Home GÜNCEL Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Erbaş’ açıklaması!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Erbaş’ açıklaması!

- Guncellenme Tarihi: 17 Kasım 2018 22:06
35 min read
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Erbaş’ açıklaması! için yorumlar kapalı
0

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Kadir Mısıroğlu’nu ziyaretine ilişkin, ‘Diyanet İşleri Başkanlığımızı siyasi tartışmaların malzemesi yapma girişimlerini tasvip etmediğimi belirtmek istiyorum.’ açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Siyer-i Nebi,  Efendimizin hayatı olmasının yanı sıra bizler ve gelecek nesiller için bir  referans kaynağıdır. Onun hayatı sadece ümmeti için değil, kendisinden sonra  gelen tüm insanlık için de en güzel rehberdir. Sünnet ve siret olmadan İslam’ın  yaşanması mümkün değildir.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sinan Erdem Spor Salonunda 2018 Yılı Mevlid-i  Nebi Haftası Açılışı’nda yaptığı konuşmada, pazartesi gecesi idrak edilecek  Leyle-i Mevlid-i tebrik etti.

Hazreti Muhammed’in veladeti vesilesiyle bir sene-i  devriyesine ulaşmayı nasip ettiği için Yüce Mevla’ya sonsuz hamd ettiğini ifade  eden Erdoğan, daha sonra “Askın İle Meydana Geldim Ya Rasulallah” naadını okudu.

“Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım sözüne mazhar olan, alemlere  rahmet olarak gönderilen sevgililer sevgilisi Peygamber-i Zişan Efendimize salat  ve selam gönderiyorum.” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Peygamberler sultanının, dünyaya teşriflerinin yıl dönümünün ülkemiz,  milletimiz ve ümmeti Muhammed için manevi bir uyanışa, yeni bir dirilişe, yeni  bir şahlanışa vesile olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum. Allah’ın selamı,  Ehl-i Beyt’in, Ashab-ı Kiram’ın ve 14 asırdır kalplerimizi ilim, hikmet ve  irfanlarıyla yoğuran tüm hak aşıklarının üzerine olsun diyorum.

Bu vesileyle ilayı kelimetullah yolunda canlarını feda eden  şehitlerimizi rahmetle, bu uğurda yaralanan gazilerimizi şükranla yad ediyorum.  Samimiyetle yapılan duaların reddedilmeyeceği bir güzel gecedeyiz. Rabbim bizi  kardeşin kardeşi, ananın evladını tanımayacağı ruz-i mahşerde işte bugün burada  olduğu gibi Peygamber Efendimizin Aleyhissalatü Vesselam liva-ül hamd sancağı  altında toplananlardan eylesin. Rabbim, canlar canı, dertlerimizin dermanı,  gönüllerimizin tabibi Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizin şefaatına bizleri nail  eylesin. Rabbim her nefeste, dilimizi zikrullah eyle, kalbimizi resul-i  kibriyanın aşkı ile zihnimizi onun tefekkürü ile pür, nur eylesin. Rabbim her iki  cihanda da bizlerden rahmetini, merhametini, nimetini esirgemesin. Rabbim  kalbimizi karartmasın, rızkımızı daraltmasın, bizi imansız bırakmasın, bize kendi  kapısından başka kapı aratmasın. Rabbim bu gece, bu hafta hürmetine, habibinin  yüzü suyu hürmetine, ayaklarımızı sırat-ı müstakimde sabit tutsun diye dua  ediyorum.”

Mevlid-i Nebi idrak etmeye vesile olan, bu güzel atmosferde gönülleri  buluşturan Diyanet İşleri Başkanlığına, başkan ve ekibine şükranlarını sunan  Erdoğan, bu güzel geceyi vesile kılarak yapılan etkinliklerin, toplantı ve  çalışmaların, insanlık için öğretici bir fırsata, bir tefekkür ve tezekkür  fırsatına tahvil olmasını diledi.

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de, ‘Andolsun ki Resulullah, sizin için,  Allah’a ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir  örnekler vardır.’ buyuruyor. Hazreti Ayşe validemiz, Resulallah Efendimizi  Aleyhissalatü Vesselam, yürüyen Kur’an olarak tarif ediyor. Evet, Peygamber  Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam, sadece Kur’an-ı Kerim’in vahyine aracılık  etmemiş, aynı zamanda onu bilfiil yaşayarak, kendi benliğinde ve kendi ruhunda  müşahhas hale getirerek, geride bizler için rehber almamız gereken bir örnek  bırakmıştır.

