Kim kiminle nerede ne yapıyor diye bir oyun vardır bilirsiniz… Herkes birini yazar yanındakine verir, sonunda da abuk sabuk bir metin çıkar ortaya…
Komple asparagastır, iler tutar yanı yoktur. Böyle yaklaşımlar da zaten gazetecilik mesleğine sığmaz…
Bir de kimin kimle nerede ne yaptığı bilinir bazen, komple doğrudur. Ailesel durumlardır. Hiç kimseyi ilgilendirmez çekirdek aileden başka..! Bunları yazmak da gazetecilik mesleğine yakışmaz.
Muhalefeti seven bir gazeteciysen kişilerin özel hayatlarıyla ilgili bir dünya bilgi, belge alırsın. Defalarca bize de geldi böyle şeyler, elimizin tersiyle ittik. Mesela bir belediye başkanı ile ilgiliyse gelen konu – belge; belediye ile ilgilisi var mı, ranta dayalı bir durum var mı, nemalanma – nemalandırma var mı diye bakarım, değilse benim ilgi alanım olamaz o özel iletişimler, bana ne der geçerim, hele ki ortada çocuklar varsa dillendirmem bile, söyleyene de dillendirmemesini öneririm.
Lakin, küçük yaşlardaki çocuklara, kadınlara sarkıntılık, taciz ve sairse konu orada işte atmaca olurum. Yazılarımla döverim, iflahını keserim.
Öte yandan bir siyasinin özel hayatında yaşamış olduğu illegal bir ilişkiyi ballandıra ballandırma anlatmak dedikodudan öte nereye gider. Gider gider, ailesine, çocuklarına, çok yakın çevresine gider de darmadağın eder insanları.
CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal’a yapılan Fetö işi tape kumpaslarını da gördü bu ülke… Kime neydi adamın yatak odasına kadar girmek? Akla izana aykırı, çirkin ötesi yaklaşımlar değil miydi bunlar? Birilerinin birileriyle alıp veremediği, bel altına indirgenen siyasi rekabetler olabilir ve fakat basın – gazeteci buna alet olmamalıdır, diye düşünüyorum.
Biz de bunları yaparsak şantajcı, montajcı sözde gazetecilerden ne farkımız kalır.
Seviyeyi korumalıyız arkadaşlar, bunu da sadece içinde bulunduğumuz camia için, saygınlığımızın devamı için, mesleğimize çalınan karaları temizlemek için yapmalıyız.
Nereye gidiyor bu meslek, kim kiminle nerede ne yapıyorsa yapıyor, sana ne, bize ne?