Azerbaycan’da, 1990’da Sovyet ordusunun sivilleri katlettiği “20 Ocak Katliamı”nın acısı tazeliğini korusa da o tarih aynı zamanda bir gurur günü olarak hatırlanıyor.
Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve bağımsızlığın kazanılmasında önemli bir dönüm noktası kabul edilen “Kanlı Ocak” olayları, aynı zamanda Azerbaycan tarihinin şanlı bir sayfası olarak görülüyor.
Her yıl 20 Ocak’ta yüz binlerce Azerbaycanlı, katliamın kurbanlarının defnedildiği Bakü’deki Şehitler Hiyabanı’nı ziyaret ediyor.
1990 yılının başlarında Ermenilerin artan toprak taleplerine ve Sovyet yönetimine tepki göstermek için protesto gösterileri düzenleyen Azerbaycanlıları dağıtmak için Bakü’ye gelen 26 bin kişilik Sovyet ordusu, 20 Ocak’ta aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 147 sivili katletmiş, yüzlerce kişiyi yaralamıştı.
O yaralılardan biri de silahsız şekilde Sovyet tanklarının önüne çıkan, bugün ise 20 Ocak gazileri ve şehit yakınlarını bir araya getiren 20 Ocak Vakfının başkanlığını yürüten, 58 yaşındaki Sultan Azimzade.
Sovyet ordusunun Bakü’ye girmemesi için şehrin girişlerinden birinde 19 Ocak 1990’da nöbet tutan Azimzade, tanık olduklarını AA muhabirine şöyle anlattı:
“20 Ocak olaylarında insanlarımızı kaybettik. Canımızdan canlar gitti. Bunun için kederliyiz. Fakat aynı zamanda o gün halkımızın büyük şahlanışı gerçekleşti. Azerbaycan halkı, vatanını elinden almak isteyenlere karşı direnerek bağımsızlığa giden yolu açtı. O gün Sovyetlerin beli kırıldı. Bununla ne kadar gurur duysak azdır. O gün ben de daha önce inandığımız ve güvendiğimiz bir devlet olan Sovyetler Birliğinin askerinin açtığı kurşunla yaralandım. O acıyı hala hissediyorum fakat halkımın direnişinde payım olduğu için de gurur duyuyorum.”
“Etraf cansız bedenlerle doluydu”
O dönemde tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisi olan Valeh Hüseyinov (54) da Kanlı Ocak olaylarına ve Sovyet ordusunun vahşetine tanık oldu.
19 Ocak 1990’da hasta ve ateşi olmasına rağmen Bakü’nün girişlerinden birinde nöbet tutanlardan biri olduğunu belirten Hüseyinov, şunları söyledi:
“Yolu kamyon ve iş makineleriyle kapatmıştık. İnsanlar da önde toplanmıştı. Üç tank geldi ve halkın önünde durdu. Tankın üzerindeki askerler halka hakaret etmeye başladı. Fakat biz herhangi bir provokasyon olmasın diye karşılık vermedik. Saat 23.45’te bir el ateş sesi duyuldu. Arkasından Sovyet askerleri halkı kurşun yağmuruna tutmaya başladı, tankları yolu kapatan araçların üstüne sürdüler. Kurşunlardan kaçmak için kamyonlardan birinin arkasına saklanmıştım. Tank kamyonu ezince ben de ezildim. Ayağa kalkmak istedim fakat kalkamadım. Etraf cansız bedenlerle doluydu. Sağ kalanlara, kafasını kaldıranlara ya ateş ediyorlardı ya da copla vuruyorlardı. Benim de sırtımdan coplarla vurdular sonra öldü zannedip gittiler.”
Hüseyinov, daha sonra tanımadığı kişilerce hastaneye kaldırıldığını ve doktorların çabası sayesinde hayatta kaldığını anlattı. Hüseyinov, kaburgalarında ve vücudunun çok yerinde oluşan kırıkların bazıları iyileşse de bugün 3. derece engelli olarak yaşamını sürdürdüğünü ifade etti.
“Yıllarca inandığımız bir ülkenin ordusu bize ateş açtı”
20 Ocak katliamının tanıklarından, aldığı kurşun yarası dolayısıyla 3. dereceli engelli hale gelen 51 yaşındaki Mensur Gocayev de ülkesinin bağımsızlığı için Sovyet ordusunun önüne silahsız olarak çıkmasını gururla hatırladığını vurguladı.
O gün her bir Azerbaycanlı gibi bağımsızlık duygusuyla sokaklara çıktıklarını söyleyen Gocayev, “Şamahinka isimli bölgede barikatlarda nöbet tutuyordum. Bir şeylerin olacağını hissediyorduk fakat kendi ordumuz bildiğimiz Sovyet ordusunun bize ateş edeceğine ihtimal vermiyorduk. Yıllarca inandığımız bir ülkenin ordusu bize ateş açtı. Ben kurşun yarası alarak yaralandım. Fakat beraber nöbet tuttuğum çok sayıda arkadaşım benim kadar şanslı değildi. Onları acımasızca katlettiler. Azerbaycan halkı o gün destan yazdı. Ben de bu süreçte yer aldığım için gurur duyuyorum.” şeklinde konuştu.