Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen “Siyasal Haber” dalında Başarı Ödülü’nü kazanan ve “Yılın Gazetecisi” seçilen Lube Ayar, Gemlik Kitap Limanı’nda okurlarıyla buluştu. ,Ayar,
“Herkes teslim olurken Fenerbahçe Nasıl Direndi” başlığıyla gerçekleşen söyleşide futbolu etkilemeye çalışan karanlık güçleri gözler önüne serdi. “Ne Şikesi? Memleket Elden Gidiyor” kitabında yargı muhabirliği yaptığı dönemde özel yetkili savcı ve hakimlerin Türk hukuk sistemini nasıl altüst ettiğini anlatan Ayar, yaşadığı zor süreci en şeffaf haliyle anlattı.
“Uğur Mumcu’nun bayrağını düştüğü yerden kaldırmalıyım dedim”
Üniversiten mezun olduğu günün hemen ardından gazetecilik mesleğine başladığını anlatan Ayar, “Uğur Mumcu katledildiğinde gazeteci olmaya karar verdim. Çocukluğumdan beri yazmak ben de büyük bir tutkuydu. Fakat Uğur Mumcu’nun ölümü benim için önemli dönüm noktasıydı ve cenaze töreninde çok ağladım. Neden o kadar çok ağladığımı hala bilmiyorum. İşini yapan bir insanın ödüllendirilmesi gerekirken katledilmesi çok küçük yaşta çok ağırıma gitti. Özellikle kitabımın girişinde de bunu yazmıştım. Dolayısıyla şöyle bir mesaj vermek istedim; bayrağı düştüğü yerden alacak yeni insanlara ihtiyaç var, cesaret gösterecek yeni insanlara ihtiyaç var ve bu duyguyla gazeteci olmak istedim” dedi.
“Gazetecilik idealist olmayan birinin yapabileceği bir iş değil. Büyük fedakarlıklar grektiren ve karşılığında duygusal tatmininiz dışında alabileceğiniz hemen hemen hiçbir şey yok” diyen Ayar gazeteciliğin hiçbir servetle alınamayacak mutluluklar yaşattığını aktardı.
“FETÖ firarisi Zekeriya Öz ile aynı adliyedeydim”
FETÖ firarisi dönemin Cumhuriyet Savcısı olan Zekeriya Öz’e ilişkin kilit konulara tanık olan Lube Ayar yaşadığı zorlu süreci anlattı. Konuşmasında o adliyede Zekeriya Öz’ün odasına girmeyen tek muhabir olduğunu aktaran Ayar devamında, “Adliyedeki en genç yargı muhabirlerinden biriydim ama Zekeriya Öz’ün başka bir misyon ile hareket ettiğini görebiliyordum. Çünkü bir savcının odasına yaklasık 30 gazeteci giriyor ve savcı, hukuken gizli tutulması gereken belgelere ilişkin bilgiler veriyordu. Dosyayı anlattığı gazeteciler ertesi gün yazıyorlar, ülkenin farklı kesimlerinden gelen insanlar farklı gazeteler satın alıyorlar ama hepsinde aynı şeyler yazıyor. Benim savcının odasına girmeme nedenim şuydu; çok küçük yaşlarda yargı muhabirliği yapmaya başladım ve ben savcıların dosyaları nasıl değiştirdiğini kanıtlayarak yılın gazetecisi olmuştum. Kendimce düşüncem şuydu, savcı ne derse desin önce yargılamanın sonucunu görelim, iddianameyi görelim ne yazmış bakalım yazdıklarını kanıtlayabilmiş mi? Hayat beni buna dönüştürdü” dedi.
“Fenerbahçe annem, babam ve kardeşlerim gibi”
Lube Ayar tarihe geçen önemli olaylardan biri olan, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın, 3 Temmuz 2011 sabahı gözaltına alınmasıyla başlayan soruşturmaya ilk günden itibaren gösterdiği sert ve etkili muhalefetle yaşadıklarını da aktardı.
FETÖ’ye uzanan dava sürecini detaylarını paylaşan Lube Ayar, “Yapılan kumpaslar ve üstü kapatılan davaların ardından Fenerbahçeye yapılan bam telime dokunulan yer oldu. Aziz Yıldırım’ın gözaltına alındığını görünce iki saat içerisinde tüm basın kuruluşları dosyayı yazdı. Zekeriya Öz, artık muhabirlerle değil yayın yönetmenleriyle görüşmeye başladı. Adliyeye bir anda Ahmet Hakanlar, Fatih Altaylılar gibi bu kadar üst düzey medya kuruluşu temsilcileriyle görüşülmesi dosyaya inandırdı. O süreçte işsizdim ve iş anne, babam ve kardeşlerimle aynı halkada olan Fenerbahçe’ye gelince başlangıç oldu benim için” dedi.
“Herkes teslim olurken Fenerbahçe nasıl direndi”
Yaşanan şike davasında basının izlediği tutumun sonucunda işin ucu Fenerbahçe’ye uzanınca FETÖ’nün psikolojik vurgun yöntemi olan lideri ele geçirmeye çalışma düşüncesinin Aziz Yıldırım’da da uygulanmak istediğini söyleyen Ayar, “İlk günlerde kimse bir şey yapamadı. Herkes çok üzgün ve dağılmış durumda ben de Twitter’dan yazıyorum ama insanlar korkmuştu. Ayrıca taraftarın toplanması engellendi. Ben de Twitter’dan Fenerbahçelilere seslenerek caddede yürüme çağrısında bulundum. 10 Temmuz günü geldi toplanmamız yasaklanıyor ama farz edin ki maça gitmek için kaldırımda yürüyeceğiz bir şey yapmayacağız dedim. Ardından çıktık sokağa, gördüğüm kalabalık 300-400 binlere ulaşmıştı. Duygu yüklü o anda ağlayarak yürümeye devam ettik” şeklide o anları anlattı.