BUSİAD Eylül Ayı Çekirge Toplantısı’nın konuğu, Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır oldu. Toplantıda “Küresel Dip Dalgaları ve Türkiye’ye Etkileri” konulu bir sunum yapan Ağırdır, yakında tüm dünyada ciddi bir bölüşüm probleminin gündeme gelebileceğine dikkat çekerek, günümüzde koşulsuz müşteri memnuniyeti ya da toplam kalite gibi kavramlar dile getirilirken, koşulsuz vatandaş memnuniyeti diye bir kavramın dillendirilmediğine işaret etti. Ağırdır, insanlığın birçok şeyi ürettiğinin ancak bu yeni düzenin devlet ve hukuk sistemini üretemediğinin altını çizerek, bunun da temel bir insanlık krizi haline geldiğini kaydetti.
BUSİAD’ın marka etkinliklerinden olan ve Podyum Davet Mercan Salonu’nda gerçekleştirilen Eylül Ayı Çekirge Toplantısı’nın açılışında konuşan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan, BUSİAD olarak son dört yılda değindikleri konuların bazılarında gerileme görülse de, bazılarının derecesinin düşmeden devam ettiğini söyledi. Yurt dışında ekonomik durgunluk, yaptırımlar, jeopolitik riskler, siyaset, güç gösterileri, terör gibi konular gündemdeyken, yurt içinde yaşanan konuların dönüp dolaşıp geldiği adresin de direkt iş dünyası olduğuna işaret eden Baylan, “Bugüne kadar ülkemiz için gerçekten çok sabırlı ve cabbar davranmışız. Aynı zamanda açıklanan senaryolarla bizler de dahil olmak üzere hepimiz strateji uzmanı veya bölge analisti olmuşuz. Bunlar bizleri huzursuz ediyor. Ancak ülke bizim ve hepimiz sorumluluklarımızı biliyoruz. Umutluyuz, ancak dünya çok hızlı gelişiyor. Önerebileceğimiz tek şey, bu hızlı değişime ayak uydurabilmek için sabır ve cabbarlığın fayda vermeyeceği ortamlarla karşılaşmamak, siyasetin dışında bilgi çağına yakışır ortak akıl ile emaneti alacak gençlere zemin hazırlamaktır” diye konuştu.
Baylan’ın ardından söz alan Bekir Ağırdır da sunumunun başında günümüzde yaşananları değerlendirirken güncelin dışında düşünmek ve işin arkasında ne olduğuna bakmak gerektiğini belirterek, aktörlerden çok meselelere bakmak gerektiğini vurguladı. Berlin Duvarı yıkıldığında soğuk savaşın bittiğinin ve liberal ekonomi ile demokrasinin kazandığının düşünüldüğü ifade eden Ağırdır, “Gelinen noktada hemen yanı başımızda Ortadoğu’da yer yerinden oynuyor ve Rusya yeniden sahne alıyor. Bir yandan bakıldığında ekonomik ağırlık doğuya kayıyor ve Çin, Hindistan gibi ülkelerin ağırlığı artıyor. Oysa dünyanın ekonomik üst kurumları batının egemenliğine göre kurulmuş durumda. O yüzden yeni bir denge aranıyor” diye konuştu. Ağırdır, AB’nin tarihi boyunca en büyük krizini yaşadığına ve hiçbir ülkenin ya da hiç kimsenin elinde sağlam bir tez olmadığına işaret ederek, “2008 krizi hala devam ediyor. Öte yandan 11 Eylül saldırıları tüm dünyadaki güvenlik algısını değiştirdi. Tüm geri kalmış ülkelerden batı ülkelerine göç var ve birçok ülkede İslamofobi denen bir süreç yaşanıyor ve milliyetçi akımlar yükselişte” diye konuştu. Ağırdır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Günümüzde Arap Baharı Suriye’ye geldi ve orada durdu. Yemen’de, Somali’de, Irak’ta, Suriye’de devlet yok. Bu da daha büyük yaralar açıyor. Petrol kaynakları hızla tükenirken tüm dünyada bir de küresel ısınma ve su kıtlığı tehdidi yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki gelir dağılımı oranları açıklandı. Biz de yakın zamanda 230 bin haneyi kapsayan bir anket çalışması yaptık. Eylül ayında geliri, giderinden fazla olanların oranı sadece yüzde 17. Yüzde 60 hane için hayat 0 ya da 1. Bu insanların işsiz kaldığı gün hiçbir imkanı olmayacak. Geride kalan yüzde 23’ün geliri de giderinden azdı. Bunların içinden yüzde 11’inin ise hiçbir geliri yok. Bu tablo yakında tüm dünyada ciddi bir bölüşüm problemi çıkacağına işaret ediyor.”
