Henüz yirmili yaşlarda genç bir muhabirken, Bursa Yahudi Cemaati Başkanı seçilen Ezra Venturero ile dinler üzerine yazılmamak şartıyla sohbetimiz olmuştu. Elbette o günkü sözüme sadık kalarak Ezra Bey ile yapmış olduğum mülakatı yazmayacağım. Son günlerce sıkça dile gelen dinde reform konusunda, Venturero bana çok çarpıcı açıklamalar yapmıştı. Bunlardan bugüne ait en önemli sözü “Dinde Reform olmaz” cümlesiydi.
Herkesin bildiği gibi İncil’de sayısız reformlar yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. Hatta zamanla öyle bir noktaya geldi ki reform dinin şartlarından biri haline geldi. Benzer kelimeleri Tevrat için de söylemek mümkün. Peki, ya İslamiyet?
Açıkçası çok uzun yıllardır İslam dinindeki yorumların güncellenmesi gerektiğini söyledim. Öyle ya bundan 1.500 yıl önce başlayan süreçte o günkü şartlar göz önüne alınarak yapılan yorumlarla bugünkü teknoloji ile yapılacak yorumlar bir olabilir mi?
Cumhurbaşkanımızın Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi burada söz konusu olan İslam dininin ya da daha doğru bir ifadeyle Kuran’ı Kerim’in güncellenmesi değildir. Ama geçmiş yıllarda yapılan yorumlar bu günümüze ne kadar ışık tutabiliyor.
Bu konuda Dünya üzerinde söz söyleyebilecek tek kurum Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Türkiye’nin dışında hiçbir ülke bu konuya el atmayacaktır ve atmadı da. Geçmiş çağlardaki bilgi birikimleri, izlenim ve tecrübeleri ile bu günümüze ait olan yorumlar, bizlere ne kadar ışık olabiliyor.
Tanrı tarafından yazılan kutsal bir kitabın her dönemde sözleri yorumları kurular tarafından yorumlanmamalı mı? Yüce Allah sonsuz gücü, kudreti ve eşsiz olması sebebiyle binlerce yıl önce yazılan yorumlar gerçekten tek seferde hatasız ve tam isabetle mi yorumlandı.
Tüm bunlar yıllardır söyleme geldiğim cümlelerde. Öyle ya herkes Arapça bilmiyor. Arapça bilenler de şifreli yazılmış derin manalar taşıyan kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’i hatasız yorumlamış olabilirler mi?
Nihayetinde biri çıktı ve Kral çıplak dedi. Bunu özellikle dini eğitimini Lise yıllarında almış bir Cumhurbaşkanı’nın da söylemiş olması kayda değerdir. Şüphesiz, din alelade insanların kesin hükümler koyabileceği bir dal değildir. Ama dünyadaki kurumlar düzenli toplantılar yapıp çağa ve zaman göre yorumları değerlendirmez iseler o zaman kendisine vazife
çıkartan insanlar, günümüz iletişim tekniklerini kullanarak suyu bulandırmaya başlıyorlar.
Özellikle de sosyal medyanın tavan yaptığı günümüzde bir söz evirilip çevrilip, nereye büküleceği kesin olmayan yorumlarla. Güzel dinimiz İslam’ın ana felsefesinden insanları uzaklaştırıyor. Kendini bilmez bazı din adamları bazen, popüler olmak adına bazen de Arapça bilgisinin kendisine yeterli olabileceğini düşünerek, herhangi bir süzgeçten geçmemiş sığ düşüncelerini eksper edasıyla kamuoyunu meşgul ediyor.
Evet şüphesiz Yüce Allah’ın kitabı kesinkes değiştirilemez ve kesin hükümdür. Yorumlar ise insanlar tarafından yapılmıştır. Tartışmaya açıktır açık olmalıdır. Peki kimin tarafından?
Elbette kendisine vazife çıkartmış “din adamı” tarafından değil. Bu görevi dünya üzerinde yapabilecek tek gerçek kurum Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Gerek görürse yurt dışındaki önemli din alimlerini de alarak oluşturacağı “Din İşleri Yüksek Şurası” düzenli toplantılar yapıp, hoşgörü dini İslam’ın insanlığa barış ve huzur getirmesi sağlanmalıdır.
Bu görev, Yüce Allah tarafından aziz Türk milletine bahşedilmiştir. Yüz yıllarca olduğu gibi bugün de bu görevi laiki ile yapıp, parazit yorumların temizlemek ve insanlığa ışık tutmak bizim görevimizdir.