Siyer-i Nebi, Efendimizin hayatı olmasının yanı sıra bizler ve gelecek  nesiller için bir referans kaynağıdır. Onun hayatı sadece ümmeti için değil,  kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel rehberdir. Sünnet ve siret  olmadan İslam’ın yaşanması mümkün değildir. Bir Müslüman’ın, sünnet ile  Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam örnek hayatıyla olan bağı ne kadar güçlü ne  kadar muhkem ne kadar kavi ise dini ile olan bağı da o derece güçlüdür,  sağlamdır. Bunun için Peygamber Efendimizin Aleyhissalatü Vesselam hayatının her  safhasını, her aşamasını takip ve tatbik etmeliyiz.

Gençliği, evliliği, aile reisliği, yaşlılığı, dostluğu, savaşçılığı,  idareciliği, tüccarlığı, mücadeleleri, kazaları ile Hazreti Muhammed Mustafa  sallallahu aleyhi ve sellem hayatımızın her safhasının rehberidir.

Hazreti Muhammed’in, resul olmadan önce de “emin” olduğunu ifade eden  Erdoğan, “Kendisi insanın aşağıların en aşağısına düştüğü cahiliye toplumunda  dahi Muhammedü’l Emin olarak tanınıyordu. O 63 yıllık ömrünün her aşamasını,  ümmeti ve tüm insanlık için bir edep, ahlak, muhabbet timsali olarak yaşayan bir  eşref-i mahlukattı. Öyle ki onun hayatına kast etmek için gelenler onda hayat  bulurlar, ona husumet besleyenler onda sevgiyi ve şefkati öğrendiler.” diye  konuştu.

Peygamberin bizlere “İnananlar kardeştir.” ilahi mesajını iletmekle  kalmadığını müminlerin kardeşliğini hayatının her zerresine nakşettiğini dile  getiren Erdoğan, Peygamberin yetimlerin başını okşayarak, kız çocuklarının diri  diri toprağa gömüldüğü karanlık bir dönemde kız çocuğu sahibi olmakla övünerek  insanlara merhameti öğrettiğini anlattı.

Erdoğan, cenneti annelerin ayaklarının altına sererek gerçek sevgiye  kimin layık olduğunu gösteren Hazreti Muhammed’in, ümmetine vedasında “Kimin  bende alacağı varsa alsın ya da helal etsin. Rabb’ime tertemiz varmak isterim.”  diyerek kul hakkının önemini öğrettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanların soyları üzerinden üstünlük yarışına  girdiği bir dönemde “Siyah derili olanın beyaz derili üzerine, beyaz derilinin de  siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur.” ikazıyla Allah katında herkesin eşit  olduğunu öğreten Peygamberin emin kişiliğiyle, adaletiyle, hakkaniyetiyle,  merhametiyle, edep, tevazu ve hayasıyla insanlığın önünde yepyeni bir dünyanın,  yepyeni bir hayatın kapılarını açtığını vurguladı.

Bu seneki Mevlid-i Nebi Haftası temasının peygamber ve gençlik olarak  belirlenmesini son derece önemli bulduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Elbette hepimizin, Ümmeti Muhammed’in tüm fertlerinin onun  yaşantısından alacağı dersler, ibretler, örnekler bulunuyor. Ancak özellikle  gençlerimizin Peygamber Efendimizin aleyhissalatu vesselam hayatını, onun kutlu  mirasını öğrenmesi, sindirmesi bilfiil tatbik etmesi çok büyük önem arz ediyor.  Allah Resulü hesap gününde arşın gölgesinde toplanacak yedi sınıf kimse arasında  neşe ve huzuru Rabb’ine ibadette arayan, ona kulluk ederek tertemiz bir hayat  içinde büyüyen gençlerin de olduğunu müjdeler. Zira gençlik insan ömrünün en  kıymetli hazinesi, hayatının bahar mevsimidir. Gençlik aynı zamanda bireyin  şahsiyet ve karakterinin teşekkül ettiği en kritik dönemdir. Gençliğin  enerjisini, heyecan ve cesaretini çok iyi bilen efendimiz risalet vazifesinin ilk  günden itibaren gençlere çok yakından ilgilenmiştir.”

“PEYGAMBERİMİZE İLK İMAN EDENLER GENÇLERDİR”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hazreti Muhammed’in en çok da  gençlerin, genç yüreklerin peygamberi olduğunu dile getirerek, onun döneminde  İslam’ın daha çok gençlerin eliyle, gençlerin mücadelesiyle inkişaf ettiğini,  geliştiğini söyledi.

Peygambere ilk iman edenlerin, onun getirdiği ilahi mesajı ilk kabul  edenlerin gençler olmasının asla tesadüf olmadığını vurgulayan Erdoğan, ilk  Müslümanların kahir ekseriyetinin 30 yaşın altındaki gençlerden teşekkül ettiğini  dile getirdi.

