7 Yıl önce Bursa Haber’de yazdığım yazıyı, yeniden yazmaya karar verdim.
26 Eylül 2002’de; sayın Başkan, “Bizim iktidarımızda bu türden acılar asla yaşanmayacak. Çünkü bankalar hortumlanmayacak, yolsuzluk yapılamayacak! Biz yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla (3Y) mücadele etmek için iktidara geliyoruz. Ayrıca alacağımız önlemlerle ekonomiyi üretken hale getirip ihracatı artıracak ve Allah’ın izniyle döviz sıkıntısını bir daha yaşanmamak üzere tarihe gömeceğiz. Türkiye huzur dolu, müreffeh bir ülke olacak. Hatta gelişmiş ülkelerdeki refah düzeyini bile geçeceğiz…” diyerek iktidara gelir.
***
11 Yıl geçer. Adalet, Kalkınma ve Yeni Türkiye söylemi başlar.
‘İstiklal Mücadelesi’, yeni seçim kabinesi ve AK Parti yönetiminin tepe noktasında yolsuzluk iddiaları ortaya çıkar:
*17 Aralık 2013 Yolsuzluk skandalı,ayakkabı kutuları,kasalar ve paralar..
*18 Aralık 2013 Yasaklar ve görev değişiklikleri başlar..
*21 Aralık 2013 Polis ve yargı vesayetinden söz edilir..
*22 Aralık 2013 Dolar, Euro ve faiz fırlar. Borsa düşer ve Türkiye Yoksullaşır..
Yanıldıklarını söyleyen iktidar; on bir yıl, kendinin de içinde olduğu ve nemalandığı, okyanus ötesi güçle uğraşmaya ve alenen savaşmaya başlar..
Hatırlayalım; hukuk ihlalleri, hoyratlıklar, mağduriyetler, CD’ler, telefon tapelerine eklemeler, vicdanlara sığmayan olaylar manşetler de yer alır…
Ve Bakan ve Milletvekili istifaları olur…
O zamanlar da; ‘dış mihrak’ suçlamaları başlar..
***
-Yolsuzluk, eski bir Türk hastalığı mı? Bilinmez.
-Ama eğitim, geriliyor.. “Toplam 8 milyonu bulan öğrenci sayımızla Avrupa’da birinci sıradayız” demekle sevinme olmaz. Kaliteli üniversitelerimiz, dünya sıralamasında ilk 500 arasında yer alamıyor!..
Maalesef; her kente açılan tabela üniversiteleri sadece, hayatta hiç değeri kalmayan diplomaları dağıtmaktan öte geçemiyorlar…
Genç beyinler, geleceklerini yurt dışında arıyorlar…
-Yasaklar arttı. Muhalifler, gazeteciler, yazarlar, bırakın düşüncelerini özgürce dile getirmeyi, düşünmekten korkar hale geldiler.
-Alım gücü ve işsizlik alenen sorgulanır oldu. 1 Dolar, 7.250 TL’yi gördü.
Ekonomide yapısal reformların yapılmasını, böylece ileri teknoloji ülkesine dönüşen Türkiye’nin tüm döviz ihtiyacını ihracat ve turizm geliriyle sağlamasını, milli gelirin adil biçimde paylaşılmasını bekleyenler, tam bir hayal kırıklığına uğruyorlar…
Ülkemiz, Coronavirüs günlerini derin bir şekilde yaşarken; 11 Mayıs ve sonrasında; bazı işletmeleri, Turizmi, AVM’leri, spor karşılaşmalarını ve benzeri toplu aktiviteleri başlatmayı düşünmekte..
Bu durumda; hepimiz birey olarak paramızla telli maske alıp, mesafe ve hijyen kuralına uyarak sağ kalmaya bakmalıyız..
Kitle iletişim araçlarını, haritalı mobil uygulamalarını, içinde bulunduğumuz toplulukla mesafeli iletişim halinde yeni diyaloglar ve sempatiye dayanan dostluklar kurmaya alışmalıyız..
Acaba bu yönetim; Kakokrasi (Kötü iktidarların egemen olduğu toplum düzeni) mi? diye sormak aklımızdan geçiyor…
18 yıldır iktidar da olanlar; yıllar önce söyledikleri: 3 ’Y’ Projesi için şimdi ne diyecekler?