İki yıl önce anneme teşhis koyulduğunda tanıştım Alzheimer demansı hastalığıyla… Demans Latince mens yani zihin kelimesinden türetilmiş, demans ise zihnin yitirilmesi anlamına geliyormuş… Kelime anlamıyla başlayıp sayfalarca metin okudum – okuyorum 2 yıldır. Yavaş yavaş beyni ele geçiren bir düşman bu hastalık…
Ve tedavisi yok, sadece geciktirmek – yavaşlatmak için bir dünya ilaç kullanıyorsun… İnsan, sosyal bir yaratık… Demans; sosyallikten, iletişimden koparıyor seni, neşeni, umutlarını, çok sevdiğin yakınlarını, evlatlarını elinden alıyor yaşarken… Unutuyorsun…
Ötesi her konuda – her şeyi – en ince ayrıntısına kadar çok bildiğini zanneden Demans hastaları yakınları olarak, onlara nasıl davranılması gerektiği de bilmeden biliyoruz..! Oysa ki; bu sürecin nasıl gelişeceğini, ne yapmanız gerektiği bilmek başlı başına bir uzmanlık alanı..! Hastanız; günü, saati, zamanı hatırlamadığında, kendi evindeyken başka bir yerde olduğunu iddia ettiğinde, evinden komşusunun, akrabasının sürekli bir şeyler çaldığını inanarak ifade ettiğinde, nihayetinde sizi bile tanımadığında nasıl yaklaşacağınızı, nasıl toparlayacağınızı bilmezseniz hastalığın ilerlemesine yardımcı oluyorsunuz.
Hasta için çok zor bir süreç gibi görünse de, hastaya bakan için daha zor… En çok sevdiğiniz kişilerden biri gözünüzün önünde eriyor, yemek yerken yutkunmayı unutmaya kadar gidecek bir süreç olduğunun bilincindesiniz, geceniz – gündüzünüz birbirine karışıyor, kısaca psikolojinizin dip yapması için tüm gereçler tamamlanıyor.
Bir yardım eli arıyorsunuz… Sizi birkaç saat dahi olsa rahatlatacak bir yardım eli…
Bu hastalığın pençesine düşmüş yakınları olanlar anlayabilir ancak anlattıklarımı…
Geçen hafta bu yardım elinin halka uzandığı bir merkeze, Barem’e (Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi) Osmangazi Belediyesinin davetlisi olarak gittik.
Sosyal belediyeciliğin en iyi örneklerinden biriyle karşılaştık diyebilirim. Hem engelliler, hem de Alzheimer’li hastalara hizmet vermeye başlamış bu merkezin kurulduğu binanın mimari projesinde engelli ve yaşlılar için hem rahatlık hem de güvenlik adına tüm detaylar hesaplanmış, göz önünde tutulmuş. 20 bin metrekare üzerinde kurulu bulunan merkez büyüklüğü ve fonksiyonelliği ile Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor.
Barem aslında 3 bölümden oluşuyor.
Obam (Osmangazi Bakım Merkezi) 150 kişi kapasiteli engelli bireylerin bakım ve rehabilitasyonu,
Albam (Alzheimer Hastaları Bakım Merkezi) 150 kişi kapasiteli Alzheimer hastalarının bakım ve rehabilitasyonu,
Ve 200 yataklı Huzur Evi olarak hizmet hedefleniyor.
Şimdilik engelli ve Alzheimer’lı hastalar için hizmete devam eden Osmangazi Belediyesi, Huzur Evinin hizmete girmesi için çalışmalarını sürdürüyor, burada en iyiyi yakalamak için Darüşşafaka gibi köklü kurumlarla görüşmeler yapıyorlar.
Engelli yakınınızı veya Alzheimer’lı hastanızı hafta içi evinize kadar gelen servisle alıyorlar, akşamüstü tekrar bırakıyorlar. Siz bu arada alışveriş, dinlenme gibi özel ihtiyaçlarınız için zaman ayırabiliyorsunuz. İşte o zaman ne kıymetli bilseniz…
Merkezde; her engelli bireyin engel durumuna, yaşlı bireylerin de özel durumlarına göre aktiviteler oluşturuluyor, bireyler için iş-mozaik atölyeleri, spor, resim, bilgisayar, müzik ve yemek gibi becerilerini geliştirmeye yönelik donanım ve ekiplerle çalışacakları alanlar yer alıyor.