İnanç, teslimiyet ve kahramanlığın timsalini Hazreti Ali Radıyallahu  Anh’ın İslam’la müşerref kılındığında 10 yaşında olduğunu, Taif’te Peygambere  atılan taşlara karşı vücudunu siper eden Zeyd bin Harise’nin de 15 yaşında  olduğunu ifade eden Erdoğan, Tebük seferinin sancaktarı Zeyd bin Sabit’in 11  yaşında, Habeşistan’a İslam mührünü vuran Cafer bin Ebu Talib’in de 17 yaşında  olduğunu kaydetti.

Erdoğan, Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah’ın iman ile şereflendiğinde 13  gibi çocuk denebilecek bir yaşta olduğunu, Mekke’nin gözde gençlerinden Musab bin  Umeyr’in de 18 yaşındayken Müslüman olup ailesi tarafından hapsedildiğini  anlattı.

Peygamberin bu gerçeği “Yaşlılar beni tekzip ederken gençler bana iman  etti.” diyerek anlattığını belirten Erdoğan, Hazreti Peygamberin gençlere iyiyi,  güzeli, hakkı, hakikati anlatarak rehberlikte bulunduğunu, heyecanlarını iman ve  güzel ahlakla insanlığa hizmete yönelttiğini, onun rehberliğinde gençlerin  hayatlarının en coşkun çağını saadet asrına dönüştürdüğünü, İslam medeniyetinin  iman, bilgi, hikmet, marifet ve ahlakla neşvünema bulmasına büyük katkılar  sağladıklarını anlattı.

Diyanet İşleri Başkanını dinlerken, onların gençlik merkezleri  üzerinde yaptıkları çalışmanın ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmak istediğini  belirten Erdoğan, “Allah yardımcıları olsun, çok teşekkür ediyorum. Çünkü ne  varsa, burada var. Gençliğimiz üzerinde yapacağımız çalışmalar bizleri geleceğe  çok daha farklı hazırlayacaktır.” dedi.

Erdoğan, Nurettin Topçu’nun “Gençlik geleceğin tohumudur.” sözlerini  anımsatarak, şöyle devam etti:

“Gençliği ihmal eden, gençlerine sırtını dönen, onların ruh ve gönül  dünyalarının imarı için gerekli özeni göstermeyen bir milletin istikbali ve  istiklali tehdit altında demektir. Bizler de Resul-i Kibriya Efendimizin  sünnetini uygun bir şekilde son 17 yıldır gençlerimize büyük önem ve öncelik  veriyoruz. Eğitimden iş hayatına, siyasetten devlet yönetimine kadar her alanda  gençlerimizin önünü açmaya, onlara milli bir kimlik ve öz güven aşılamaya  çalışıyoruz. En önemlisi de gençlerimizi tekrar medeniyet değerleriyle  buluşturacak onlara bu dünyadaki varlık gayelerini hatırlatacak projeler  yürütüyoruz. Gezi olaylarıyla başlayan ve 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle zirveye  çıkan hadiseler bize bu konudaki en küçük bir ihmalin dahi ne büyük sorunlara,  sıkıntı ve acılara yol açabileceğini göstermiştir. Bu ülkenin gençliğine  yapılacak en büyük kötülük onları hayat damarları olan medeniyet değerlerimizden  koparmak olacaktır. Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış Türkiye maalesef  uzun yıllar böyle bir zihniyetin boyunduruğu altında kalmıştır. Allah Allah  nidalarıyla vatanlaştırılan bir ülkenin camileri, minareleri tam 18 yıl boyunca  ezan-ı muhammediye hasret bırakılmıştır. Bakın şimdi yeniden bu hortlatılıyor.  Yeniden bu gündeme getiriliyor. Asla başaramayacaksınız. Benim aziz milletim bir  daha o günlere dönmeyecek.”

Erdoğan, asırlar boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapmanın gururunu  yaşayan bir milletin torunlarının öz yurdunda garip, öz yurdunda parya haline  getirildiğini dile getirerek, “Bu ülke camilerin ağırlara çevrildiği,  ihmalkarlıktan yıkıldığı, sırf birilerine şirin gözükmek için kapılarına kilit  vurduğu günler yaşamıştır. Bu millet ilim, irfan, hikmet sahibi alimlerine  zulmedildiği, Kur’an eğitiminin dahi ancak gizli, saklı bir şekilde verilebildiği  karanlık yıllara şahitlik ettik. İnsanların sakalından, kılık kıyafetinden dolayı  takibata uğradığı dönemlerden geçtik. Kız çocuklarının başörtüleri sebebiyle  üniversite kapılarından geri çevrildiği, üniversite kapılarında ikna odalarının  kurulduğu utanç sahnelerine şahit olduk. Türkiye, üstadın ifadesiyle Allah ve  ahlak demenin yasak olduğu, din adına ne varsa her şeyin yer altına itildiği  günleri gördük.” diye konuştu.

