Ülkemizde, kansere bağlı ölümler arasında ilk sıralarda yer alan ve tüm kanser türlerinin de yüzde 20’sini oluşturan sindirim sistemi kanseri ile ilgili bilgiler veren Özel Esentepe Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. İrfan Uruç; gizli bir şekilde ilerleyerek geç belirti veren bu sağlık sorununa karşı uyarılarda bulunarak, düzenli kontrol ile teşhisin mümkün olduğunu söyledi.
Bursa, 06.11.2017 – Sindirim sistemi kanserleri, tüm kanser türleri içinde görülme sıklığı gittikçe artan bir tümör grubu olarak ön plana çıkarken, bu hastalığın çoğu kez belirti dahi vermeden ortaya çıkması, sindirim sistemi kanseriyle ilgili korkulu rüya görülmesinin nedenlerinin de başında geliyor.
Sindirim sistemi kanseri, sindirimin başladığı ağızdan, bağırsağın son kısmına olan makat kısmına kadar kanserleri kapsıyor. Sindirim sistemi kanserlerinin genel belirtileri ise bulunan organa göre değişmekle birlikte; iştahsızlık, kilo kaybı, yutma güçlüğü, midede dolgunluk, kusma, makatta kanama ve kabızlıktır.
Ülkemizde, kansere bağlı ölümler arasında ilk sıralarda yer alan ve tüm kanser türlerinin de yüzde 20’sini oluşturan sindirim sistemi kanseri ile ilgili bilgiler veren Özel Esentepe Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. İrfan Uruç; gizli bir şekilde ilerleyerek geç belirti veren bu sağlık sorununa karşı uyarılarda bulunarak, düzenli kontrol ve dışkıda gizli kan testi ile teşhisin mümkün olduğunu söyledi.
Türkiye’de mide kanserlerinin, gelişmiş ülkelere göre daha sık görüldüğünü kaydeden Dr. İrfan Uruç; “Birçok hasta ne yazık ki internetin yaygınlaşması ve kulaktan kulağa söylemler dolayısıyla, ilaç aldıktan sonra rahatladım diyerek geçiştiriyor. Bu tip ertelemeler çok riskli. Erken dönemde basit bir cerrahi işlemle sorun ortadan kalkabilecekken, hastayı ileri evrede radyoterapi, kemoterapi gibi yöntemlere kadar yöneltebiliyor. Kilo kaybı, erken doyma hissi, sürekli tokluk hissi, midede dolgunluk, bazen ağrı ve yanma şeklinde belirtiler olduğunda, vakit kaybetmeden doktora gidilmesi gerekiyor” dedi.
Rutin takipler önleyici tedbirlerin başında geliyor
Sindirim sistemi kanserlerinin erken evrede tespit edilmesi ve cerrahi müdahale imkânının olması durumunda, hasta için bir şans olduğunu ifade eden Dr. Uruç, “Geç kalmak yalnızca hastanın değil, çevresindeki kişilerin de hayatını olumsuz yönde değiştiriyor. Erken tanı ile birlikte çok daha kolay yöntemlerle tedavi şansı varken, ileri evrelerde bu süreç çok daha zorlu olmaktadır. Özellikle pankreas kanseri çok sinsi. Birçok insanın, geç tanı konulduğu için cerrahi şansı olmuyor. Düzensiz beslenme (fast food vb.), şişmanlık, yüksek kalorili, aşırı yağlı ve hayvansal gıda tüketimi bu kanserlerde tetikleyici rol oynuyor. Hastanın geçmişinde kanser varlığı söz konusuysa, genetik faktörler, sigara kullanımı, 45 yaş üstü olması gibi etmenler, sindirim sistemi kanseri için risk faktörlerini oluşturuyor. Bu kanserlerin belli oranda korunabilen ve önlenebilen kanserler olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu noktada erken tanı ve müdahalenin çok önemli olduğunu bir kez daha vurgulamakta fayda var” ifadelerini kullandı.
Her Reflü Kansere Dönüşmüyor
Dr. İrfan Uruç son olarak, toplumda reflü görülme sıklığının da yüzde 20 olduğunu anımsatarak, “Bunların büyük kısmı kansere dönüşmüyor. Öncelikle ilaç tedavisi uygulanıyor. İlaç tedavisine rağmen iyileşme söz konusu olmazsa diğer adımlara geçiliyor” açıklamalarında bulundu.