Expatriate: (A person who lives outside their native country) Kısaca; ‘expat’ veya ‘exspat’ deriz.
Kendi ülkesi dışında bir ülkede ikamet eden kişidir. Yaygın olarak kullanılan bu terim, genellikle bağımsız olarak veya işverenleri tarafından yurt dışına gönderilen, şirketler, üniversiteler, hükümetler veya sivil toplum kuruluşları olabilen, kendi ülkelerinin dışında görev alan profesyoneller, vasıflı işçiler veya sanatçılar anlamına gelir. ‘Gurbetçi’ terimi, emekliler ve kendi ülkelerinin dışında yaşamayı seçen diğer kişiler için de kullanılmaktadır.
Yetmişli yıllar da Yurt dışına öğrenci olarak gittim, gördüm.
50 – 60 Yaşında olanlar iyi bilir. Altmışlı yıllar da; Batı’ya göçmen olarak giden işçilerimiz, ülkelerinde uyum sorunu çekmiyorlardı, en çok para sıkıntısı çekiyorlardı. Gittiler, gittikleri ülkelerde uyum sorunları yaşadılar.
Bugün eğitimli gençlerimiz, biraz iş bulamamaktan ötürü, daha çok da kendi ülkelerinde uyum sorunları yaşadıkları için uzak ülkelere gidiyorlar ve orada uyum sorunu çekmiyorlar.
Üzülsek mi sevinsek mi?
Son 20 – 25 yılda; gençlerimiz, (doktorlarımız, Mühendislerimiz) daha fazla para kazanmak için değil:
– Kendilerini ülkelerinde güvende hissetmedikleri için,
-Ülkelerinde gelecek göremedikleri için,
-Potansiyellerini daha iyi kullanabilmek için,
-Anlaşılmadıklarını düşündükleri ve kendilerine değer verilmediğini hissettikleri için gelişmiş ülkelere gitmek istiyorlar.
Çağdaş düşünen, bilgileri ezberlemek yerine sorgulayan gençlerimiz bu ülkede, en azından bazılarınca istenmediklerini düşünüyorlar. Doktorlar, mühendisler ve benzeri kalifiye elemanlar…
Ülkemizin niçin beyin göçü verdiği konusunda üniversitelerimizde tezler yazılıyor, ancak bu tezlerde göçün temel sebebinin daha iyi koşullarda yaşamak ve çalışmak isteği olduğu belirtiliyor, gençlerin şu an ülkelerinde yaşadıkları hayal kırıklıklarına çoğunlukla değinilmiyor. (Belki de atanmış rektörlerin üniversitelerinde çalışan bu araştırmacı gençler kendileri de birer ‘expat’ olmamak için kendilerini sansürlüyorlar.)
Ülkemiz beyin göçü vermeye yeni başlamadı, ancak son yıllarda bu göç vize kuyruklarında, sınır kapılarında izdihama dönüştü.
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıllarında okumak için Batı’ya gönderdiği gençlere, “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, meşale olarak döneceksiniz” demişti.
Bugün meşalelerimiz gidiyor uzaklara…
Araştırmalarıma göre; okumuş gençler, gittikleri ülkelerde daha iyi koşullarda yaşayan, en azından umutsuzluktan kurtulan gençlerimiz, bütün bütüne kaybettiğimiz bir kuşak değil, onların gözleri ve yürekleri hâlâ ülkelerinde.
Onlar; göçmen, sığınmacı, ülkesini ret eden uyumsuz bir nesil değiller…
Bizler ülkemizde; ‘exspat’ olarak yurt dışına gidenlere iyi bir gelecek sağladığımız da, onlar ülkelerine daha çok ait olacaklardır.
Yolları açık olsun!