Gençliklerinin ilericilik adına zifiri bir karanlığın, modernlik adına  faşizmin, Batılılaşma namına din ve millet düşmanlığının hüküm sürdüğü bir  atmosferde geçtiğini dile getiren Erdoğan, bunları yaşadıklarını aktardı.

Erdoğan, bu ülkenin gençlerinin sağcı-solcu denilerek birbirlerine  kırdırıldığını belirterek, “Yüreği vatan ve millet sevgisiyle dolu körpe  fidanların umutları çalındı. 21. yüzyıl Türkiyesi’nde kendi çocuklarımızı  ülkemizdeki üniversitelerde okutamamanın hüznünü bizzat yaşadık. Ben bunu bir  baba olarak yaşadıysam, bunun mücadelesini vermek benim asli görevimdir. Şu anda  da bu mücadeleyi veriyorum. Ama Rabbime hamdolsun bu işi aştık” ifadelerini  kullandı.

Şimdi de bu işi artık daha ileri taşımak gerektiğini vurgulayan  Erdoğan, göreve geldikleri andan itibaren de tüm enerjilerini ülkeyi bu kesif  atmosferden kurtarmak için harcadıklarını söyledi.

Erdoğan, 16 yıldır  mesailerinin kahir ekseriyetini Türkiye’yi  özgürleştirmek, medeniyet değerleriyle barıştırmak, yokların, yoksulların,  yasakların ülkesi olmaktan çıkarmak yolunda kullandıklarına dikkati çekerek,  “Hamdolsun şu anda koskoca Almanya’nın üniversitelerinde 3 milyon genç okuyor ama  bizim üniversitelerimizde şu anda 8 milyon genç okuyor. Nitelik itibariyle  eksiklerimiz yok mu? Var ama onu da 5-10 yıl içinde Allah’ın izniyle aşacağız.  Onu da kazanacağız.” dedi.

“HER TÜRLÜ FİKRİN SERBESTÇE DİLLENDİRİLDİĞİ BİR İKLİMDE YAŞIYORUZ”

Milletin desteği ve dayanışmasıyla tüm bu konularda çok önemli  başarılara imza attıklarını ifade eden Erdoğan, bu günü 16 yıl öncesiyle  karşılaştırdıklarında her açıdan daha özgür, daha ileri, daha müreffeh bir  Türkiye’ye kavuştuklarını gördüklerini anlattı.

Erdoğan 2002’nin Türkiyesi ile 2018’in Türkiyesi’ni  karşılaştırdıklarında yasaklardan ziyade özgürlüklerin konuşulduğu,  teröre ve  şiddete bulaşmadığı sürece her türlü fikrin serbestçe dillendirildiği bir  iklimde, böyle bir ülkede yaşadıklarını kaydetti.

Bugün 5 tane millet bahçesi açtıklarını hatırlatan Erdoğan, “Onlarla  birlikte millet kıraathanelerini açtık ve gerek millet bahçelerinde, gerek millet  kıraathanelerinde oralarda derslerini çalışan, kitaplarını okuyan gençlerimizi  gördüm. Rabbime hamdolsun bu daha da gelişerek devam edecektir.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, asıl görevlerinin şimdi başladığına vurgu  yaparak şöyle devam etti:

“Millet olarak en zor imtihanla asıl şimdi yüzleşiyoruz. Şayet  geleceğe serptiğimiz tohumları layıkıyla yetiştiremezsek gençlerimizi istikbale  hazırlayamazsak verdiğimiz emeklerin tamamı boşa gidecektir. Gençlerimize  Peygamber Efendimizin kutlu mirasını, onun örnek yaşantısını anlatmamız,  hepsinden öte sevdirmemiz gerekiyor. Sünnet-i seniyyeyi merkeze almayan,  Resulullah’ın hayatından beslenmeyen bir yaşantının İslami olması da mümkün  değildir. Peygamber Efendimizin nuruyla aydınlanmayan bir kalbin varacağı yer her  gün yeni bir ambalajla sunulan sapkın ideolojilerin bataklığıdır. Biz  gençlerimize sahip çıkmazsak İstikbalimizi karartmayı hedefleyenler onları farklı  tuzaklarla ağlarına çekeceklerdir.  Bizim gençlerimize güvenmemiz, tıpkı Resul-i  Ekrem gibi onlara inanmamız, itimat etmemiz gerekiyor, gençlerimizin gönül  dünyalarını mamur etmek için öncelikle onlarla hemhal olmalı, onları yargılamadan  önce anlamalı, onların dilini, ilgilerini, dünyalarını kavramaya çalışmalıyız.  Gençleri zapturapt altına almak yerine karakterlerini, inşa edebilecekleri ilim,  bilim, yabancı dil, spor, sanat, edebiyat, diplomasi, siyaset ve yönetim gibi  alanlarda yeteneklerini geliştirebilecekleri imkanlar sunmalıyız. Nebevi metoda  uygun bir şekilde gençlerimize sabır ve şefkatle yaklaşarak onlara kulak  vermeliyiz, gençleri asla küçümsememeli, kişiliklerini basite almamalı onlara hep  iyi örnek olmalıyız.”

