Sizleri 40-50 yıl öncesine götürmek isterim
İlkokullarda okutulan adabı muaşeret kitabında 21 görgü kuralı yer almaktaydı.
Adab-ı Muaşeret Kuralları:
Büyüklere; anne babaya saygı ve sevgi,
Ayakta bir şeyler yenmemeli ve içilmemeli,
Telefonda arayan kişi ilk olarak kendini tanıtmalı
Öksürürken veya hapşırırken ağız el veya mendil ile kapatılmalı,
Kalabalık alanlarda yüksek sesle konuşmamaya dikkat edilmeli,
Biri konuşurken sözü kesilmemeli,
Kalabalık ve toplu alanlarda sakız çiğnenmemeli,
Eller pantolon cebine koyulmamalı,
Pazarlık sırasında ürün kötülenmemeli
Yemek davetlerine gecikmeden zamanında gidilmeli,
Başkalarının yanında ayaklar uzatılarak oturulmamalı,
Emanet alınan eşyalar geciktirilmeden verilmeli..
Diye devam eden kurallar, 2007’de kaldırıldı.
Şu anda; saygısızlık, bencillik, sabırsızlık, terbiyesizlik veya edepsizliği her alanda görebiliyoruz..
Geldiğimiz duruma bir bakalım şimdi;
*“Görgü kuralları” kaldı mı?
*Her gün yaya, yolcu, araç sürücüsü, motosiklet, elektrikli kaykay veya bisiklet binicisi olarak “mülkiyeti topluma ait olan” mekanları (yolları, kaldırımları, meydanları, park ve bahçeleri) kullanarak iş için bir yerlere gidiyor veya geziyor, eğleniyorsunuz..
İster istemez, aynı alanı diğer bireylerle bölüşmek zorunda kalıyor. Bu sırada çıkarlar çatışıyor. Çünkü ortak mekan ve imkanların arzı az, talebi ise çoktur. Her birey fıtraten bir “ekonomik homo=ekonomik insan”dır. Böyle olduğundan, en az zaman ve enerji sarf ederek amacına ulaşmak ister. Bu amaçla “önce ben” diye tutturur. O zaman da ortaya “önce kim” sorusu çıkar. Kavgaya veya silahına sarılma dürtüleri ortaya çıkar.
Oysa devlet kurabilen toplumlar;
1,Ortak mekan ve imkanlardan maksimum faydayı sağlamak yani “milli geliri verimlilik artışıyla büyütmek”, içindir.
2,Edepsizlerin “edepsizlik rantı elde etmelerine” engel olmak için yasalar çıkartır.
Toplumun çoğu açken, azınlık TOK yaşamaya devam eder.
Mesela “Trafik Kanunu”. Yasanın çıkması yetmez. Yasaya uymayanı, uymaya zorlasın diye polisi görevlendirir. Ne var ki polis ancak, toplumun çoğunluğu “edepli” yalnız küçük bir kısmı “edepsiz” davranıyorsa yeterince başarılı olur.
3, Sosyal medya; cep telefonları yanında olmayanlar, sudan çıkmış balığa dönmekte, bir an önce telefonlarına kavuşup “normal” (?) hayatlarına dönmek istemektedir.
Sosyal medya, “adab-ı muaşeretin” en gerekli olduğu alandır.
Devletler yasalarla bu alanı “edepli” hale getirmeye çalışmaktadır.
Ama toplumun kendisi de yavaş da olsa bir “sosyal medya adabı” geliştirmek zorundadır.
Bu adap, “sana yapılmasını istemediğini, başkasına yapma” evrensel kuralından başlamalıdır. İşin bir de iktisadi yönü var. İnsanlar sosyal medyada çok zaman harcıyor.
Bu büyük bir kaynak israfıdır. Çünkü vakit nakittir. Sosyal medyanın adabı muaşereti oluştukça, ekonomik gelişme de hızlanacaktır…
Gerçek de ; Edep, ekonomiktir