“Koşulsuz vatandaş memnuniyeti diyen yok”
Günümüzde iş modellerinin değiştiğini ve firmalar tarafından kabul gören en temel şeyin koşulsuz müşteri memnuniyeti veya toplam kalite olduğunu dile getiren Ağırdır, bununla birlikte “Koşulsuz vatandaş memnuniyeti” diyen kimsenin olmadığını belirtti. Ağırdır, İnsanlık olarak içinde bulundukları yeniçağın tüm yönetim sistemlerini ürettiklerini ancak bunları yönetecek sistemlerin hala sanayi toplumunun sistemleri olduğuna ve asıl bunun kriz doğurduğuna işaret ederek, “Birçok şey ürettik. Ancak bizler bu yeni düzenin devlet ve hukuk sistemini üretemedik. Üretemediğimiz için de yönetemiyoruz. Temelde insanlığın bir krizi var. Nasıl ki sanayi toplumunun Karl Marx’ı, John Keynes’i, Max Weber’i vardıysa, bilgi toplumunun da Karl Marx’ı, John Keynes’i, Max Weber’i olmasını bekliyoruz. Çeşitli teorilerden yola çıkarak yeni insanlığın yeni sistemlerine uygun ütopyalar üretecek siyaset adamları yok elimizde. O nedenle söz konusu krizler daha uzun süre çözülmeyecek gibi görünüyor” diye konuştu. Ağırdır, şöyle devam etti: “Elimizde o bildiğimiz, eleştirdiğimiz devletten başka bir aygıt yok. O nedenle tüm ülkelerde sanayi toplumunun devletine bir geri dönüş var. Ben buna küresel ara buzul dönem diyorum. Her ülkenin içinde adaletsizlik olduğu için toplumlar yüzde 50 – 50 parçalanmış durumda. Peki güvenlik mi, özgürlük mü? Her ülkede güvenlik endişesi var. Endişe duygusu hayatın bir parçası haline geldi. Bu duygu bir korku siyasetine döndürülüyorsa, konu başka bir noktaya gidiyor. Her ülkede bir korku politikası egemen ve son yıllarda ülke sınırlarına duvarlar örülüyor. Oysa 1990’larda sınırlar kalkacak deniyordu. Bir başka konu da demokrasi mi, kalkınma mı konusu. Demokrasi olmadan kalkınma olur mu?”
“Tüm farklılıklarımızla yeni bir Türkiye hikayesi yazmaya ihtiyacımız var”
Yeni dünyada yeni bir denge arayışı söz konusu olduğunu dile getiren Ağırdır, bununla birlikte hiç kimsenin elinde doğru bir senaryo olmadığını ve herkesin karşısındakinin hareketine göre pozisyon aldığını kaydetti. Ağırdır, bu topraklarda Cumhuriyet ile birlikte taçlanan 150 – 200 yıllık bir kalkınma ve modernleşme hedefi olduğunu hatırlatarak, “Bugüne gelinceye dek ciddi mesafe aldığımız alanlar var. Ancak Türkiye markasının bir parçası haline gelmiş sorunlar da yok değil. Türkiye’nin temel sorunları yıllardır aynı. Kalkınma, modernleşme, küreselleşme ve demokratikleşme dört önemli konu haline geldi ancak bu dört konuya birden cevap veren bir siyasi parti yok. Türkiye için kritik eşik, orta demokrasi eşiği. Demokratik krizi aşmadan orta gelir krizini aşmak zor. Son dönemde kutuplaşmanın son derece arttığına tanık oluyoruz. Bugün yaşanan siyasi kutuplaşma, kültürel kimlik kutuplaşmasına doğru gidiyor maalesef. Kimyasal yapımız, ilişki formatımız değişiyor. Siyaset dediğimizde münakaşa ve münazaraya kitlenir olduk. Oysa eskiden siyasette mutabakat – uzlaşı vardı. Siyaset alanını güçlendirmenin dışında bir yol yok. Bizim yeniden tüm farklılıklarımızla yeni bir Türkiye hikayesi yazmaya ihtiyacımız var” diye konuştu. Ağırdır sözlerini şöyle sürdürdü: “Günümüzde göç de önemli bir mesele. Bu ülkede 1980’den bu yana 31 milyon insan göç etmiş ve hala da göç devam ediyor. Köylerde yaşayan insan oranı yüzde 7. Nüfusun yüzde 84’ü kentlerde yaşıyor artık ve bu nüfusun yüzde 50’si 11 metropolde bulunuyor. İnsanlar bütün bu hikaye içinde kendilerine yeni bir yol bulmaya çalışıyor. Ancak ben karamsar değilim. Bu ülkenin geleceği için çaba harcamamız gerekiyor. Bu toprakların geleceğine güvenmekten, geleceğe yatırım yapmaktan ve ülkeyi daha yaşanır hale getirmek için çabalamaktan başka çaremiz yok. Bu topraklarda daha iyisi mümkündür ve bu topraklar daha iyisini hak ediyor.”
Bekir Ağırdır’ın sunumunun ardından soru cevap bölümüne geçildi ve Ağırdır’a gecenin anısına Başkan Günal Baylan tarafından plaket takdim edildi.