“Hatasız kul olmaz” diyen Erdoğan, eksikten, kusurdan münezzeh olanın  sadece Yüce Mevla olduğunu kaydetti.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Gençlerimizin olduğu gibi bizim de yanlışlarımızın, hatalarımızın,  noksanlıklarımızın olması hayatın bir gereğidir, gerçeğidir. En büyük erdem  yanlışta ısrar etmemektir. Devlet, aile ve ebeveynler olarak hata yapma  lüksümüzün bulanmadığı bilinciyle gençlerimizden önce biz kendimizi hesaba çekme  cesaretini gösterebilmeliyiz. Bu konuda atacağımız samimi adımların bizi  gençlerin dünyasına daha çok yaklaştıracağına inanıyorum. Biz örnek olursak, biz  iyi örneklerin güzel örneklerin yolunu açarsak bu ülkenin gençlerin, Kandil’deki  terör baronlarının, Pensilvanya’daki şarlatanın, televizyon kanallarında sazlı  sözlü program yapan ekran soytarılarının ağlarına düşmeyecektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere seslenerek, sözlerine Hazreti Nebi’nin  Aleyhissalatu Vesselamın bir yolculuk esnasında arkasında oturan genç yeğeni  Abdullah Bin Abbas’a yatığı tavsiyeleri aktararak devam etmek istediğini söyledi.

Gençlerin buna çok dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan,  tavsiyeleri şöyle sıraladı:

“Delikanlı Allah’ı gözet ki Allah da seni gözetsin. Bir şey  istediğinde Allah’tan iste. Şunu bil ki bütün insanlar sana fayda vermek için  toplansa Allah’ın takdiri dışında bir yardımları olamaz, bütün insanlar sana  zarar vermek için toplansa, Allah’ın takdiri dışında sana hiçbir zarar  veremezler. Bu konuda kalemler kaldırmış, sayfalar kurulmuştur. Bu kutlu  öğütlerin hepimizi, bilhassa da hayatın cazibesine, dünyanın albenisine daha çok  muhatap olan genç kardeşlerime rehber olmasını diliyorum. Genç kardeşlerime,  Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesini sürekli olarak okumalarını da tavsiye  ediyorum. Buradaki her bir kardeşimin, Kuran’ın ve Peygamber Efendimizin  Aleyhissalatu Vesselamın müjdesine mazhar olarak, hesap gününde arşın gölgesinde  toplanacak kimseler arasında yer alacaklarına inanıyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığını, düzenlediği güzel  program için kutladığını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu vesileyle özelikle diyanet camiamızı birlik ve beraberlik içinde  daha yoğun bir çalışmanın içerisinde olmaya davet ediyorum. Diyanet İşleri  Başkanlığımızı siyasi tartışmaların malzemesi yapma girişimlerini tasvip  etmediğimi belirtmek istiyorum. Diyanet camiamızı üzecek, milletimizle diyanet  mensuplarının arasını açacak tartışmaların hiç kimseye bir faydasının olmadığını  düşünüyorum. Bir kez daha sevginin, rahmetin, merhametin, yoksulların, yolda  kalmışların mazlumların ve en başta gençlerin peygamberi Resul-i Kibriya  Efendimizi, kemal-i edeple yad ediyorum. Milletimizin ve tüm ümmeti Muhammed’in  pazartesi gecesi idrak edeceğimiz Leyle-i Mevlidini şimdiden tebrik ediyorum. ”

Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In GÜNCEL
Comments are closed.

Benzer Haberler

Yıldırım’da Trafiğe Dikey Çözüm

Yıldırım Belediyesi, şehrin önemli gündemlerinden olan ulaşım problemine çözüm oluşturacak…