Birey, içine doğduğu kültürel ortamın özellikleri ana-babasından, yakınlarından, arkadaşlarından, okuldan, sokaktan ve iş ortamından öğrenir.
Ömür boyu süren bu öğrenme ve uyma sürecine sosyalleşme denir.
Birey sosyalleşme süreciyle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olur.
Bunu yapamayan bireyler ise tam tersi olur..
ASOSYALLEŞME!
Ülkemizde yaşanan olaylar, bireyleri savunmasız bırakıyor.
Teknolojik ürünler ve bunların yanlış kullanımı ise; çocuklar üzerinde kalıcı travmalar oluşturmakta..
Teknolojik ürünlerin çocuklara sağladığı vizyonu ve donanımı, yüz yüze iletişimle sağlamanın mümkün olmadığı dile getirenler çoğunlukta ..
Nimetleri çok..
Zararları da az değil…
Kanser denen illetin bu kadar artmasını teknolojiye bağlayanlar çok fazla! Pek çok konuda, öyle ya da böyle fatura hep teknolojiye çıkıyor. Ama hiçbir şey, teknolojinin hayatımıza daha fazla girmesine engel olamıyor. Tam aksine ülkemizde, artık hemen hepimiz teknoloji bağımlısı haline geldik..
Sadece Türkiye’de bazı ürün reklamlar ise çok çarpıcı:
Özellikle de minicik beyinleri hedef alıyor, son model dijital ürünler ile çizgi film izleyen çocukları sessizleştirme, içine kapanma, hiç ağlatmama gibi, toplumdan zamanla uzaklaştırma yarışı içindeler…
Ayrıca sosyal medyanın kişiler arasındaki iletişimi artırdığına inananlar ve inanmayanlar diye iki tip birey karakteriyle karşı karşıyayız. …
Kendim için; yıllar önce, ilkokula başladığımda sayfalar dolusu çizgiler çizerdik. Bunun amacı, parmak kaslarımızın güçlenmesiydi. Yani vücudun tüm kasları gibi parmak kaslarının güçlenmesi de çok önemli. Özellikle de kalem tutacak eller için… Şu an varsa yoksa tuşlar, mouse ve dokunmatik ekranlar.
Bu konuda özellikle Amerika’da çocukların ekran karşısında geçen süreleri azaltılmaya çalışılıyor. Gerekçe olarak da asosyalleşmeden sağlığa kadar pek çok farklı verileri ortaya koyuyorlar. Yani getirisi, götürüsü sorgulanmaya başlandı ve sağlık söz konusu olduğunda da, birinci öncelik hep aklın sesine kulak vermek oluyor.
ABD’deki Maryland Öğrenme ve Terapi Merkezi’nden Lindsay Marzoli, çocukların sürekli tablet bilgisayar veya akıllı telefon kullanması, kalem ve kağıtla yapılan aktivitelerle ilgilenmemesi durumunda, el ve parmak kaslarının zayıflayacağını vurguladı.
Baltimore Tıp Merkezi’nden Dr. Timothy Doran ise çocukların tablet bilgisayar ya da akıllı telefonu günde 3-4 saat kullanmasının gelişim bozukluklarına davetiye çıkarabileceğine dikkati çekti.
Uzmanlardan Lorna Taylor da modern hayat tarzının ve teknolojideki ilerlemelerin çocukların kas ve iskelet gelişimini olumsuz yönde etkilediğini ifade etti.
Çocukların günde 2 saatten fazla bu cihazları kullanmaması gerektiğini belirten uzmanlar, 2 yaşın altındakilerin ise söz konusu cihazların başına hiç geçmemesi uyarısında bulundu.
Uzmanlar ayrıca çocukların odasında bilgisayar, televizyon, telefon gibi cihazların bulundurulmamasını da tavsiye etti…”
Batılı ülkeler de aynı. Ekran başında geçen süreyi azaltmaya çalışıyor. Çünkü, ekran başına kilitlenen çocuklarının sağlığını, bizden daha fazla önemsiyorlar!..
Dijital uyarılar! Doğrular, yanlışlar?
Çocuklarımızı teknolojiden uzak mı tutacağız?
Elbette hayır.
Ama onları ekran başına kilitlemeye de hakkımız yok.
Pek çok anne, baba son dönemlerde, minicik yavrulara; tablet ve akıllı telefonları,dadı niyetine kullanıyor.
Duygusalız ve çok duyarsız!
Toplum olarak duygularımızla karar vermekten müthiş bir haz alıyoruz. İyi bir dinleyici olamıyoruz.
Okumuyoruz.
Araştırma yok!
Nereye kadar..