Teknoloji aldı başını gidiyor. Bazılar 5G’yi kullanmaya başladılar..Biz ise 4,5G’deyiz..
Bilim üreten ülkelerle, üretmeyenler arasındaki gelir dağılımı, açıldıkça açılıyor.
Üreten ülkelerde demokrasi, hukuk, insan hakları ve en önemlisi de işsizlik pozitif yönde yol kat ederken, ülkemizde sorunlar katlanarak büyüyor…
Peki, biz bu gelişim ve değişimin neresindeyiz?
Çok gerilerdeyiz..
Çok konuşuyor. Dedikodu yapıyor ama boş konuşuyoruz. En büyük sorunumuz bu..
Eğitimi, kültürü, çalışma hayatını, bilim hayatını, yaşamın her alanını kapsayan; vasatlık,
aleladelik, bayağılık, sıradanlıktayız..
2023 vizyonu iyi de, nasıl gerçekleştireceğiz?
***
Birbiriyle çelişen o kadar artı ve eksilerimiz var ki, bazen okyanusta yolunu kaybetmiş bir gemi gibi savrulup duruyor bazen de en ileri ülkelere ders verecek kadar özgüvene sahibiz!
Eskilerin deyimi ile evet yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve biz de kendimize en uygun yeri bulmalıyız…
Peki, bu nasıl olacak?
İşte bunun yolu, önce eğitimden sonra da bilimden geçiyor!..
Bugünün gençliğine hitap eden bir eğitim ve üreten bilim!..
Eğitim
Ülkemizde çocuklara artık söz dinletemiyoruz, bütün bunları nereden öğreniyor, iyice kontrolden çıktılar, ellerinde son model cep telefonları, hiç ders çalışmadan sınıf geçtiler..Anne babalardan, benzeri yakınmaları sürekli duyduk,duyuyoruz..Niye? Çünkü çocuklara artık aile ve okul değil, ekranlar ve sosyal medya yön veriyor.
Öyleyse; eğitim de İNOVASYON – yeni fikirleri (ürün, metot veya hizmet gibi) değer yaratan çıktılara dönüştürmek şart..
Klasik eğitim, iyiden iyiye sorgulanmalı. Çünkü bugünün çocuk ve gençleri, dünden çok daha farklı ve eğitim süreleri, onlara göre çok uzun!
Eğitim sistemi nasıl olmalı?
Başta olmak üzere en güçlü ülkeler de bu sorunun cevabını arıyor.
Biz mevcudu iyileştirmeye çalışırken, onlar yeni nesil eğitim sistemleri peşindeler.
Birinci öncelikleri yaratıcılığı köreltmemesi.
Çünkü, günümüzün en değerli yeteneği, yaratıcılık.
İnovasyon Çağı’nın olmazsa olmazı yaratıcılık.
O yoksa gerisi hikâye.
İşte bu yüzden, yeni eğitim modelleri, tümüyle yaratıcılığı geliştirme üzerine kurgulanıyor.
Biz ise çocuklarımızı test makinesine dönüştürüp, dört, beş seçeneğe mahkum ediyoruz…
Yeni arayışlar içerisinde eğitim süresinin uzunluğu da oldukça sıkıntı yaratıyor.
Özellikle de yükseköğrenimde.
Temel eğitim süreleri uzarken, üniversite eğitimi daha da kısaltılıyor.
Çünkü, ekran karşısında iki, üç saniyelik gecikmeler karşısında bile çılgına dönen gençlere, dört, beş yıllık yüksek öğrenim süresi uzun geliyor.
Önümüzdeki yıllarda, pek çok şeyde olduğu gibi eğitim sistemlerinde de ciddi değişimler söz konusu olmalı!…
Yaratıcılığı körelten değil geliştiren, üreten, pazarlayan eğitim modelleri bir adım daha öne çıkacak diye bekliyoruz…
Ve en önemlisi de eğitime olan ilgi, eğer gençler iyi motive edilmezlerse, giderek azalacak.
İşte bu durumda da gelişimi yakalayan ülkelerle, dünya umurunda olmayan ülkeler arasındaki makas iyice açılacak!
Bizden hatırlatması!