Son birkaç yıldır çok gündemde olan göç konusu topraklarımızda on binlerce Yahudi’nin İspanya’dan gemilerle kurtarılıp vatanımıza getirilmesiyle, Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1400’lü yıllarda başlamış aslında… İsveçler, Macarlar, Polonyalılar, Kafkaslar… Cumhuriyetin ilanından sonra da Balkanlardan, Yunanistan, Almanya, Irak, Bulgaristan, Bosna, Makedonya ve son olarak da Suriye’den göç kabul etmişiz…
Şimdilerde Suriyeli mültecilere karşı belirgin bir muhalefet gösterenlerin ülkenin göç tarihini biraz incelemelerini, Osmanlı’dan bugüne ülkemizin kimlere ne sebeplerle kucak açtığını görmelerini isterim.
Dış göç ne zordur aslında… Doğduğun, kendini ait hissettiğin, atalarının mezarlarının bulunduğu, karış karış bildiğin o topraklardan kalkıp hiç bilmediğin bir memlekette hayatını sürdürme çabasının ne kadar güç olduğunu yadsımamak gerekir.
Öte yandan iç göç de bence dış göç kadar sıkıntılı bir sürece yelken açmak gibi…
Eskiden mahalle değiştirmek bile; psikolojik külfeti çok olan, aidiyet – aidiyetsizlik duygularının çarpıştığı bir durumdu. Akrabadan önde gelen komşularından, dostlarından, arkadaşlardan, mahalle bakkalından, kasabından, manavından, senin olan sütçüden, tüpçüden mahrumiyetti…
Aranızda hala doğduğu şehirde yaşayanların en azından bu duyguyu bir kez yaşamak olduklarına inanıyorum. Kaldı ki; doğduğu şehri terk edip bizim memleketimize, Bursa’ya gelmiş 2 Milyondan fazla insan var şu an… Bir de onları düşünün…
Özellikle kırsalda büyümüş, tarım ve hayvancılık konusundaki yetersiz politikalar sebebiyle ekonomik manada gelişememiş birçok ilimizden şehrimize göç oldu, devam ediyor ve edecek de…
Anadolu’da, Karadeniz’de sanayileşme şart nutukları atanları, sanayisi yüksek şehirlerde biraz yaşamaya davet etmeliyiz.
Bursa mesela… Mevcutta 17 organize sanayi bölgesi var, Teknosab 18. Sanayi bölgesi olarak yolda…
Bu sayının 19, 20, 21 olması kaçınılmaz, çünkü her yer kaçak fabrika dolu… Şehrin içinde, kıyısında, köşesinde, tarıma elverişli alanlarda, mali, kimyasal, atık ve sair denetimi zor olan bu işletmelerin büyüdükçe sanayi bölgesi arayışına girmeleri kaçınılmaz… Ki şehrin içinde onca sanayi bölgesi varken kaçaklarla nefes alamayan bir şehir yapısı kapıda…
Bursa’nın sanayileşmesinin önüne geçilemeyeceği aşikar… Bunun ana itekleyici sebeplerinden biri göç…
Hayvancılığın veya tarımın hem uğraştırıcı, hem para etmeyen, hem de ekonomik politikaların gidişatı ve yetersizliği yüzünden gelecek görülmeyen iş kolları olması sebebiyle anneler, babalar evlatlarına “Git oğlum, bir fabrikada sigortalı iş bul, çalış, emekli ol” diyerek yönlendirme yapıyorlar.
Biraz tarım ve hayvancılık konularında yapılan devlet yardımlarını inceledim, aslında azımsanmayacak kadar çok… Ama ya çiftçi ve hayvancılık yapanlara ulaşılamıyor, yada birçoğu konudan bihaber… Bu sebeple İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerinin Türkiye’de çok ekstra çaba sarf etmeleri gerekiyor.
