Hiç güzel şeyler olmuyor bu aralar…
Hiç güzel şeyler olmayınca, bu her bir şeyi fazlaca kafaya takan yazarınızın da canı hiçbir şey yazmak istemiyor…
Hiç güzel olmayan şeyler paylaşayım size bugün, ne derler, mutluluk paylaştıkça çoğalır, hüzün paylaştıkça azalır… Hoş ilk paylaşacağım beni çok etkileyen bir mevzu değil, zenginin parası züğürdün çenesini yorar cinsten… Ama olsun, siz de bilin ki Bursa’ya Fransız kalmayın…
Mesela gazeteci arkadaşım Alpaslan Yıldız yazdı, Şehir Gazetesinin de manşetinden mevzuyu patlattı:
Bursa’nın medar-ı iftarı koskoca Cavit Çağlar’ın kapısına icra memurları dayanmış. İcra memurlarından genellikle iki yakası bir araya gelmeyen biz fakir tayfa muzdarip oluruz, bu defa muzdarip kişi “pek bilinir kişi” olduğu için konu önem arz ediyor.
Evet dedik ya Bursa’nın medar-ı iftarı koskoca Cavit Çağlar’ın kapısına hacze geliniyor…
Güvenlik görevlileri önemli tabii ki tüm kapılarda… Mesela pavyon, gece kulübü, alkollü bilumum eğlence mekânlarının fedailerinin son zamanlarda eli silah tutan (ruhsata ne hacet) insanlardan seçilmesi de onlara sorsanız şart, ne idüğü (TDK’ya göre “idiği”, genelce ve bence kabul gören “idüğü”) belirsiz kişiler geliyor, ya dağıtmaya, ya çökmeye…
Ve evet Bursa’nın medar-ı iftarı koskoca Cavit Çağlar’ın da güvenlik görevlileri de silah çekmiyor ama sonuna kadar koruyorlar Yeşim Tekstil kalesini icra memurlarına karşı… Ve dahi dayılanıyorlar icra memurlarına ve avukatlara, almıyorlar içeriye..! Helal olsun valla, ben şahsen korkarım devletin icra memurundan, polisinden, jandarmasından…
Amma alacaklı tayfa da dişli tabii… Çukurova Grubu…
Gidiyorlar meskûn mahallin güvenlik kolu Jandarma’ya, gelin haciz işlemini sizin nezaretinizde yapalım diyorlar…
İddia o ki jandarma, nezaret kolluk kuvvetini gecikmeli olarak veriyor, bu arada Çağlar grubunun avukatları ihtiyati tedbir kararını aldırıveriyor…
Bak aklıma düşüverdi şimdi, Mahmut Tuncer söylüyordu değil mi bu türküyü:
“Cendermenin alayları koğuştur, koğuştur…
Benim yarim cendermede çavuştur, çavuştur…”
Bursa’nın medar-ı iftarı koskoca Cavit Çağlar’ın akla ziyan borç konusunu irdeleyelim biraz…
Hiç sevmem parayı da rakamları da, ama paylaşmak zorundayım bu dudak uçuklatan cinsten borç rakamlarını…
Dolar bazında:
Tam 533 Milyon Dolar, tam beş yüz otuz üç milyon Dolar…
Türk Lirası bazında:
9 Trilyon 956 Milyon 440 Bin Lira, tam dokuz trilyon dokuz yüz elli altı milyon dört yüz kırk bin Lira…
N’aber, fakir ben ve benim gibi fakirler…!
Hayatımız boyunca bu parayı bir arada göremeyeceğimiz gibi telaffuzu bile biz züğürtlerin çenesi yorar…
Ve fakat bu defa Bursa’nın medar-ı iftarı koskoca Cavit Çağlar’ı yoracak besbelli…
Açılan davaların bir kısmı sonuçlanmış, devam edenler de çokçaymış… Çukurova Grubunun sonuç aldığı davadan Yeşim Tekstil’e düşen borç 40 Milyon Lira gibi henüz çıtır bir para… Yahu çıtırlık tabii ki size bana göre değil, Çağlar’ın varlık muhteviyatına göre..!
Bu kadar yeter, ne çenemizi ne de beynimizi yoralım dostlar, bahse konu rakamlar bizi aşar..!
Güzel olmayan bir şey daha yazayım:
Asgari ücrete zam geldi, bu güzel haber…
Yeterince geldi mi, hayır…
Kötü haber ise;
Asgari ücretlinin eline zamlı ücreti henüz geçmemişken, asgari ücretli fazladan alacağı yarım kilo kıyma, bir kilo muz, yarım kalıp beyaz peynirin hayalini kurarken, nakit vampirlerinin boş durmuyor olması…
Asgari ücrete yapılan zam kadar her sattığını zam yapıyor olmaları…
Sosyal medya iki gündür marketlerde etiketlere yapılan zamlarla ilgili belgeli paylaşımlarla dolu…
Her yerde söylüyoruz emekçinin maaşını arttırmak çözüm değil..!
Bu serbest piyasa ekonomisi, kapitalizm artık çöp..! Atın..! En halkçı politika neyse ona geçin..!
Bakan Nebati‘nin gözlerindeki ışıltı kapitalcileri değil halkı güldürsün… Vallahi de billahi de hayat pahalılığından gözümüzü açamaz olduk…
Hal böyle olunca da ülkede ekonomiden başka bir şey konuşamaz olduk. EYT, asgari ücret, pahalılık, marketlerdeki fahiş zamlar, üreticilerin girdilerindeki fiyat artışları, küçük ve ortak ölçekli işletmelerdeki asgari ücret zammına paralel devletten SGK desteği gelmemesi, hepsi ekonomiyle ilgili…
Ne güzel eğlene eğlene yazarken kendimi birden ekonomik dar boğazın içinde bulmamı, sizi de bu dar boğazın içine çekmemi hoş görün lütfen… Mamafih hayat böyle… İnişler ve çıkışlar…
İyi olup olmadığına CHP camiasının karar vereceği bir başka konu ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu’nu zamanında tam da Muharrem İnce’ye yaptığı gibi ekarte etmesi…
Muharrem İnce’ye “Gel bakalım Muharrem” diyen Kılıçdaroğlu, bu kez İmamoğlu için “Oğlum gibidir” dedi, överken dövdü, kahramanlık konuşması yapacaktı İmamoğlu, konuşma metnini hazırlamıştı ama gık diyemedi, konuşturulmadı.
Masanın yuvarlak kısmına alelade yerleştirilen o 6 ayağın CHP ve İyi Partiye ait olanları yamuldu. Meral Akşener ve Kılıçdaroğlu düellosu tam gaz devam ediyor.
Mahsur Yavaş bu düellonun ilk kaybedeni…
Benim tahminim;
Meral Akşener masanın diğer 4 ayağını yanına alır, Ekrem İmamoğlu’nu aday yapar,
Kemal Kılıçdaroğlu “Ben, ben, ben” diye zaten ortalıkta geziyor, CHP el mahkum onu aday yapmayacak, o kendisini aday yapacak tüm CHP’lilere rağmen…
Velhasıl Cumhurbaşkanlığı için ilk tur üç isim yarışır:
Recep Tayyip Erdoğan,
Kemal Kılıçdaoğlu ve
Ekrem İmamoğlu…
İkinci turda ise Erdoğan ve İmamoğlu raundunu izleriz.
Kazanan Ak Parti de CHP de olmaz,
ya Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı seçilir,
ya da gölge Cumhurbaşkanı Meral Akşener olur…
Haydi kalın sağlıcakla…