Ülkemizde, 10 milyonun üzerinde çocuk ve genç sınavlara giriyor.
Sınavlar, eğitimin bir aracı olması gerekirken amacı haline geldi.
Eğitimin temel hedefleri ve kazanımları bir yere itildi, sınav odaklı bir yola girildi.
Okulların başarısı giriş puanına, öğrencilerin başarısı da aldığı puana göre belirleniyor.
Liselere Giriş Sınavını(LGS) yapıldı. Ama sorular, hatalı ve çeldiriciydi.
LGS’ye başvuran yaklaşık 1 milyon öğrenci, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) belirlediği bin 531 nitelikli liseye girmek için yarıştı.
Diğeröğrencilerimiz de niteliksiz okullara veya en ucuz olan özel okullara girecekler..
Özel okul deyince; öğretmenini ucuza alan, yemek vermeyen okullar, ön plana çıkıyor.
2019-2020 eğitim ve öğretim yılından itibaren özel okullarda ilk defa öğrenim görecek öğrencilere eğitim ve öğretim desteği verilmeyecek..
Peki ya üniversiteye girişte durum ne?
Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) nedeniyle milyonlarca evde bayram heyecanı yerine, sınav gerginliği yaşandı.
2.5 milyonu aşkın aday, 15 ve 16 Haziran 2019 günü ; Temel Yeterlilik Testi TYT, Alan Yeterlilik Testi AYT ve Yabancı Dil Testi YDT olmak üzere 3 oturumda gerçekleştirilecek olan sınav 2 güne yayılacak.
Bu sınavların tamamını, gelecek yılda bayramdan sonra yapar da en azından, öğrenci ve velilerin bayramı huzur içerisinde geçirmelerine olanak sağlar…
Maalesef, ülkemizdeki giriş sınavları başarıyı değil sadece düzeyi ölçüyor ve sıralıyor.
Yani, sizin gibi soruların tümünü yapan binlerce başka öğrenci var, yada virgülden sonraki puanlar yüzünden istediğiniz yere giremiyorsunuz.
Öte yanda yüz binlerce boş kontenjanın bulunduğu bu çelişkiyi kimseye anlatamaz!..
Öylesine saçma sapan bir sistem var ki, çocuklarımızın sadece yüzde 10’u seviniyor, yüzde 90’ı ise üzülüyor.
O da yetmiyor başarısızsın diye damgalıyor ve hayata küstürüyoruz.
En acı vereni de onca masrafa, özveriye ve zaman kaybına karşın, elde hiçbir şeyin kalmaması.
Öğrendik denilen o tüm bilgiler de sınavdan sonra unutulup gidiyor!..
***
Liselere ve üniversiteye giriş sistemi bizim öğrenciliğimizde tartışılıyordu, hâlâ da tartışılıyor ve o gün bu gündür değişen bir şey yok. Üstelik hem de herkes şikâyetçi..
Peki, kaldırılsın da yerine ne getirilsin ya da artı olarak neler yapılabilir?
Bazı öneriler:
* Bir yabancı dil bilen istediği üniversiteye, iki yabancı dil bilen istediği fakülteye girecek denilse, yabancı dil bilen sayımız beşe katlanırdı.
* İlk öğretimden öğrencini neye yatkın olduğunu tespit edip ona göre yönlendirme yapılsa..
* Bir enstrüman çalabilen veya resme yatkınlığı olan o alanlara sevk edilebilse daha iyi olur..
Sınavların hayatımızı nasıl yiyip bitirdiğini yıllardır yazıyoruz.
Üniversiteye girmek artık hiç sorun değilken ve sıradan mahalle liselerine dönüşen Anadolu liseleri için hâlâ bu kıyasıya yarış niye?
Elini kolunu sallayanın üniversiteye girdiği, kazanılan liselerin diğerlerinden hiçbir farkı olmadığı halde, bu sınav kandırmacası niye?
Anayasa’nın teminat altına aldığı ‘eğitimde fırsat eşitliği’ ilkesini çoktan rafa kaldırmıştır.
Sınavların neleri alıp götürdüğünü bir kez daha hatırlatalım, belki duyan olur!
– Yaratıcılığımızı köreltiyor.
– Her yıl 10 milyar $ götürüyor.
– Çocukların çocukluklarını, gençlerin gençliğini heba ediyor.
– Adayların yüzde 90’ını mutsuz ediyor!
Sonuç:
Üniversiteyi bitiren milyonlarca GENÇ, İŞSİZ dışarıda bekliyor..
Sınavların durumu budur.
