak çok başarılı bir ilişkimizin olabileceğini düşünüyorum” diyor ve Türkiye’nin istikrarına bakıyor. Orta doğu da ön görülebilen bildik Amerikan politikaları yerine, ön görülemeyen Trump politikalarına yön vermek Türk devletinin atacağı adımlara bağlı olacaktır.
Ben şahsen Trump’ın Türkiye ve Ortadoğu için daha doğru bir seçim olduğunu düşüyorum. Yönetilebilir bir orta doğu her zaman Türkiye’nin lehinedir. Yüzlerce yıl hükmettiğimiz, havasını suyunu bildiğimiz topraklardaki sorunu çözmek bizim izin çok daha kolay olacaktır. 1990 yılından bugüne, özellikle ABD kökenli müdahaleler ile orta doğu istikrarsızlaşırken bu durumundan en çok mustarip olan ülke Türkiye’yi olmuştur.
Bu acıdan özellikle de dış politikada atacağımız adımlarla, sadece orta doğu da değil, tüm dünyaya huzur ortamına kavuşturmak mümkün olacaktır. Orta doğu politikaları buna basamak olacaktır. Orta doğunun artık terör odaklarından sonsuza dek temizlemek gerekmektedir. Bu konuda, Orta Doğu’nun güçlü liderlerinin bu sorunlar ile kendilerinin baş etmesi gerektiğini düşünen Trump, Türkiye için bir şans olabilir mi?
Diğer taraftan Avrupa Birliği (AB)’nin ikiyüzlülüğüne de değinmek lazım. Her toplantıda terörden mustarip olduğunu söyleyip orta doğunun teröristlerine kucak açmak hangi aklı hizmettir. Avrupa’nın her yerinden terör örgütü olduğu söylenen grupların bürolar açması, yürüyüşler yapması ancak senin teröristin kötü benim ki iyi mantığına hizmettir.
Ben artık Türkiye’nin AB’ye rest çekmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye artık özüne dönmeli ve zaman kaybetmeden Türk Birliğini kurmaya başlamalıdır. Türkiye ve Azerbaycan’ın önderliğinde 450 milyonluk Türk dünyası birlik adı altında birleşmeli ve ortak politikalar üretilmelidir.
Umuyorum ABD’deki yeni başkan ve Türkiye’nin yeni anayasası ile çok daha istikrarlı, güçlü Türkiye tüm bunları hayata geçirecektir.
