Yumurtanın 30’lu koli fiyatı, 1 kilo tavuğun etiketini 2’ye katladı.
Yumurtanın koli fiyatı marketlerde 35-45 liraya satılmaya başlandı.
Pandeminin ilk dönemlerinde 12-13 lira olan yumurta kolisi marketlerde 25-35 lira arasında satılırken, 1 kilo bütün pilicin fiyatı ise 12-13 liradan satılıyordu.
Birkaç ay içerisinde 100 yumurta işletmesinden sadece Konya ve Afyon’da, yaklaşık 80 tanesi üretimi durdurdu. Marketlerdeki yumurta fiyat artışı oldu.
Uzmana göre: “Yumurta sektörü yüzde 80 dışa bağımlı bir sektör. Çin ve Hindistan 2 yıldır ham madde stoku yapıyor. Biz her zaman olduğu gibi dışa bağımlıyız.
Mısır, soya çok yükseldi. Soya ve ayçiçek küspesini ülkemize 4 yabancı firma ithal ediyor. Bunlar da dünya gıda sektörünü kontrol eden firmalar..
Hem ham madde hem de ülkemizde yükselen dolar kurunu düşündüğünüzde üretici ciddi bir maliyet yükünün altına girdi. Bu durumda; Üretici 18 ay boyunca yumurtayı zararına sattı. Şu an üretici çok sıkışık. Ve üretici sayısı düştü”..
Temel gıda sektöründe ki yanlış politikalar, çiftçiyi ve üreticiyi zora duruma getirdiği kesin görünüyor.
Bununla ilgi geçmişe bakalım:
22 Ekim 1983…
TRT Televizyonunda tarihi bir açık oturum yapılıyor.
Anavatan partisi Genel Başkanı Turgut Özal, Milliyetçi Demokrasi Partisi Genel Başkanı Turgut Sunalp ve Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp…
Emekli Orgeneral Turgut Sunalp, “Partisinde çok değerli isimler bulunduğunu, 4-5 hükümet çıkarabilecek kadar zengin bir kadroya sahip olduklarını, pahalılığı; sabahleyin açarım Hal Müdürü’ne telefonu, o günkü fiyatları bildiririm. Onun üzerinde bir fiyata da kimse satış yapamaz!..”
Turgut Özal gülmeye başlıyor.
Neden güldüğü sorulduğunda da “Bunun pahalılıkla mücadele anlamına gelmeyip narh (bir ürünün satılabileceği en düşük ve en yüksek fiyat demektir. Satışa çıkarılan ürünlerin narhın üstünde ya da altında satılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar para cezasına çarptırılır.)uygulaması olacağını, serbest piyasa ekonomilerinde fiyatları arz-talep dengesinin belirleyeceğini ve Pahalılığı önlemenin yolunun da planlı kalkınmayla üreticiyi teşvik etmekten geçtiğini” belirtiyor.
Şimdi; Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin 9 büyükşehir belediyesine bağlı meyve ve sebze hallerinde eş zamanlı baskınlarla fiyat denetimi yaptıklarını okurken, o tarihi açık oturumu ve Turgut Sunalp’in konuşmasını hatırladım.
20 Yıl boyunca, planlı ekonomi anlayışıyla üreticiyi teşvik etmek yerine, ithalatla dize getirmeyi yeğledi. Kendi üreticisini, çiftçi ve köylüsünü desteklemesi gerekirken, ithalat yaptığı ülkelerin üreticilerini korudu!
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı sayın Kapkıran; düzenlediği basın toplantısında; bu yıl 300 bin çiftçinin üretimden çekileceğini duyurdu. Kapkıran’a göre; AKP’nin çiftçiden yana bir tarım politikasının olmaması, tarımsal desteklerin yetersiz kalması, ithal girdiler yüzünden çiftçinin yüksek maliyetlerle ürettiği ürünün zararına satmak zorunda kalması, çiftçiyi üretimden kopuşa zorladı..
Çiftçiye tarımsal destekleriniz yeterli olmaktan çok uzaksa, ithal girdiler yüzünden üretim maliyeti dayanılmaz boyutlara varmışsa, elinizde tek çare ne olabilir?
Sıkıyönetim uygulamak mı?
Onu bunu ‘TERORİST’ ilan etmek mi?..