Kudüs yada yurt dışında bilinen adıyla Jerusalem, Orta Doğu’da bulunan, Dünya’nın en eski şehirlerinden biridir. Akdeniz ve Ölü Deniz (Lut Gölü)’in kuzey sınırı arasında yer almaktadır. Uzun tarihi boyunca, Kudüs, 2 defa yok edildi, 23 defa işgal edildi, 52 defa saldırıya uğradı ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarıldı.
Kudüs, İlk defa görkemli haline, Hz. Süleyman‘ın emriyle cinler tarafından muhteşem bir saray inşa edilerek getirildi. Hz. Ishak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf ve Hz. Musa peygamberlerin kabri bu kutsal şehirdedir. Hz. İsa tıpkı peygamber efendimiz Hz. Muhammed gibi bu kutsal şehirden Miraç’a yükselmiştir. Hristiyan inancında, Hz. İsa’nın burada çarmıha gerildiğine inanıldığı için, Kudüs hac noktası olarak kabul görmüştür.
Hz. Muhammed, İslamiyet’in yayılmasında önemli bir nokta olan Kudüs’ten Miraç’a yükseldiği ve Mescid-i Aksa’nın burada inşa edildiği bilinmektedir. Şehrin duvarları 1538’de Kanunu Sultan Süleyman hükümranlığı altındayken yapıldı. Bugün bu duvarlar, Ermeni, Hristiyan, Yahudi ve Müslüman olmak üzere dört çeyreğe bölünmüş olan Eski Şehri (Eski Kudüs) çevrelemektedir.
Görüldüğü gibi Kudüs, üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsaldır. Tartışma götürmez bir şekilde kutsal olan bu şehir, Türkler tarafından fethedildiği 1517 yılından, 1917 yılına kadar Kudüs, bir vilayet ve önemli bir din merkezi olarak kaldı. Özellikle Kanunu Sultan Süleyman zamanında şehri çevreleyen büyük duvarlar tekrar inşa edildi. Zenginliğin yaşandığı bu yıllar, barış dolu bir dönemin başlangıcı oldu.
1917 yılında, Kudüs Savaşı’ndan sonra, İngiliz Ordusu, şehri ele geçirdi. Lausanne Konferansı’nda, Milletler Cemiyeti, Birleşik Krallık‘a Filistin mandasının, Ürdün mandasının ve Irak mandasının yönetimini himaye etti.
1947 yılında BM kutsal şehir Kudüs’ün, Bölüm Planı ile farklı bir uluslararası rejim olmasını tavsiye etti. Plana göre şehir BM gözetimi altında şehir bölünecekti. Fakat 1948 savaşı yüzünden Plan yürürlüğe giremedi. Savaş sonrası İngilizler Filistin’den çekildi ve İsrail bağımsızlığını ilan etti.
1949 yılındaki ateşkeste sınırlar belirlendi. İsrail’in kurulumdan sonra Kudüs başkent olarak ilan edildi ve Ürdün 1950 yılında Doğu Kudüs’ü ele geçirdi ve 1953 yılında Ürdün’ün ikinci başkenti olarak şehri ilan etti. Sadece İngilizler ve Filistinliler Ürdün yönetimini tanıdı. 1948 yılından
sonra Eski Duvarlı Şehir, tamamen ateşkes sınırının doğusunda, Ürdün’ün elinde kaldı.
1967 de Altı Gün Savaşlarında İsrail güçleri Doğu Kudüs’ü ele geçirdi ve 1980 yılında ise Kudüs’ü, İsrail’in bölünmez başkenti ilan etti. Buna rağmen diğer ülkeler Tel Aviv başkent olarak kabul eder ve elçilikleri de burada bulunur.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Alman kökenli Başkanı Donald Trump, adeta Nazi Almanya’sının özrü olarak ve seçim zamanında Yahudi lobisinin verdiği sözün taahhüdü olarak Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” tanıya karar imza attı.
Aslında bu karar 1995 yılında dönemim ABD Başkanı Bill Clinton tarafından alınmıştı. Buna göre Kudüs Büyükelçilik Yasası ile İsrail’in başkenti Tel Aviv‘deki büyükelçiliğini Kudüs‘e taşıması öngörülüyordu. Ancak söz konusu yasa 22 senedir Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama‘nın başkanlık dönemlerinde her 6 ayda bir “ulusal güvenlik” gerekçesiyle erteleniyordu. Trump’a misilleme olarak İslam İşbirliği Teşkilatı Doğu Kudüs’ü, Filistin’in başkenti olarak tanıma kararı aldı.
Birçok işgal görmüş bu kutsal kent, birçok savaş ve yağmalamalar da yaşamış, Hz. Süleyman ve Kanunu Sultan Süleyman dönemlerinde olduğu gibi muhteşem yıllar da görmüştür. Stratejik önemini yitirmiş bu kadim şehir, kutsallığı söz konusu olduğunda tüm semavi dinler için azami önem arz etmektedir. Ve görünen o ki ABD başkanının bu kararı ile Kudüs kaos yaşamaya devam edecek.
Umarım akl-ı selim sahibi Dünya liderleri, “bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış” atasözünden ders alır ve Kudüs’ü hak ettiği huzura kavuşturur.