Yarı kapanma, tam kapanma, tamın yarısının yarısı kapanma derken kapana kapana ruhumuz darlanmıştı. O sebep iyi geldi Başkan Alinur Aktaş’ın köşe yazarları ile açık havada yaptığı sohbet toplantısı…
Biliyorsunuz, Başkan Ramazan ayı içerisinde daha önce aşıları tamamlanmış olmasına rağmen Covit’e yakalandı, uzun süre hastanede yattı ve ağır bir şekilde yaşadı bu hastalığı… Yahu bize aşı yerine su mu zerk ediyorlar acaba, meraktayım. Çokça duyuyorum aşıya rağmen ağır seyreden hastalık haberlerini.
Hala sesinde hastalık kalıntıları bulunan Aktaş’a biz sorduk o tüm sorulara cevap verdi. Bu içtenliğini “Toplantı bitmiştir, soru almıyoruz” standardından uzak, açıklığını ve samimiyetini beğeniyorum Alinur Aktaş’ın.
İlk konu elbette deniz salyası idi. Sahillerinde dahi sanayi bölgeleri bulunan, zeytinciliğin oluşturduğu atıklarla da oldukça beslenen Marmara Denizi’nin Bursa’ya ait olan kısmı bu aralar gerçekten mide bulandırıcı bir halde. Aktaş bu olayın geçmişte de birkaç kez olduğunu söyledi, ama sonuncunun biraz daha fazla olduğunu belirtti. Tüm Marmara’nın ve dahi Ege Denizinin de ayrı sorunla muhatap olduğunu biliyoruz. Deniz yüzeyini temizlemenin de bir manası olduğunu düşünenlerden değilim. Kalıcı çözümler üretilmeli ki tekrarı olmasın. Sonuç itibariyle denizleri kirletmememizden kaynaklı bir durum bu. Aktaş özellikle İznik ve Orhangazi’de zeytin işinin çok olduğunu, arıtmanın yetersiz olduğu bölgeler bulunduğu, İller Bankası ile kredi anlaşması yaptıklarını ve tesis için adımın en kısa sürede atılacağını söyledi. Evselin ötesinde sanayi atığının çok fazla olduğunu, radikal karara ihtiyaç duyulduğunu Çevre ve Şehircilik Bakanına da konuyu aktardıklarını, sanayicilerin bu işi halletmek zorunda olduklarının altını çizdi. Çok katılıyorum. Pandemi kısıtlarında dahi tek kapanmayan yerler sanayilerdi. Kazanıyorlarsa, kazanıyorlar ki duruyorlar çevre kirliliğinin önüne geçmek zorundalar. Ülkede yaşayan her bir ferdin yaşadığımız dünyaya ve gelecek nesillere böyle bir sorumluluğu ve borcu var.
Aktaş’ın da dediği Bursa’da sanayileşme isteği hep oldu ve olacak. Başkanın bu konudaki fikri katma değeri yüksek, yüksek teknoloji üreten sanayi olması yönünde, şehrin içinde kalan sanayi bölgeleri hepimiz için büyük handikap… Bu minvalde Bursa için artık planlı sanayileşme olmazsa olmaz…
Şehir Hastanesi metro hattı ihalesi mahkeme kararıyla iptal edilmişti. Her şerde bir hayır var. Başkan Aktaş ihaleden önce bir takım talepleri olduğundan söz etti. Şehir Hastanesi içindeki bazı depolama alanlarının kamulaştırılması, Ahmet Yesevi Camiinin metro üzerinde kalan kısmıyla ilgili sorun, mevcut şartta Mudanya Yolunda oluşacak ekstra trafik sıkıntısı gibi konuların ikinci ihalede aşıldığını söyledi. 2023 Nisan ayında hizmete gireceğinin de altını çizdi. Tam detayını bilemiyorum ama, umalım ki tamamen yer altından gider bu metro… Yalova yolunda inşası devam eden T2 hattının 2022 yılı Şubat – Mart aylarında biteceği bilgisini de aldık başkandan…
Bursa, sanayi şehri, sağlık, tarih, dağ, deniz turizmi şehri, tarım şehri… Yok yok Bursa’da… Aslında ana sorun da bu, her telden çalmaya çalışırken branşlaşamıyoruz. O yüzden Bursa’da Belediye başkanı olmak her zaman zor oldu. Pandemiyle birlikte doğanın kıymetini de anladık. Başkan Aktaş’ın bu konudaki fikri kırsal turizmin gelişeceği yönünde… Ki Bursa’da da Uludağ gibi, Dağyenice gibi kırsal turizme elverişli alan çok.
