Her hafta bir gündem ortaya atılıyor.
Bilende bilmeyende konuşuyor. TV. de tartışıyorlar..
Son günlerin konusu; Kanal Projesi.
Son bir haftadır akademisyenler; bu konuda gerçek bilgileri ortaya çıkarmaya başladılar.
Bu proje Bülent Ecevit’in 1994 seçim kampanyasında ortaya attığı ve o zamanda; akademisyenler, bilim insanları: “Bu kanalın verimliliği yok, Montrö tartışmaya açılacak. Bu kanalı siz gündemde tutarsanız, Türkiye’nin başına böyle sorunlar gelir” deyince Sayın Ecevit’le birkaç toplantı yapıldı. Projeden vazgeçildi.
NEDEN Mİ?
Gerçek, uzmanlara göre:
-“İçme suyu sorunu ortaya çıkacak. İstanbul’u susuz bırakacak, depremi tetikleyecek,
-Kanal İstanbul’un Boğazların statüsünü düzenleyen Montrö Anlaşması’nın uluslararası tartışmaya açılması, hatta hükümsüz hale gelme tehlikesi” olabilecek.
– Halen Karadeniz’e sahildar üç NATO üyesi var: Türkiye, Romanya, Bulgaristan. ABD’yle yakın ilişkileri olan Ukrayna ve Gürcistan’ı da ABD, ısrarla NATO’ya almak istiyor. Rusya itiraz ediyor. Karadeniz’in adeta bir NATO gölü olmasına izin vermeyeceğini söylüyor.
– ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni devre dışı bırakmasına hizmet edeceği bilinen Kanal İstanbul, Rusya’yı endişelendiriyor. Rusya’nın, diğer özelliklerinin yanında, Karadeniz’e sahildar devletler arasında en büyük yüzölçümüne, en kalabalık nüfusa, en zengin yeraltı kaynaklarına, en büyük ekonomiye sahip olduğu dikkate alınırsa, onun Kanal İstanbul’a itiraz etmesi, üzerinde durulması gereken bir husus. Rusya, IMF’nin 2019 yılı tahminine göre, 1.6 trilyon dolarlık ekonomik büyüklükle, dünyada 12. sırada. Dolayısıyla Boğazlardan geçiş yapan, yük taşıyan gemilerle ilgili her girişimle yakından ilgileniyor.
-Türk Boğazları dünyanın en yoğun tanker geçişi yapılan boğazlarından değil. Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı, Süveyş Kanalı, Bab’ül Mendeb Boğazı’nın gerisinde. Yani, stratejik önemi çok büyük, ama gemi trafiği o kadar yoğun değil. O nedenle, iktidarın halkı, Kanal İstanbul Projesi’ne ikna etmek için, Boğazlardaki gemi trafiğinin yoğunluğuna, kaza riskinin yüksekliğine ilişkin sözleri abartılı. Mevcut önlemler daha da artırılır, teknoloji daha çok kullanılır, kılavuzluk hizmetleri daha da geliştirilirse gemi trafiğinden kaynaklanan aksaklık, zaman kaybı, kaza riski çok aşağılara çekilir.
– Katar Emiri’nin annesinin Kanal İstanbul güzergâhında aldığı 44 dönüm arazinin de kanıtladığı gibi, vatan topraklarımıza yönelik aşırı bir ilgi var. Katarlıların Türkiye’de aldıkları gayrimenkullerin toplam yüzölçümü 795 bin metrekareyi geçmiş, Yalova’nın yüzölçümüne yaklaşmış. Bu konuda ilk 5 şöyle: Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri.
-Sadece İstanbul’u değil, Tüm Türkiye’yi etkisi altına alacak bir proje.”
Acaba;
Cumhurbaşkanlığı sistemi, bazıları için sorumluluklardan kaçış sistemine dönüşmüş, olabilir mi? İcraatın ve alınan kararların bütün sorumluluğunu Cumhurbaşkanına yükler ve kenardan olup bitecekleri kayıtsızca izlerseniz, sistem yozlaşabilir…
Sonunda Cumhurbaşkanı onay verdiği kararları bile veto etmek zorunda kalabiliyor.
Bu durumu çok yakın zamanda kömürle işleyen enerji santralleri baca olayında görmedik mi?
Bu sizce:
‘KADRONUN BAŞARISIZLIĞI’ mı?