Sıradan bir işletmeden büyük devletlere kadar kullanılan algı yönetiminin amacı, insanları, devlet ve toplumları belirli bir yöne kanalize etmek… Şirketler bu yöntem için yüksek miktarlarda paralar harcıyorlar. Algı yönetiminin amaçlarından biri de itibar veya geçerlilik meydana getirmek ve bunu korumak için kamuoyu desteği sağlayarak devamlılığını sağlamak… Yada tam tersi, itibarsızlaştırmak…
Bursa ölçeğinde bakarsak genel olarak itibarsızlaştırma üzerine algı yapılıyor. Çünkü maddi getirisi yüksek, sosyal medya aracılığıyla da kolay olanı bu…
Son algı operasyonu Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’a yapıldı yapılmasına da çabuk yerle bir oldu.
Baştan belirteyim ki; Önder Tanır’ın Kestel Belediye Başkanı olunca yaptığı en büyük hata iletişim becerileri bir garip Recep Alper Çelik’i özel kalem müdürü yapıp, bir sürü müdürlüğü kendisine bağlamasıdır. Bunu hem başkana, hem kendisine söylediğim için burada yazmakta da sakınca görmüyorum.
Yakup Yamaç’ın Savcılığa sunduğu şikayet metnini okudum. Zira Yamaç’ın tellallığını yapan Erdal Şahan’ın, konuyu ilk gündeme getiren İbrahim Öge’nin, oyuncu değişikliği ile sahaya inen Yüksel Baysal’ın kaleme aldıklarını da tek tek okudum.
Hatta Erdal Şahan’la Büyükşehir Belediyesince ikinci düzenlenen Merinos’taki kitap fuarında (Fuara mutlaka gidin, en güzel dostlar orada, çocuklarınızı götürün, okuyun, okutun) karşılaştık, kendisi bahsetti konudan… Şöyle diyordu: “Önder Tanır rüşvet istemiş adamdan” Yooo, başkan yardımcısı almış galiba para diyorum. “Başkan yardımcı kanalıyla Önder istemiş” diyor. Diyorum ki: “Erdal tut ki öyle, peki rüşveti alan kadar veren de suçlu değil mi?” Yok yahu adam Türkçe bile bilmiyor, saf, iyi niyetli, çok parası var, derdi para değil, Önder Tanır’ı bitirmek istiyor”diyor… Şimdi Yakup Yamaç’ın şikayet metnini okuduğumda hiç de saflık ve iyi niyet görmüyorum. Erdal Şahan da aklınca sosyal medyadan da yaptığı gibi, ayaküstü algımı yönetmeye kalkıyor..!
Anlatalım konuyu: Yakup Yamaç bir şato inşa etmiş usulsüz olarak, vah vah iyi niyetine kurban olsunlar. Neymiş sözde belediye demiş öyle… Yakup Yamaç! Önder Tanır 5. Kattan aşağı atla ben seni tutarım dese, inanıp atlayacak mısın? Veya git şu adamı vur, hapis yatırmam seni dese, vuracak mısın? Türkiye’deki kanunların da Almanya’dan çok farkı yok, keza Almanya AB ülkesi, biz de AB’ye girmeye çabalarken kanunlarımızı AB normlarına göre revize eden bir ülkeyiz… Bilmiyordum, o dedi, ben yaptım, düşündüm ama ne istiyorlarsa yaptım, bu yaklaşımlar hak getire, uymuyor yani..!
Sonra Başkan Yardımcısıyla ticaret yapmaya kalkıyor Yakup Yamaç, şikayet metninde de bunu belirtiyor zaten. Para gönderiyor, elden ve banka aracılığıyla, hatta banka dekontuna “Borç olarak gönderilmiştir” ibaresini düşüyor. Meyve sebze ihracatı yapacaklar birlikte. O da olmuyor tabii… Ticaret bu, olur, olmaz. Sermaye olarak gönderilen bu paraları kaçak şato için rüşvete döndürmek, rüşvet verdim demek ne kadar ticari ahlak barındırıyor, soralım..!