Bursa’da bir diğer sorun da tüm büyükşehirlerde olduğu gibi kentsel dönüşüm… 1050 Konutlar alanı ile Sıcak Su mevkiinde kentsel dönüşüm konusunun tamamlandığına dikkat çekti Başkan. Keza Yıldırım Mevlana Mahallesinde de devlet eliyle Toki tarafından kentsel dönüşüm başlatıldı. Recep Altepe döneminde 0.50 emsalle 5 katlı binaların 15 kata çıkması, alt ve üst yapı sorununu da birlikte getirdi. Müteahhitleri zengin eden, ama şehrin nefesini tüketen bu çok katlı binalar yüzünden, emsal oranı da indirilince Bursa’da kentsel dönüşüm durma noktasına geldi. Öte yandan deprem de kapıda… Uzun zaman ve çok yüklü meblağlar gerektiren bu dönüşüm işi sadece devletin ve belediyelerin yükleneceği bir işkolu olarak kaldı. Müteahhitler de mevcut durumun hiçbir kazanç bırakmadığı gerekçesiyle kentsel dönüşüm işine girmekten kaçınıyorlar. Nasıl çözülür bilmiyorum ama ortak bir nokta oluşturmak şart.
Başkan, çok önemsediği Hanlar Bölgesi gün yüzüne çıkıyor projesinin de son hızla devam ettiği, zor bir proje olduğu, konuşulduğu ve bazı mecralarda yazıldığı üzere Zafer Plaza’nın üstteki ek binasıyla ilgili bir sorun olmadığı, zaten oranın belediyeye ait bir yer olduğu konularına açıklık getirdi. Pirinç Han’ı bir şekilde ortaya çıkaracaklarının, aktiviteyi artıracak markalarla orada hayatı diri tutacak mekanlar oluşturacaklarının da altını çizdi. Tarihi dokusu bu kadar zengin bir şehrin turizm konusunda çoktan en önde yer alması gerekirdi. Bursa’ya gelen yerli ve yabancı turistler özellikle Uludağ için geliyor, Bursa’daki tek esnafa katkı sağlamadan da basıp gidiyor. Biraz din turizmi şehir içi turist görüyor. Gerçekten tarih kokan Bursa’nın merkezine bu dokunuşların yapılması şarttı. Tabii ki tarihi ortaya çıkarmak yetmez, Bursa’nın yerli ve yabancı turist için hem içerde hem de dışarda çok iyi tanıtılması gerekli.
Başkan Aktaş’ın muhalefetin neden bu kadar onun üzerine gittiği konusunda da bir fikri vardı: “Hedef ben değilim, benim üzerimden Ak Parti…”
İftira ve karalama siyaseti güdüldüğünden siyasetin nezaket, zerafet, saygı işi olduğundan bahsetti. Çok rahat olduğuna ve kendinden emin bir profil çizdiğine dikkat çekmeliyim. Hatta anketlerde memnuniyet oranının yüzde 60, yüzde 65’lere çıktığını da dillendirdi.
Ve dahi Cumhuriyet Halk Partisinin büyükşehir adayını seçime 3 yıl kala, ittifak ortağı İYİ Partiye şok yaşatarak açıklamasını da yanlış bulduğunu söyledi.
Bence CHP’nin adayı Mustafa Bozbey’in 3 yıl önce açıklanması; seçim üstü kendi içlerinde kızışan rekabetin önünü keseceğinden, birlik, beraberlik ve kucaklama için 3 yılın iyi bir zaman olmasından ötürü doğru. Zira biliyoruz ki son seçimlerde Hüseyin Akkuş ile Mustafa Bozbey arasındaki kıyasıya siyasi rekabet, ben olamadım o da olamasın gibi hırslara yenik düşen Akkuş’un seçimde hiç çalışmaması hatta çalışanları baltalamasının seçim sonucuna etkisi yadsınamaz.
Ve fakat Başkan Aktaş’ın da dikkat çektiği gibi önümüzde Cumhurbaşkanı seçimleri, genel seçimler olması, rakip ve ittifakların belirsizliği yönünden sakıncalı gibi duruyor.