Sözlük anlamı; bir duruma karşı önemsememe tavrı almaktır. Aldırmazlık, kişinin kendini konuyu çözümleyebilecek seviyede olmaması sebebiyle geri çekmesi ya da kızgınlık duyduğu için görmezden gelmesi durumuyla ortaya çıkar.
Hiçbir şeye aldırmamak veya umursamamak ne hissettirir?
Umursamayan kişinin hayatında sizden daha çok sevdiği bireyler olduğu için size fazla değer vermemesi ve sizinle vakit harcamaması halinde hissedilen durumdur. İnsana kendisini değersiz hissettirdiği için acı verir. Bir nevi özgüven yoksunluğundan kaynaklanır. İnsana acı veren özünde kendisidir.
Zamlar sağanak gibi yağarken, enflasyon yüzde 175’i geçmiş, dolar 17 lirayı yıktı gidiyor, benzin 25 liranın üzerinde, askıda ekmek, boş baklava, çıkma sebze galiba gelişmiş ülkelerin sorunu.
…
Bakıyorsun memlekette aslında, battı balık yan gider havası hakim.
Ekonomik ve sosyal şartlar açısından bu kadar sıkıntılı bir kurban bayramı geçirmedim.
Ama, milleti de herhangi bir bayramda bu kadar mutlu görmedim.
Deniz kenarları doldu, taştı.
Hele o çok sevdiğimiz, din kardeşlerimiz Suriyeli sığınmacılar, bayram boyu deniz kenarlarına kamp kurdular. Zevk, sefa, alem hak getire..
Kendi medeniyetlerini yaşadılar..
Sağ olsunlar deniz kenarında çöpleri; bebek bezleri, boş su naylonları, donları, atletleri görmeye değerdi..
Örnek kişilik sergilediler.
Hiçbir zabıta, kolluk kuvveti onlara hiçbir şey demedi.
Hele Türk milleti onları bağrına basmış, çok sevmiş ve benimsemiş ki..
Herkes gayet neşeli, gülüyorlar, hatta sokaklarda dans ediyorlar, birbirlerine alkışla tempo tutuyorlar, şarkılar türküler gırla gidiyor.
Demek ki, millet aldırmaz ve umursamaz olmuş, padişahın vergileri bindirdiği Osmanlı gibi..
**
Hikayeyi biliyorsunuz:
Sarayın israfı yüzünden hazine tamtakır kalır. Sevimli vezirlerin bile maaşını ödemekte zorlanır. Padişah ferman çıkarır.” İğneden ipliğe vergileri arttırın!” der.
Haşırt diye vergiler artar..
Padişah bir hafta sonra vezirlerini toplar, “tebdili kıyafetle halkın arasında dolaşın, bakın bakayım vergilere alışmışlar mı” der.
Çarşıyı pazarı dolaşıp gelirler, “halkın suratı asık hünkarım, canları çok sıkkın, ama işlerine güçlerine devam ediyorlar” derler..
Padişah “ala” der, “alışırlar, vergileri biraz daha arttırın.”
Haşırt diye gene vergileri arttırırlar..
Bir hafta sonra yine halkın arasında dolaşıp, saraya rapor getirirler, “çarşıda pazarda yangın var hünkarım” derler, “alışveriş bıçak gibi kesilmiş, halk barut fıçısı gibi, söyleniyorlar, şikayet ediyorlar, suratlarından düşen bin parça, galiba çok yüklendik.”
Padişah gene “ala” der, “alışırlar, endişe etmeyin, vergileri biraz daha arttırın.”
Haşırt diye gene vergileri arttırırlar..
Bir hafta sonra yine halkın arasında dolaşıp, bu defa saraya büyük bir hayretle gelirler, “gözlerimize inanamadık hünkarım” derler, “herkes gayet neşeli, gülüyorlar, hatta sokaklarda dans ediyorlar, birbirlerine alkışla tempo tutuyorlar, şarkılar türküler gırla gidiyor.”
Padişah ayağa fırlar tahtından, “aman orda durun” der… “Aldırmaz veya Umursamaz hale geldilerse hayra alamet değildir, derhal vergileri indirin!”der.