Açıkçası imar affında affedilmeyen yapılar dâhil, sonradan yapılan kaçak tüm binaların yıkılmasına tarafım, kime ait olduğu da önemli değil..! Siyaseten, tanıdık kanalıyla, o şu bu fark etmez, kim iltimaslıysa halk adına benim kanıma dokunuyor.
Bu senaryo Yakup Yamaç’ın iddiasının tam tersi de olabilir, mesela kendisi o kaçak şatoya göz yumulması için başkan yardımcısına ticaret yapalım teklifini götürmüş, para göndermiş, sonra da imar sorununu çözmezseniz rüşvet aldığınızı, istediğinizi söylerim demiş olabilir. Olamaz mı İbrahim Öge, Yüksel Baysal, Erdal Şahan..?
İbrahim Öge’nin yazısında geçen “Sayın Tanır’ın hoşuna gidecek yazıları bugün için kaleme alan gazeteciler ve yayınlayanlar, yarın bir eleştiri/uyarı karşılığında aynı duruma düşebilir mi bilmiyorum ama gazetecilik unvanından geçinenlerin “yüzüne tükürsen yarabbi şükür misali” zaten bu durumu sorgulama gibi bir dertlerinin olmasını bekleyemezsiniz.” cümleleri…(***)
Keza Yüksel Baysal’ın “Bursa Kestel’de lağım patladı. Yandaş, tetikçi medya ile parayla susturulmuş kalemler işin üzerine örtmeye çalışsa da, rüşvet verdiğini iddia eden iş insanı savcılığa suç duyurusunda bulundu. Besleme medya üzerini kapatmaya çalışsa da konu Ankara’ya da intikal etti. Bakalım yargı suç duyurularında görevini yapacak mı/ AK Parti Genel Merkezi olaya el koyacak mı?” paylaşımı bizim sektörümüz için ne kadar acıdır..!
Sizin kanaatinizin aksini yazan, aslında sizden biraz daha objektif bakan herkesi bu denli suçlamanız yakışık alıyor mu? Şimdi Yüksel Baysal, yargı bu iş insanı aleyhine karar verirse görevini yapmamış mı olacak, bu beklentiyi dile getirerek algı yapmıyor musun?
Erdal Şahan’ın bazı yayın organlarına gidip bütçesi var adamın, Önder Tanır’ı beraber parçalayalım dediğine dair iddialar kol gezerken, görevinden istifa eden Başkan Yardımcısı üzerinden (ki ticaret yapacaklarını Yakup Yamaç kendisi söylüyor) Başkan Tanır’a yürümek..? Kafamda deli sorular..! Bir de konu baştan zaten “Bütçe var adamın elinde, destek olacak” diye gündeme geldikten sonra sadece 3 kişinin bunları yazması var. Ben bir şey demiyorum, her şey kamuoyunun gözü önünde oluyor ve birçok basın mensubu da bunu zaten biliyor… Hangimiz tetikçi, yandaş, parayla susturulmuş kalemiz? Ya da hangimiz parayla konuşturuluyoruz?
Keza Erdal Şahan’ın “Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’a soruyoruz? Serhan Aşar ile bağlantınız var mı? Var ise nedir; Serhan Aşar iş ortağınız mı? Çok yakın arkadaşınız mı? Başkan açıklarsa seviniriz?” gibi bel altının dibi bir paylaşım daha var.
Sosyal medyadan da yazdığım gibi; Erdal Şahan! Bu şimdi gazetecilik mi? Arkadaş olmak suç mu? İş ortağı olmak (ki değiller) suç mu? Serhan Aşar kardeşimdir, senin adam saydıklarına adamlığı 10 basar, senin tanıdığın 100 adamın 99’undan daha ahlaklı ve dürüsttür, git tanış, gözün adam görsün..!
Senin yaptığın gazetecilik ise Erdal; senin de Bülent Arınç’la bağlantın var mı mesela, arkadaşlık falan? Veya seni Osman Öcalan’la görmüşler falan desek? Nasıl hissedersin?