Yaşlanınca ya fazla sevecen oluyoruz ya da huysuzlaşıyoruz. Zor, riskli, yüklü ve sürekli ekonomik yükü olan ama çok faydalı bir işe girişmiş Başkan Mustafa Dündar…
Sizinle bir anımı paylaşayım yeri gelmişken…
Yıllar önce kurumsal bir firmada halkla ilişkiler yöneticiliği yaparken önce iki hafta sonu üst üste Çocuk Esirgeme Kurumundaki evlatları, sonraki iki hafta sonu da Huzur Evindeki yaşlılarımızı Mudanya’ya götürmüştük. Çocuklarla yaptığımız gezi muhteşemdi. Sevgi doluydular ve sadece sevgiye açtılar, güle oynaya gittik, denize beraber taş attık, aralarında ilk defa deniz gören çocuklar bile vardı, hiçbir sorun olmadan, onlar yuvalarına biz evlerimize gittik. Ben aylarca kendime gelemedim… Nasıl bırakır insan evladını sorusu hala aklımı kurcalar durur. Emin olun çoğunun ebeveyni vardı, çoğu parçalanmış ailelerin çocuklarıydı. Neyse ki devletimiz bu evlatlara çok güzel bakıyor, yetiştiriyor, hatta ömürlük iş veriyor, devlet memuru yapıyor.
Huzur Evindeki yaşlılar için otobüslerle kapıya dayandığımızda ilk sorun orada çıktı, ön koltuğa sen oturacaksın, ben oturacağım kavgası… Sonra Mudanya’da sen çok yemek yedin, ben az yedim tartışmaları… Çocukları yönetmek zor denir de yaşlılar çok daha zor… Ve fakat Huzur Evinde tanışıp orada evlenen, birbirlerine deliler gibi aşık bir çifte kumru ile de tanışmıştım o gezide, huzur bulmuşlardı, mutlulardı. Ben de sosyal hayatın devamı için yaşlılığımda Huzur Evine gitmek isteyenlerdenim. Üstelik doktorun, hasta bakıcın, psikoloğun yanında, yediğin önünde, yemediğin arkanda… Dostun, arkadaşın, aktiviten her şey tamam… Allah, elden ayaktan düşürmesin… Kimseyi, kimseye muhtaç etmesin…
Dönelim Barem’e…
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’la birlikte merkezi gezerken bize eşlik eden kadronun da son derece profesyonellerden oluştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ziyaretimizde engelli kardeşlerimizle ve yaşlı amca ve teyzelerle biraz sohbet etme imkanı da bulduk. 15 gün önce merkeze gelmeye başlayan yaşlı bir amcamızın ağlayarak Mustafa Başkana bu hizmeti verdikleri – o tesisi yaptıklarını için teşekkür etmesine, dua ettiğine tanık oldum. Fena duygusalım ve mesleğine duygularını katmamayı beceremeyen biriyim, varın halimi siz düşünün…
Odağında insan olan, insana dokunmak olan bir işe imza atmış Başkan Mustafa Dündar, demans hastası olup unutanları unutmamış, onları kucaklayacak bir merkez yapmış, kutluyorum.
Siyaset yazmayı çok seven bir gazeteci olarak kulis yazmazsam olmaz:
Yerel seçimler bu kadar yakınken üç dönemdir Osmangazi Belediye Başkanlığı yapan ve bu kurala takılan Mustafa Dündar’a gelecek dönem hedefini, nasıl bir yol çizeceğini sordum: “Ak Parti’de yollar bitmez, deneyimli siyasetçiler değerlendirilmeli, partimiz yıpranan yüzleri değiştirmeyi iyi becerir” dedi “Ama benim yüzüm yıpranmadı” cümlesini de gülerek ekledi. Anlayacağınız Başkan Dündar seçim arenasına şimdiden hazır…
Ve fakat Bursa’da her parti ve her siyasetçi için zor geçecek bir seçim gerçekleşecek…
Hayırlısı diyelim…
Ekonomik buhranların olmadığı, sağlıkla ve huzurla yaşlanacağımız günler dileyelim…