Her ne kadar liderleri çok tecrübeli olsa da yeni yapılanan partilerin yerel yönetimlerinde sıkıntılar oluyor.
Örneğin birkaç gün önce Bursa’yı ziyaret eden Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun organize edilen basın toplantısında olduğu gibi…
Şakşakçı gazetecilerin yazdıklarından haz duymak yerine, eleştirel yazanları dikkate alsalar kendilerini geliştirecekler aslında, ama insanın nefsi mütemadiyen böyle çalışmıyor.
Sevmeleri gerekmez, gazeteci dediğin çok da sevilmez zaten… Biz eleştirel yazalım da onlar isterlerse paylarına düşeni alsınlar, almazlarsa da kendileri bilir…
Gelecek Partisi Genel Başkanı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun basın toplantısından girelim konuya…
Yedinci kattaki il başkanlığında toplantı olacak, aşağıda 20 – 25 kişilik bir grup genel başkanı karşılamak için koridor oluşturuyor. Saygıyı – sevgiyi anlarım, ama siyasi partilerin varoluş amacını anlamayan, iktidar olmanın asıl hedefinin halka hizmet olmak olduğundan bihaber, iktidar olmayı daha olmadan halkın üzerinde güç zanneden o tayfa beni müthiş rahatsız ediyor. Asansöre bineceğiz, sadece biat öğretilmiş bir partili gazetecileri asansöre almıyor, diyor ki “Genel Başkan binecek”. Haydaaa dakika bir gol bir, n’oluyor? Senin genel başkan gazeteciler orada yoksa kime demeç verecek şapşal şakşakçı..? Neyse birileri müdahale ediyor, çıkabiliyoruz. Sonra zaten küçücük toplantı odasında nefes almakta zorlanırken ses sistemi kurulmadığından kameraman arkadaşlar sesin biraz yükseltilmesini Genel Başkandan isterken “Siz sessiz olacaksınız” diyen bir zıpçıktı… Davutoğlu da o kadar naif bir adam ki, öyle bağıra bağıra toplantı yapacak bir profil değil… Neyse aynı zıpçıktı tekerlekli ofis sandalyelerinin protokole ait olduğuyla ilgili haşin bir düzenleme peşinde… Protokol kim, misafir kim, basın mensupları kim, ne? Anlamak mümkün değil..!
Davutoğlu genel siyasi eleştirilerini Cumhurbaşkanı afet bölgesine gittiğinde yolun kapatılması, İban numarası verilerek yardım toplanması, yangında koordinasyon eksikliği, AFAD’ın İçişleri Bakanlığına bağlanmasıyla karar yeteneğinin elinden alınması konularında yaptı. Şeffaf iletişim eksikliğiyle birlikte sosyal medyanın daha çok itibar gördüğünü, bu durumun halkın yanlış bilgilendirilmesine yol açacağını ifade etti. Sosyal medya konusunda son derece haklı Davutoğlu… Bu sayede bir çok provokasyona tanık olmuyor muyuz?
Toplantıda sol görüşlü bir gazeteci kardeşimizin kışkırtma kokan sözde sorusuyla ilgili birçok kişi yazdı, o konuya tekrar değinmeyeceğim. Ama sorun şu ki bizim bu mesleği yapmamız her gün biraz daha zorlaşıyor. Soru sorma adabı bile artık yerle bir…
Deva Partisine dönersek Bursa yapılanması ile sıkça eleştirdiğim İl Başkanı Serkan Özgöz Halkla İlişkilerden sorumlu il yöneticisi Yasin Gök ve Kurumsal İletişim sorumlusu Merve Çubukçu ile birlikte geç de olsa kendilerini anlatmak için ziyaretimize geldi.
İletişim çağındayız… Gazeteci eleştirdi diye kızılmaz, küsülmez… Ki Serkan Başkanın da hiç böyle bir tavrı yoktu, samimiyetle anlattı Bursa teşkilatının kuruluşundan beri yaşadıklarını, yapılanmayı…
En çok il binasının neden Nilüfer’de kurulduğu konusunda eleştirmiş, aristokrat kesimin partisi olarak nitelemiştim Deva Bursa’yı…
Biliyorsunuz, neredeyse tüm partilerin il binası Fomara’da bulunuyor. Serkan Başkan şehir merkezinde çok yere baktıklarını ancak parti politikasına uygun ofis bulamadıklarını dile getirdi. Küçük bir ofis bulup bir masa bir koltuk koyup kendimize ofis yapmak istemedik dedi ki parti binalarının bir kısmının bu minvalde olduğuna ben de katılıyorum.
Deva Partisinin genel merkez politikası; il ve ilçelerde oluşturulan yönetim kademesinin yüzde ellisinin daha önce hiç siyaset yapmamış kişilerden oluşması… Dışardan gören gözlerin daha objektif ve katkı sağlayacak kişiler olacağına ben de inanıyorum. Ama siyaset kültürünü hiç almamış kişileri de yönetmek gerçekten zor olsa gerek… Yönetimin bir bilim olarak kabul gördüğü çağımızda biat kültürü yerine demokrasinin ve çok sesliliğin hakim olduğu, beyin fırtınaları sonunda en doğru kararların alındığı örgütlerin çok daha başarılı olacağına inananlardanım…
Başkan Serkan Özgöz bu durumu şöyle açıklıyor. Bir gemiye 50 kişi biniyor ama 25 kişisi ilk kez deniz görüyor. Ben de ve yüzme bilmiyor diye ekledim. O yüzden yönetim kadrosu yapılanırken aradığını bulamayan ve denize atlayıp boğulanların olması çok normal… İl kadrosunun tamamlandığını, 11 ilçede atama yapıldığını kalan ilçelerin de en kısa sürede yapılacağı da söyledi Başkan Özgöz… Aynı zamanda mahalle başkan atamalarıyla da sokak sokak siyaset yapacaklarını belirtti.
16 yıl bakanlık yapan Genel Başkan Ali Babacan’a Bursa’da teveccühün çok fazla olduğunu o dönemle kıyaslandığında ekonominin çok kötü ve 2014 yılındaki sektör çalışan sayısının şu andan daha fazla olduğunun da altı çizdi. Mülteci sorunuyla ilgili olarak da mültecilerin yüzde 52’sinin Marmara’da yaşadığını, düzensiz göçün şehircilik açısından çok büyük problem olduğunu, sınır güvenliğinin sağlanması gerektiğini, ayrıca mevcut nüfusun kesinlikle korunmasını dile getirdi. Ucuz iş gücü ile asgari ücreti fiilen sonlandırarak sosyal adalete ve gelir dağılımına olumsuz etkileri olduğuna, tüm geçici misafirlerin kendi gönülleri ile insani standartlar sağlanarak memleketlerine dönmeleri için politikalar üretilmesi gereksinimine dem vurdu.
Bu ziyaretten edindiğim izlenime gelince, gazetecinin fıtratında şüphe vardır, ön yargı vardır, ta ki şüphe duyduğu gelip kendini anlatana kadar… Bu ön yargı ya yargıya dönüşür, yada farklı bir görüş oluşur.
Serkan Başkan ve yanındaki arkadaşlar benim ön yargımı farklı bir görüş edinmemi sağlayarak sonlandırdılar. Gerçek şu ki, her ifadelerinden samimiyet aktığı gibi, heyecanları, Türkiye sevdaları yadsınamayacak güçte…
Çıktıkları yolda başarılar diliyorum, anladım ki hiç siyaset yapmamış kişilerin fikirleriyle kalıpların dışına çıkılacak…