30 bin Euro diyorlar, Erdal para için adam parçalıyor, bu akçeli işler de hep Erdal’ı buluyor diye konuşuyorlar falan desek? Açıkla Erdal..! Desek? Olur mu, sana uyar mı? Bu sektörün yeni bir usta (!) gazeteciye tahammülü yok..! Bırak bu çamur deryası işleri, ellerin kirleniyor, bırak..!
Bir de Erdal Şahan’ın bana whatsapp üzerinden “Hesaplaşacağız seninle, az bekle olur mu!” tehdidine gülüp geçtiğimi, bu tehdide ateşin cürmü kadar yer ayırdığımı bilin isterim..!
Serhan Aşar da o aba altından sopa göstermelere sosyal medya hesabından iki cevap verdi:
“İKTİDAR VE MUHALEFET GÖLGESİNDEKİ, İTİBARI VE TİCARETİ SİYASETE ENDEKSLİ ÇAKALLAR!
BEN, GÜCÜNÜ ÖNCE ALLAH CC SONRA TEMİZLİĞİNDEN ALAN ACİZ BİR KULUM.
HAYATIMIN HER ALANIYLA YAŞAMIMA AİT OLANLARI, BURSA’DAN KESTEL’E KADAR YEDİĞİNİZ VE YEMEK İSTEYİPTE YİYEMEYİNCE KUDURDUĞUNUZ HALTLARINIZI, KALEMİNİ SATIN ALDIKLARINIZ VE KALEMİ ŞEREFLİ OLANLARIN HUZURUNDA YÜZ YÜZE ORTAYA DÖKELİM KİM AK KİM KARA GÖRELİM HEP BİRLİKTE VARMISINIZ…”
“TESCİLLİ HIRSIZIN TESCİLLİ SAHİBİ!
KİRALADIĞINIZ KALEMLERLE OLMAZ!
KESTEL’DEKİ FARKLI CENAHLARA DA YERLEŞTİRDİĞİNİZ FETVASI BOL HIRSIZ YOLSUZ SANSARLARLA BERABER YEDİĞİNİZ VE YEMEYE ÇALIŞTIĞINIZ HALTLARI KONUŞALIM, BAKALIM SERHAN AŞAR İLE ARKADAŞ OLMAK MI SAKINCALI YOKSA SİZLERLE BERABER OLMAK MI, HEP BİRLİKTE GÖRELİM.”
Gerçekten yapmayın bunu artık yahu, hayatını haramsız yaşamak üzerine kurmuş insanları karalamaya çalışmayı vicdanlarınıza nasıl sığdırıyorsunuz? Algı yönetmek doğru ve faydalı manada halkla ilişkilercilerin işidir, gazetecilerin değildir, olmamalıdır. Dünya malı dünyada, kefenin cebi yok, birini seversiniz desteklersiniz, rakibini de sonuna kadar yerebilirsiniz, ama çamur atarak değil…
Gerçi düşünür Gonçarov’un dediği üzere “İnsanın kendi vicdanı, sözden daha ağırdır.” Ne desek boş..!
(***) Yazım yayınlandıktan sonra İbrahim Öge aradı, asla para vs almadığını söyledi, ki ben de aldığını kast etmemiştim zaten… Tüm bu bütçeler, para karşılığı siyasetçi parçalamaya kalkma söylentileri en çok bizim sektörümüze zarar veriyor. Ayrıca yazısında isim vermeden “gazeteci geçinen” olarak yer verdiği kişinin bir kişi olduğunu, o gazetecinin bugün kendisini arayarak özür dilediğini söyledi. Kendisine gazetecilerin gazetecilere sosyal medyadan yaptığı isimsiz saldırılardan muzdarip olduğumu aktardım. Keşke Öge de o ismi açıklasa diğer arkadaşları zan altında bırakmasa, bu üç beşe bakmadan satılık gazeteci kim, biz de öğrensek…