Gündemde bir tane iyi haber yok uzun zamandır. Hepimiz başta pandemi ve ekonomi olmak üzere her gün bir dünya haber okuyor, dinliyor, depresyonun dipsiz yollarına koyuluyor, içinden çıkılmaz hallerin girdabında kayboluyoruz.
Ölüm korkusu değil insanı yoran, yaşarken ölmek bu… Allah’a sığınmak tek çaremiz…
Bu kadar sıkıntı varken, ekonomi ister istemez bu kadar kötüye giderken Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın şirketinden koltuğuna oturduğu bakanlığı sattığı dezenfektan konusu yeter artık dedirtecek cinstendi…
Ticaret Bakanlığı açıklama yaptı, yani Ruhsar Pekcan yaptı açıklamayı… Yok efendim 9 Milyon Liralık değilmiş, 500 bin liralıkmış… Efendim aslında usulüne uygun olarak yapılmış alım… Ruhsar Hanım o kadar mı düşmüş ki, topu topu 500 bin lira için Türkiye tarihine geçecek bu skandalın altına imza atmaya cesaret etmiş..?
İhale bile açılmadan alım yapıldığını öğreniyoruz ki, açılsa dahi Bakan hanımın şirketinin o ihaleye girmesi asla ve asla etik değildir. Bunun adı dümdüz hortumculuktur.
Hak yerini kısmen buldu, Ruhsar Pekcan görevden alındı. Görevden alınan ikinci isim de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler bakanı Zehra Zümrüt Selçuk oldu. Bahse konu bakanın da belediyelere araç kiralama konusunda pek bir aktif olduğuna dair iddialar var.
İşte Ak Partinin sonunu bu makamı paraya çeviren sözde partililer getirecek, demedi demeyin… Partinin ilk yıllarında inanılan davadan eser kalmadı. Partililerin büyük bölümünde Ak Parti içinde görev yapmanın ticaret yapmakla eş değer anlam taşıdığını yakından izliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Partinin son kongresinde aday olmaması ve Genel Başkanlığı bırakıp sadece Cumhurbaşkanı olarak yola devam etmesi kendisi için çok yeğ olurdu diye düşünüyorum. Çünkü artık ne o inanç, ne o dava kaldı… Bal tutanın parmağını yalaması yetmiyor, bal tenekesine talip birileri…
Sözün özü, istifa onurlu bir müessesedir, bağlı bulunduğun kurumsala saygıdır, tüm iddia ve belgelere rağmen görevlerinden istifa etmeyen bakanlar Cumhurbaşkanı tarafından görevinden alındı.
Ama yeter mi..?
Vallahi de yetmez, billahi de yetmez… Özellikle Ruhsar Pekcan için söylüyorum ki, yargılanmalı, milletin hakkı olan delikli kuruşun hesabını vermeli, cezasını çekmelidir.
En azından hala gerçekten canla başla Ak Partinin içinde millet için emek veren kişilere saygıdır bu, millete saygıdır… Çok fazla partili tanıdığım var, iyi niyetle siyaset yapmaya çalışıyorlar. Şimdi ne hakkı ki bu hortumcu zihniyet güvenilerek oturtulduğu bakanlık koltuğunu kullanıp, kişisel rant sağlıyor. Keşke ahlakı ölçen bir cihaz olsa, ne güzel olurdu değil mi..?
Ak Parti İl Başkanı olarak göreve atanan Davut Gürkan mesela… Kızılay’da kısa zamanda gösterdiği etkili performansı Ak Parti Bursa’ya da taşıdı. Takip ediyoruz, Bursa’nın kanayan yaralarına parmak basıyor, kangren olmuş konuları çözmek için adımlar atıyor.
Bunlara örnek vermek gerekirse, Güzelyalı imar planlarının mahkeme tarafından iptaliyle arapsaçına dönen, bin 300 konutun tapularının iptal edilmesinin söz konusu olduğu mevzu. İkinci konu da BESOB Başkanı Arif Tak’ın fiyaskoyla sonuçlanan, yıllardır çözümsüz bekleyen Kestel – Çataltepe’deki sanayi sitesi projesi… Katılımcı esnafın derdine dert ekleyen bu projeyi ve kangren olmasıyla işin içinden çıkılamayan Güzelyalı tapularının iptali konularını Davut Gürkan ele almış, çözüm arıyor.
Çok artı bir özelliği var Gürkan’ın, herkesi dinliyor, asla tek taraflı söylemlerle hareket etmiyor.
Dahası Ak Parti İl Yönetimine seçilen yedek üyelerle dahi istişare içinde, müthiş bir kucaklayıcılık sergiliyor.
Şimdi böyle dava adamları varken, böylesi mücadelelere imza atılırken bu partide, sen kalk kendi bakanlığına dezenfektan sat… Olmaz, büyük skandal..!
Ruhsar Pekcan derhal çıkıp kamuoyunda Türk milletinden özür dilemeli, kendi bakanlığı dahil kamuya kestiği faturalardaki meblağların tamamını devlete iade etmeli, hiç olmazsa bu büyük skandaldan bir örnek oluşturarak isminin tarihe daha da kötü kazınmasının önüne geçmeli…
Diyeceklerim bu kadar…