İsrail’in ilk başbakanlarından David Ben Gurion bir konuşmasında;
”Araplar niçin barış yapsınlar?Ben bir Arap lideri olsam,İsrail ile hiçbir zaman anlaşmam.
Gerçekten biz onların ülkelerini ellerinden aldık.Bu topraklar bize Tanrı tarafından vaat edilmişti ama bu onları ilgilendirmez.Bizim Tanrımız başka,onların Tanrısı başkadır”demişti.
Tüm gerçekleri çıplaklığı ile ortaya seren bir itiraftı bu.
Oysa güçlü devletler için gerçekler değil,ülke çıkarları öncelikli olmuştur her zaman.
Dün bu güç İsrail’i kuran İngiltere idi,bugün ise ABD.
ABD bütün Afrika kıtasında fakirlikle uğraşan Afrikalılara yaptığı yardımın 6 katını,Afganistan’ın yeniden inşası için vermeyi taahhüt ettiği yardımın ise tam 10 katını İsrail’e sağlamıştı.
Çünkü ABD nin Ortadoğu projesi için İsrail çok önemli bir konumdaydı.
Çünkü ABD nin bütün amacı ABD nin çıkarları üzerine kurulmuştu.
Dünya devletleri ise bu siyasal anlayışa uymak zorundaydı ABD yöneticilerine göre.
Bush’un dediği ”ya bizlesiniz ya teröristlerle” sözleri bunun somut göstergesi olmuştu.
ABD bu gücü nereden alıyor?Neden kendini bütün devletlerden üstün görüyor?
Çünkü ABD dünyanın en güçlü ekonomisine sahip.
Çünkü AB nüfusu giderek yaşlanıp azalırken,ABD nin nüfusu gençleşerek büyüyor.
Çünkü ABD ordusu dünyanın ileri teknolojik silahlarını kullanıyor,denizaşırı yapılacak bir harekatta 20 ülkenin gücünden daha güçlü bir devlet ABD.
Ve bu faktörler ABD nin her konuda haklı olduklarını savunmalarını sağlıyor.
Bugün ABD nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının altında da bu etkenler yatıyor.
Çünkü ABD kendisini dünyadaki barış ve özgürlüğün en büyük savunucusu olarak görüyor.
Ve bunu politik yollar ile değil de askeri güç ile gerçekleştireceklerine inanıyorlar.
Bugün Müslüman ülkelerin Kudüs için yaptıkları eylemler,protestolar gösterişten ibaret.
Müslüman ülkeler demokrasiyi içselleştirmediği sürece, çağdaş medeni bir ülke olma yolunda ilerlemediği sürece,laiklik anlayışını benimsemedikleri sürece,emperyal güçler bugün Kudüs’ü başkent olarak görürler,yarın ise Mekke,Medine’yi.
Oysa Atatürk yolu çok güzel belirlemiş,Türkiye’nin bu yolda ilerlemesini de sağlamıştı hayatta olduğu sürece.
Bugün ise Türkiye o yoldan keskin bir şekilde dönerek ortadoğu ülkesi olma yolunu tercih etmiştir.
Okullarını imam hatipleştirmiş,bilim ve teknoloji yerine dogmalara önem verilmeye başlanmıştır.
Büyük devletler Mars’ta yaşam alanları kurmaya çalıştıkları şu günlerde Türkiye’yi yönetenler yaptıkları yollar,köprülerle övünür olmuştur.
Güçlü devletler tek tuşa basarak onbinlerce kilometre ötedeki hedefleri tam isabet vururken,Türkiye’yi yönetenler orucu hangi haller bozar,kim kiminle evlenir tartışmalarını ülkenin gündemine getirmişlerdir.
Atatürk’ün belirttiği gibi ekonomik bağımsızlığın siyasal bağımsızlık için ne kadar önemli olduğunu hatırlamalı,ona göre ülke olarak çalışmalıyız.
Ekonomik olarak güçlü ve bağımsız olduğumuzda,Silahlı kuvvetler bakımından güçlü ve çağın teknolojisini kullandığımız zaman,tam bağımsız bir ülke yolunda emin adımlarla ilerlediğimiz zaman kimsenin Kudüs’ü başkent olarak kabul etme şansı ve imkanı kalmayacaktır.
