Acısı her gün biraz daha içimize oturuyor depremin… Taş gibi… Kaya gibi… Binlerce masum insanın, çocuğun, gencin, teyzenin, amcanın üzerine düşüp ölümüne sebebiyet veren o betonlar gibi…
İnsanlık dışı, ahlak dışı türlü iftiraya, hakarete, tehdide, psikolojik preslere maruz kalmama rağmen yazmaya, özellikle kaçak binaları, ranta dönüşen kentsel dönüşümü, siyasilerin müteahhit seviciliğini yazmaya devam…
Hele ki gündem tam da bunu yazmayı gerektiriyorsa, kimileri gibi çiçek böcek yazıp, belediyelere promosyon malzemesi yapma peşinde koşmayacağız elbette… İşimiz bu: YAZMAK, kamuoyunu bilgilendirmek, bilinçlendirmek..!
Bursa Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantısının Perşembe günü gerçekleşen birinci oturumu tamamen depreme ayrıldı, ben de yarısından sonra katılarak izledim. Anladığım o ki; siyasi söylemlerden uzak bir meclis planlanmıştı, meclis maddelerine baktım, imar değişikliği taleplerinden geçilmiyordu, hepsi ikinci oturuma kaldı. İyi de yaptılar, ama Bursa artık büyükşehir, meclisinde siyaset olmaz mı? Oldu, alası oldu, hatta hükümeti eleştirisi hakarete varınca ortam oldukça da gerildi. Ben bunlarda değilim, bazıları her şeyin ayırtına varamaz, elbette ki çürük elmalar çıkar, hadsizlikler de olur. Ancak ülkede siyaset yapmak; hakaret etmekle özdeşleştiği için asıl bu algının kırılması gerekir. Sonuçta belediye meclisleri tam da siyaset yapma yeridir. Siyaset; iktidar için ülkeyi yönetmek, muhalefet içinse çözüm önerili eleştirilerle iktidarı doğru yönlendirmektir. Ana gündem depremse, orada, bir hafta deprem bölgesinde kalan, izlenimlerini paylaşan Başkan Alinur Aktaş dinlendikten sonra neredeyse hepimizin oturduğu evin altından fay geçen Bursa’nın depreme karşı duruşu konuşulmalıydı. Oysa bolca taziye dinledik…
Mecliste kimin dile getirdiğini fark edemedim, ancak çok önemli bir mevzu idi gündeme getirilen, daha önemlisini yazımın ilerleyen bölümünde paylaşacağım. İzmir yolundaki devasa totem tabelalar ve onların kaldırılması..! Müthiş önemli bir konu… Nasıl ki, deprem bölgesinde ulaşım sorun olduysa Bursa’da da bir deprem halinde bu metrelerce uzunluktaki direklerin ve tabelaların yola düşme ve ulaşımı tıkama ihtimali çok yüksek. Büyükşehir’de görevli arkadaşların hemen ön tarafında oturuyordum mecliste, bu uyarının üzerine arkadan duyduğum cümle tüylerimi ürpertti: “Her şey bitti, bir totemler kaldı..!” Bu zihniyetin yanlış olduğunu, bir yerden başlamanın hiçbir şey yapmamaktan iyi olduğunu söylememe gerek yok herhalde… Totemler kalkmalı, birileri reklam yapacak, para kazanacak diye çok olası bir felakette, o felakete katkı koymamalı..!
Bir başka konu ise, Bursa’da kaçak yapıyla mücadele… Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem yine kaçak yapıyla mücadele için en radikal ve doğru çözümün kaçak yapı arazisinin maliyeye irat kaydedilmesi olduğuna dikkat çekti. Yasal olarak olasılığı var mı bilmiyorum ama güzel öneri… Ayrıca, millet her seçim öncesi imar barışı nasılsa çıkıyor diye takır takır bina dikmemeli… Kaçak yapı yapmanın bir caydırıcılığı olmalı, bakanlar, belediye başkanları kaçak bina yapmamalı, örnek olmalı..! Bölge İdare Mahkemelerinin de belediyelerin kaçak yapı yıkım tutanağına yürütmeyi durdurma kararlarının yerinde tespit ve gözlem ile karar vermeleri gerektiği de mecliste vurgulandı.
