Gülümsemeyi unutmuş bir toplum haline mi geldik?..
Acımız çok büyük, önce 12 sonra 9 şehit haberi aldık.
Kimimiz bu memleketin her biri çok kıymetli evlatlarının yitip gitmesine kahroluyor…
Kimimiz bütün kalbimizle anlıyoruz acıyı, yeri dolmaz evlat kaybını…
Kimimiz anlarmış gibi yapıyor, konuşuyor…
Kimimiz siyaset yapıyor…
Kimimiz intikam yeminleri savuruyor, ömrünü tamamlamış sözler söylüyor…
Fakat hain maşalar pis pis inlerinde sırıtıyor ama hiç birimiz bayrak asılan, ateşin düştüğü o evlerde ‘sonrasında’ neler olduğunu bilmiyor, yaşamadığı için de bilemez…
Yıllardır Türkiye, Suriye, Irak komşularıyla “toprak bütünlüğünü tehdit edenlere karşı kenetlenme politikası” uygulasaydı bu acılar yaşanır mıydı?
Diğer taraftan:
Hiç bir ülke; TÜRK İSTİKLAL HARBİ kadar olumsuzluklar, yokluklar ve imkansızlıklar içinde başarıya ulaşamamıştır.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ilginç bir hekimin hikâyesini ele alalım istedik.
Modern Türk tarihinin en önemli isimlerinden birisi; 1884 yılında dünyaya gelen, 1951 yılında vefat edene kadar toplumun her kesimince tanınan popüler bir psikiyatr Mazhar Osman.
Bir gün Atatürk, İsmet Paşa ve birkaç arkadaşı Bakırköy Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesini ziyaret ederler, nüktedan ve renkli kişiliği, uyguladığı tedavi metotları ile dünya çapında meşhur olan ünlü Doktor Baştabip Mazhar Osman Bey ile sohbet ederler.
Bu arada Atatürk, sohbet esnasında Mazhar Osman Bey’e sorar:
– Osman Bey, bu delilik nasıl bir şey?
– Gazi Paşam az da olsa herkeste bir parça vardır, deyince Atatürk:
– Ne demek istiyorsun, bende de mi var?
Hoşsohbet ve sözünü esirgemeyen biri olan Mazhar Osman;
– Ooooo Sizde herkesten bin beter var. İçeride ve dışarıda dört iklim, yedi cihana kafa tutmak akıllı adamın yapacağı iş mi? der.
Atatürk, İnönü ve yanındaki arkadaşları bu söze dakikalarca katıla katıla gülerler.
İçinde bulundukları ortam ve şartlar incelendiğinde Kurtuluş Savaşındaki başarı, normal akla, zekaya ve cesarete sahip kişilerin elde edebileceği basit bir olay değildir.
Şüphesiz ki Olağanüstü başarılar, olağanüstü yetenek, zeka, akıl ve üstün cesaret gerektirir.
Zamanında yapılan bu ‘Mizah’ demokrasi toprağında kök salmıştır.
Maalesef son zamanlarda; ülkemizde sevgi, barış ve hoşgörünün yerini nefret ve kavga alınca mizah alanında da çöl gibi çoraklaştık.
Şimdi; sokaklarda, caddelerde yürüyen insanlara dikkat edin.
Bakalım sokakta, gülümseyen bir yüz görebilecek misiniz?
Biz hâlâ ‘sözün bittiği’ yerdeyiz!