16 Nisan da yapılan Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi Anayasa Değişikliği Referandumu oylandı. Türk halkının %85’in sandık başına gittiği referandumda %51,41 ile Evet çıktı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin desteklediği bu referandum, karşısında sadece Türk muhalif partiler değil, dış basın basta olmak üzere, bazı Avrupa ülkeleri ve terör odaklarını buldu.
İktidar partisi kurulduğu tarihten bu yana üst üstte 14. seçim galibiyetini alırken, bu alanda çok partili Cumhuriyet tarihin bir ilki gerçekleştirdi. Türkiye’de de olduğu gibi tüm dünyada iktidar partileri yıpranır ve oy kaybeder. Fakat AK Parti’nin iktidarda geçirdiği son 15 yılda, Cumhuriyet Mitingleri, Ergenekon davaları, Kapatma davası, 17 Aralık Süreci, Gezi Parkı protestoları, Suriye iç savaşı sebebi Suriyeli göçmenin krizi, 15 Temmuz askerî darbe girişimi yaşamasına rağmen, halen girdiği her seçimi kazanması ciddi bir paradoks dur.
Bunu sadece 3 Kelime Recep Tayyip Erdoğan diye açıklamak mümkün değildir. Bir ismin, hem iktidarda kalıp, yönetimsel yıpranma yanı sıra, birçok ülkenin ancak 100 yılda yaşayacağı olayları sadece 15 yılda yaşaması ve yine de seçimlerde galip gelmesi mümkün değildir. Seçimleri isimler değil icraatları kazandırır. Cumhurbaşkanı Türk siyaset tarihine icraat ve kararları ile damga vurmuştur.
Karşısında ciddi bir rakip de bulunamaması sebeplerden biri olsa da güçlü liderin kararları ile ulusal değil, uluslararası politikaları ile global marka haline getirmiştir. 70’li 90’lı yıllarda sıkça yaşanan koalisyon dönemlerinin Erdoğan’lı yıllardan sonra yaşanma ihtimali, Cumhurbaşkanı taraftarınca sıkça dile getirilirken, Erdoğan bu korkuyu gidermek için en büyük hamlesini yaptı. Bu değişlik Türkiye’nin vizyonu eşi benzeri görülmeyecek şekilde genişletecektir.
2007 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, 2017 Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi Anayasa Değişikliği Referandumunda da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli takındığı tutum, gerçek devlet adamlığıdır. Her krizde sorunu aşan lider olarak gizli kahramanlardan bir olan Bahçeli, bir taraftan dışarıdan destekli parti içi muhaliflerle mücadele ederken, bir taraftan MHP’li Vekilleri organize edip Parlamento da Anayasa Değişikliği geçmesini sağladı.
Parlamentodan halka arz olan yeni sistem Türk kamuoyunda tartışılacak derken, Avrupa medyasının taraf olması beklenmedik bir gelişmeydi. Göçmen ve yabancı uyruklu vatandaşlarına, yerel dillerin öğrenmesi konusunda çok katı bir tutum takınmaktan çekinmeyen bu ülkeler, ilginç
bir şekilde Türkçe yayınlar yaparak göçmen ve yabancı uyruklu çifte vatandaşlara seslendi.
Sadece yabancı basın değil, yabancı yerel yönetimlerde verdikleri kararlarla tartışıldı. Öyle ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir meeting de telekonferans yönetimi ile kalabalığa seslenmesine izin vermezken, Avrupa dahil birçok ülkede terör örgütü olarak tanınan PKK’nın toplantı yapması ve sözde lider kadrolarının telekonferanslar katılması manidardı. Anlaşılan o ki Türkiye’nin yeni yönetim sistemi Avrupa için korku tüneli olarak kabul edilmiş.
Dışarıda bunlar olurken, iç siyasette Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) referandum sonrası, Kemal Kılıçdaroğlu yönetimin klişeleşen yöntemlerinden olan, devletin resmi organlarına suçlama alışkanlığı tekerrür etti. Oysaki, Türkiye’deki seçim sistemi dünyadaki en güvenilir sistemlerinden biridir. Devlet memuru olan sandık görevlisinden başka en az 5 siyasi partinin temsilcisi sandık da görev almakta ve tam bir konsensusla oylar sayılmaktadır. Parti temsilcileri tüm bilgileri partileri ile paylaşmaktadır. Kurgulanan sistemin güvenilirliğini dünya kamuoyunda zedeletmeye çalıştırmak Devlet Adamlığı değildir. Kanaatimce, bu konu da Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli’den ters alması gerekmektedir.
Türkiye içeride ve dışarıda görüne ve görünmeyen onlarca sorunla savaşırken, UEFA, Avurpa Ligi’nde yarı final de mücadele veren temsilcimiz Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün (BJK) ceza kesti. Üstelikte suçu yokken. Lyon’da oynana karşılaması da Beşiktaş Kulübünün isteği dışında kâr amaçlı Avrupa’daki Türk taraftarlarına bilet satan Fransız Olympique Lyonnais kulübünün kendi taraftarı, Türk seyircilerine saldırmış, sonrasında çıkan olaylarda Fransızlar sahaya inmişti. Lyon kulüp Başkanın yaptığı açıklamalara baktığınızda, UEFA’nın Lyon kulübü karşısında Beşiktaş’ı saha da değil masada yenilmesi için çalıştığını görmekteyiz.
Avrupa da yaşanan ve UEFA’ya kadar sıçrayan Turkofobi, Avrupa basının da etkisiyle artık yüksel sesle dile getirilmektedir. Ülkelerin seslerinin duyulmasında basın, önemli bir enstrümandır. Haber veren bu meslek bana göre Peygamber mesleğidir. Artık Türk basının da kalitesin yükselmesi azami önem arz etmektedir.
Fakat gazete çıkartmak çok zor bir iştir. Kuruluşunun 4. yılını yaşayan gazetemiz Bursa Söylem, genç yaşına rağmen yaptığı doğru ve tarafsız habercilik ile yerel basına önemli katkılar vermiştir. Türk basınına yaptığı kayda değer hizmetleriyle, hızlı adımlarla yoluna devam eden gazetemize ve imtiyaz sahibesi değerli Semra Nejla Teke Hanımefendi’ye bu ailede yer almamı sağladıkları için Türk basını adına şükranlarımı sunuyorum.