Yıllar geçti, hiç unutulmadı.
Yeni evlenenlere; nikâh törenlerinde, cüzdanı geline verilirken söylenen cümlelerdi.
Şimdi yuva kurmak, evlenmek deyince gençler kaçıyor.
Evlenenlerde “en fazla bir çocuk yeter” diyor.
Neden mi?
Bakın bu memleketin en zengin iş insanı, serveti dünyada ilk 500 arasında olan Rahmi Koç. yaşam kalitesi sıralamasındaki yerimizi nasıl tespit etmiş:
“10 yılda 15 milyon nüfus yetişti diyoruz. O dönemde Yunanistan nüfusu 6 milyondu şimdi 11 milyon. Biz 85-86 milyonuz. Başımıza ne geliyorsa nüfus artışından. Okul yetmiyor, gıda yetmiyor, hastane yetmiyor, hiçbir şey yetmiyor. Bu kadar nüfusla hareket etmek ve ekonomiyi sağlamlaştırmak zor. Çünkü kendi yarattığımız kaynak kendimize yetmiyor!”
Yetiyor mu? – Yetmiyor.
Hepimiz görüyoruz:
-Kırmızı et yerine, tavuk ciğeri.
-Sucuklu, kaşarlı tost yerine boş tost.
-Gerçek öğretmen yerine, köy imamı derse giriyor.
-Köy okulu gibi açılan Üniversitelerden mezun olanlar, mavi yaka ile asgari ücret alıyor.
(Kaliteli eğitim verilemiyor.)
Türkiye’nin en zengin iş insanlarından olan, patronlar kulübü TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi Tuncay Özilhan’ın dedikleri:.
“Türkiye’de ortalama ücret ile asgari ücret arasındaki makas giderek kapandı. Üniversite eğitiminde nitelik düşüşü ile üniversite ve lise mezunu arasındaki ücret makası da daraldı…”
Eğitim asgari, ücretler asgari, kalite asgari, asgari yaşıyoruz yani!
Birde nüfusumuza dışardan eklenen Suriye ve dünyanın başka yerlerinden gelip kapağı ülkemize atan 10-15 milyon ‘misafiri’ de var. Alın size 100 milyonluk Türkiye nüfusu.
Türkiye’nin kaynakları kime, nasıl yetsin?
Kalitedeki düşüşü millet olarak iliklerimizde hissedip yıllardır izliyoruz..
Ama bazı gazete ve TV’lerde her şeyi güllük gülistanlık göstermeye devam ediyorlar.
Gerçekleri gizlemek için dizilerde, kalitesiz programlarında pespayeliğin tavan yaptığı reality şovlarda, malı götürenlerin gözümüze soktukları yaşamlarında, sosyal medyada güzellik ve müstehcenlik adına ne varsa yapmaya çalışmaları ve bizi uyutmaya çalıştıklarını görenler vardır diye düşünüyorum.
Tüketicilerin maaşlarını kısarak; kaliteli yaşam süresini, aile durumunu, boşanma oranlarını, sivil toplum kuruluşlarına katılım oranını, kişi başına düşen geliri, ülkedeki yolsuzlukları, iş güvenliği ve işsizlik oranını, siyasi özgürlükleri, cinsiyet eşitliğini, kişisel mutluluk oranlarını dengelemek çok zor olsa gerek!
Dünya yaşam kalitesi sıralamasındaki yerimizi buldunuz sanırım.