Her deprem, sel ve sair felaketler meydana geldiğinde hepimiz önce 99 depremini hatırlıyor, kentsel dönüşümü, göç gerçeğini, rantı, devletin bu minvaldeki yatırımlarını konuşuyor, çok kısa süre sonra da unutup rutin hayatımıza geri dönüyoruz. Öyle bir dönüyoruz ki; sanki hiç o fay hatları bizim ülkemizde değil, o dere yataklarına yapılan evlerde bizim insanlarımız oturmuyormuş gibiyiz…
Uzun dönem Türkiye’de ekonominin ana lokomotifinin inşaat sektörü olduğunu bilmeyen yoktur. 10 tane büyükbaş hayvanını satan da, kuyumcu da, çerezci de müteahhit oldu bu ülkede…
99 sonrasında yapılan binaların büyük çoğunluğu iyi durumda ve fakat ben yıllardır yapı denetim konusunun özel sektöre teslimini hiç anlamadım, anlayamadım. Zaten sorunlu binaların da rant sevdalı müteahhitlerin yapı denetim firmaları ve ilgili belediye tarafından denetlenmediği için zaman içinde sıkıntı yarattıklarını görüyoruz.
İzmir’deki sembol haline gelen Emrah Apartmanının öyküsünü İznikli gazeteci kardeşimiz Mehmet Buldu sosyal medya hesabında yayınladı. Okudum, içim acıdı…
Paylaşım aynen şöyle: “Müteahhit Hayati Uzun, 1992 Erzincan Depremi’nde torunu Emrah’ı kaybetti. Aile İzmir’e yerleşti. Hayati Uzun, Bayraklı’da inşa ettiği apartmana depremde ölen torunu Emrah’ın ismini verdi. Ancak İzmir depreminde ilk yıkılan binalardan biri Emrah Apartmanı oldu. Hayati Uzun’un iki torunu ve gelini, Emrah Apartmanı enkazında hayatını kaybetti.”
Nasıl yorumlanır bilemiyorum, kendisi müteahhit olan bir aile büyüğü kendi ailesini oturtacağı binanın malzemesinden çalmaz herhalde… Vicdanı buna el verir mi, vermez, veremez…
Bazen takdir-i ilahi demek gerekiyor da genellikle zemin kattaki dükkanların şık görünmesi için kolonları kesen o mankafalara ne demeli…? Nerede onların vicdanları?
Dönelim Mudanya’dan bir örnek verelim:
Güzelyalı Eğitim Mahallesinde bir binanın yan parselindeki inşaat esnasında binanın temeli zarar görüyor. Mudanya Belediyesi imar kanununu uygulamıyor, müteahhit firmayı adeta ödüllendirerek binasını tamamlanmasına ve satmasına göz yumuyor. Tamamlanan binanın altında bulunan marketin aylarca ruhsatsız olarak çalışmasına göz yumuluyor. Ta ki zarar gören binanın sahibi suç duyurusunda bulunana kadar… Yine binanın altında bulunan satış ofisinin ruhsatsız çalışmasına mühürlemek yerine halen göz yumuluyor. Şikayetçi bina sahibine her fırsatta projesine uygun dedikleri halde çatı katını yıkılıyor… Şikayet olmasa aynen devam edecek durum! Bahse konu binada imar kanununa uygunsuzluklar olduğu halde ısrarla insanların kullanımına izin veriliyor.
Temeli alınan bina 6306 kanunu riskli yapı tespitine göre göçme tehlikesinde… Yıkım kararı olmasına rağmen Mudanya Belediyesi ısrarla yıkım yapmıyor… Kontrolsüz yıkılması durumunda sorumluluk Mudanya Belediyesinin olacaktır da bu yıkılma esnasında can kaybı olursa belediye ve Hayri Efendi bunun vebalini ödeyebilecek midir?
Yine Mudanya Belediyesinden başka bir örnekle devam edelim:
Yer: Güzelyalı Damlataş Sitesi… Site sakinlerinden gelen bilgiler ve sorular iç acısı..!
Biz de Hayri Efendiye soralım:
1. Çevre ve şehircilik Bakanlığının yazısına rağmen bu sitede sığınakların dükkan yapılmasına göz yumdunuz mu?
2. Kaçak kafeteryaya izin verdiniz mi?
3. Sitedeki 5 binanın uygunsuz durumları gerekçesiyle oturma izni vermemenize rağmen;
a. Sitenin aylık asansör bakımını kendi firmanız yapıyor mu?
b. Bu sitedeki asansörler eski olduğu gerekçesiyle 2 ay içinde yenilenmezse ceza keseceğinizi bildirdiğiniz doğru mu?
c. Oturma izni olmayan sitenin asansörlerine nasıl ruhsat verdiniz?
d. Asansör yenileme firmasıyla bağlantınız var mı, firma sahibi yakınınız mı?
4. Mudanya’da bu şekilde usulsüz asansör ruhsatı verdiğiniz ve yenilenmesine zorladığınız kaç site – bina var?
Evet her iki örnekte var olan rant kokusunu telefonunuzdan veya bilgisayarınızdan okuduğunuz bu yazıdan aldınız siz de değil
mi…?
Bir de yeşil alan, eğitim, park, donatı alanı gibi direkt halkın malı olan mecralara, deprem anında hayat kurtaran yerlere göz diken bir tayfa var ki yatacak yerleri yok…
Bursa’da yeşil alana bina yapıyorlar, belediye yıkıyor, tekrar yapıyorlar, tekrar yıkım kararı çıkıyor, bina bir daha yıkılıyor, haklıymış gibi dava açıyorlar belediyeye bir de..! Ölümüne rant peşindeler..! Kamuflajları ise sözde AK Partili olmak, bu ranta göz yummayan AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ı ve AK Parti İl Başkanı Ayhan Salman’ı hedef tahtasına oturtuyorlar…! Partiyi koruyorlar ayağına yıldırma politikasıyla kentin en gözde yerinde göz diktikleri yeşil alan – eğitim alanı olan yer kendilerine peşkeş çekilsin istiyorlar…
Neyse ki bu şehrin ranta hayır diyen bir belediye başkanı ve il başkanı var…
Sadece bu yüzden Alinur Aktaş’a ve Ayhan Salman’a destek veriyor, sizleri de desteğe çağırıyorum.
Bu şehir bizim, rantçıların değil..!