Bence Bursa’nın en çok konuşulması gereken konusunu CHP’li meclis üyesi Şahin Sevinç dillendirdi. Sevinç; elinde birkaç görselle kentsel dönüşümü sorguladı. Bunlardan biri çok eski bina olduğu için depremde yıkılmış çok katlı olmayan bir evdi. Diğer görsellerden biri Atış Yapı’nın Downtown projesine, diğeri de Taşyakan İnşaat’ın Central Balat projesine aitti. O iki çok katlı yapının da kentsel dönüşümün tüm nimetlerinden faydalandığına, sonra da buraların Araplara satıldığı için övünüldüğüne, oysa ki kentsel dönüşümün sıkıntılı yerler için çıktığına dikkat çekti Sevinç…
Mesela Recep Altepe’ye Nilüfer’de altyapısında tek değişiklik yapmadan, depremsellik durumuna bakmadan, planlara işlemeden, otoparkını, yolunu, okulunu, yeşil alanını hesap etmeden nasıl kentsel dönüşüm yaptığını, 0,50 emsalle 5 katlı binaların hangi akla hizmet 15 katlara çıkardığı sorulmalı..!
Kaçak katı da geçtim, Nilüfer’de tabii ki yine kentsel dönüşüm adı altında türlü yöntemlerle kaçak blok yapan inşaat firmasının ortaklarından biriyle telefonla görüşüyorduk. Ben soruyorum, şurası kaçak mı, inşaatınız belediye tarafından mühürlendi mi, mühür fekki yaptınız mı, mühre rağmen inşaata devam ediyor musunuz? Tüm bu sorulara elimde evrak olduğu halde yalan cevap verirken şu cümlesi enteresandı: “Siz kentsel dönüşüm mü yaptırmak istemiyorsunuz?” İşte böyle durumlarda benim içimden geçen duygu ağzına terlikle vurmak oluyor, elimde değil..! Yahu ben neden istemeyeyim kentsel dönüşümü, ben kaçak yapı istemiyorum, milletin her geçen gün artan konut mağdurlarından olmasını istemiyorum, para kazanacaksınız diye milleti potansiyel mezarlarda oturtmanızı istemiyorum. Bursa’nın depremden etkilenen on ilden biri gibi olmasını istemiyorum, binlerce kişi ölsün istemiyorum.
Çok mu abartılı isteklerim..?
Bakın, Başkan Alinur Aktaş felaket yerlerini anlattı, hem meclis üyelerine, hem de sonrasına basın mensuplarına anlattı. Sağ kalanlara yardım etmek için orada günlerce elektriksiz, susuz, bisküvi yiyerek, banyo yapmadan geçirdikleri zamanları, insanların çaresizliklerini anlattı.
Gerçekten hem devletimiz, hem de inanılmaz bir şekilde organize olup kenetlenen milletimiz var olsun… Aktaş’ın dediği gibi devletimiz kararlı, bu sorunu çözecek… Ve gerçekten kabul edelim bu yüzyılın felaketi… Dünyanın duyarlı tüm halkları da yanımızda yer aldılar. Kurtarma ekipleriyle, ulaştırdıkları yardımlarla varlıklarını hissettirdiler. Bu tavırda, Türkiye’nin her zorda kalan ülkeye ulaştırdığı yardımların payı çok büyük emin olun… Aktaş’ın vurguladığı cümle “Oraların normalleşmesi için çalışmalıyız”. Evet, oralar depremzedelerin memleketiydi, doğdukları, doydukları yerdi, kendilerini hiçbir yere oraya olduğu kadar ait hissetmeyecekler. Hem Büyükşehir Belediyesi hem de Bursa’nın BTSO gibi önde gelen STK’ları, kumbarasını boşaltan çocuklardan ekmek parasını bağışlayan Bursalılar, sayamayacağımız, insan olduğumuzu hatırlatan her türlü yardım eli Bursa’yı yüceltti. Bir Bursalı olarak gerçekten gurur duydum.
Ve Alinur Başkana Bursa için can alıcı soruyu sordum: “Hepimiz evlerimizin güvenirliliğinden endişeliyiz. Depremle ilgili Bursa’daki planınız ne? Belediyede çalışan bir inşaat mühendisi belediyeye sunulan evraklardaki verilerle inşaatlarda uygulanan malzeme birbirini tutmayabilir diyor, kesin kanıt değildir diyor, ne yapmalıyız?”
Başkan, Bursa’nın en güvenli yerinin dağın eteklerinde yapılan kaçak binalar olduğunu söyledi. Planlara fay hatlarının hemen işleneceğini, 1999 yılından sonra yapılan binalarda çok fazla sıkıntı olmayacağını, keza Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman depremlerinde çoğunlukla 1999 yılından önce yapılan binaların yıkıldığı belirtti. Ve büyük binaların giriş katlarına yapılan market, banka vs gibi yerlerde kolon kesme konusuna özellikle bakacaklarını söyledi.
Ben şahsım adına elimden geldiğince depremi unutmamaya, unutturmamaya özen göstereceğim, lütfen sevgiler okurlar, evleriniz mezar olmasın, kontrollerinizi yaptırın…!
Böyle bir felaketin dünyanın hiçbir yerinde olmamasını diliyor, herkesin başucunda bir deprem çantası bulunmasını salık veriyorum.
Sağlıkla kalın…