Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği söyleşiye konuk olan yazar ve eleştirmen A. Ömer Türkeş, “İdeolojik eleştiri yöntemi, Türkiye’de gelmiş geçmiş en iyi çalışan yöntemdir” dedi.
Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü’nün, “2017 Yılın Yazarı Orhan Kemal” etkinlikleri kapsamında düzenlediği “Edebiyatımızda Murtazalık” söyleşisine yazar ve eleştirmen A. Ömer Türkeş konuk oldu. Usta yazar Orhan Kemal’in “Murtaza” adlı eseri bağlamında Türkiye’deki ‘edebiyat eleştirisi’ni konu alan söyleşi, Akkılıç Kütüphanesi’nde gerçekleşti. Türk edebiyatında uzun yıllar boyunca eleştirmen sayısının fazla olmadığını ifade eden A. Ömer Türkeş, “Aklımıza bazı isimler geliyor elbette ama bunlar bir eleştiri kurumu oluşturmuyor. Eleştiri kavramına bu kadar uzak olmamızın nedeni, Osmanlı’dan itibaren ve Türkiye toplumunun yaşanılırlıkları içinde felsefi düşüncenin fazla yayılmaması. Çünkü eleştiri, edebiyat kadar felsefenin de alanıdır” dedi.
Eleştirmenliğin, Türkiye’de profesyonel bir iş kolu haline gelmediğini belirten Türkeş, “Yazarlık ve eleştirmenlik, edebiyatımızdaki büyük eleştirmenler dahil olmak üzere, bir insanın başka bir işi yaparken, onun yanında yaptığı amatörce bir uğraştan öte gitmedi. Futbol ve magazinde, eleştiri işliyor fakat edebiyatta sıkıntı başlıyor. Eleştiri, ‘varmış’ gibi yaptığımız şeylerden bir tanesidir. Murtazalığın bir kısmı da buradan geliyor. ‘Varmış’ı, ‘var’a çevirmeye çalıştığımız için biraz murtaza oluyoruz. Biz, aslında olmayan bir şey üzerine sürekli konuşuyoruz. Eleştiri, kritik etme metodudur. Türkiye’deki en ciddi sıkıntılarından bir tanesi, ideolojik hegemonyaların zaten birer eleştiri müessesi gibi çalışma rahatlığıdır. Bir konuda siyasi güçseniz, sanatta, sporda ya da herhangi bir yerde asıl otorite sizsiniz anlamına geliyor. Bir otoritenin, ‘Bu heykeller kötü’ demesinin, eleştiri yerine geçiyor olması gibi. Siyasi eğilimler ve siyaset üzerine söz söyleyenlerin gücü, her zaman edebiyat eleştirisinin üzerine ağırlık olarak çökmüş, edebiyat içi konuşmanın önüne geçmiştir. Sizin kanaat önderiniz kimse, edebiyat eleştirmeniniz de o olabilir. O, size hiç bilmediği kitaplar hakkında rahatlıkla yorum yapabilir. İdeoloji, Türkiye’de yargılama aracıdır. Sanatı, sporu, magazini yargılayabilirsiniz. Bu, cumhuriyet tarihi boyunca olmuş bir şeydir” şeklinde konuştu.
Eser üzerine herhangi bir yorum yapmanın edebiyat eleştirisi sayılamayacağının altını çizen Türkeş, “Yazar, kitabında güzel şeyler anlatmış olabilir ama o eser, edebiyat olarak iyi olmayabilir. ‘Burada çıplaklık var’, ‘Bu bizim örf adetlerimize uygun değil’ demek, edebiyat eleştirisi olamaz. Yazar, eğer bir şeyi gösterebilmişse, o zaman kalıcıdır. Güzel olan devrimcidir ve ‘Bizimdir’ demek zorundayız. Güzellik yıkıcı bir şeydir. Faydalıyla güzeli karıştırmaya başlarsak, kendimize ihanet ederiz. Eleştiri kurumunun yaygın olmadığı toplumlarda, faydalı olan, güzelin yerine ikame edilmiştir. İdeolojik eleştiri yöntemi, Türkiye’de gelmiş geçmiş en iyi çalışan yöntemdir. Çünkü arkasına sıradan insanları toplar” dedi.