Geçenlerde Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt’u röportaj için ziyaret ettik. Kırsal turizmde yaptığı atılımlarla adından sıkça söz ettiriyor Aykurt. Bursa’da rafting sporunu ilk hayata geçiren ve sürdürme çabası bitmeyen Ali Aykurt’un sağlıklı zayıflama adına fikir babası olduğu Fit Kamp Projesi bir holding tarafından Orhaneli’ye kazandırılarak işletilecek. Ayrıca Beyce Sağlıklı Yaşam ve Spor Merkezi adını verdikleri alanda yaptıkları bungalov evler Orhaneli ekonomisine değer katacak…
Birkaç yıl önce yaptığım Karadeniz turunda, Tatvan’da, Bayburt’ta, Gümüşhane’de hep bir sanayi isteğini görmüş olmakla birlikte o güzelim doğanın sanayi ile yok edilmesine son derece karşıyım. Hep altını çizerek söylüyorum ki turizmin Antalya, Bodrum, Çeşme sahillerinden ibaret olmadığı artık anlaşılmalı, özellikle kırsal turizmde, ekstrem sporlar, sağlıklı yaşam, zayıflama, şifalı su, nem oranı düşük hava gibi orta yaş üstü insanların ilgileneceği mecralarda devletin desteği ile canlanmaya ihtiyaç var. Türkiye’nin dört bir yanındaki güzelim mağaraları, şelaleleri, tarihsel doku ve kalıntıları öne çıkarmak şart… Bu sebeple; Türkiye’de çok çok önemli olan bir kuruma, Turizm ve Kültür Bakanlığına bağlı olup da en az çalışan, üretmeyen, ezkaza göreve atanmış bir dünya Turizm il ve ilçe müdürü olduğunu söyleyebilirim.
Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt kırsal turizmi en öncelikli konuların başına almış olması gerçekten alkışlanası… Elbette tarım ve hayvancılık konusunda da çalışmaları var, kendisiyle yaptığımız röportaj yakında www.bursasoylem.com haber sitemizden yayınlanacak, hepsini oradan okuyabilirsiniz.
Sohbette en çok ilgimi çeken mevzulardan biri hayvancılık konusunda devletin politikalarına sosyal güvence konusunun da eklemesi gerektiğini vurgulaması oldu. Altını çizdiği konu önemli, sizlerle da paylaşmak istiyorum.
Diyor ki Aykurt; “Devlet hayvancılık yapan herkesin sigortasını ödemeli… Kimse isteğe bağlı sigorta ödemeye yanaşmıyor, oysa herkesin kaygısı yaşlılıkta emekli olabilmek… Bu destek sağlanırsa göç de azalır, hayvancılık da tarım da artar… Çünkü hayvancılık yapan herkes hayvanı için tarım da yapmak zorunda…!”
Bence çok kıymetli olan bu öneriyi Tarım ve Orman Bakanlığı dikkate almalı… Her bireyin ortak kaygısı emeklilik değil mi?
Göç olmasın diye bas bas bağıran muhalefetin bu ve benzeri önerilerle hükümete gitmeleri yerinde olmaz mı?
Özellikle Suriyelilerin ülkeye dağılımındaki orantısızlıkta kantarın topuzunu kaçıran Göç İdaresi Başkanlığının da desteğiyle kırsal turizm ile tarım ve hayvancılık canlandığında bu mecralara kaydırma yapma şansları artar…
Hiçbir şekilde Suriyelilerle ve diğer mülteci ve göçmenlerle alıp veremediği olmayan biri olarak ben Suriyelilerin şehrin göbeği olan, bitişik nizam, 5-6 katlı binaları, dar sokakları yüzünden kentsel dönüşüme girmesi zor olan Altıparmak – Çarşamba’da bu kadar kümelenmelerinin gelecekte büyük sıkıntı çıkaracağını düşünüyorum. Hele ki ülkemizde kalacak olan mültecilerin adaptasyonu keza bizim de onlarla birlikte yaşamaya alışmamızın bu kümeleşme yüzünden zor olacağına inananlardanım.
Kıssadan hisse…
Ters göç akımını başlatmak için kırsal turizm ve tarım – hayvancılık konularında politikaların ivedilikle gözden geçirilmesi ve ciddi bir hamle başlatılması elzem görünüyor…
Sağlıcakla kalın…