Bir millet düşünün!
Çalışma hayatına başladığı andan itibaren devleti için vergisini düzenli ödemiş, vatandaşlık görevini layıkıyla yerine getirmiş, modern toplumların yaptığını yapmış, devletin sürdürülebilirliği, kamu hizmetlerinin finansmanını, gelir adaletinin sağlanmasına katkıda bulunmuş…
Ancak vergi politikalarının dengeli ve adil olmaması önemli ölçüde onu yıpratmışsa…
Nedir bu toplumsal dengesizlik ve ekonomik sorunlar, diye sormaz mı?
EVET SORAR!…
Bu millet geçen yerel seçimde sordu.
Ve şunları istedi:
*“Yiyen, şatafatlı Belediye” değil, hesap veren…
*Yiyicilik yapan değil, alın teri döken…
*Şatafat değil, sadelik…
*İsraf savurma değil verimli çalışma ve kuruşun hesabını verme …
*Kayırmacılık değil işi ehline verme…
*Borçlu belediye değil, kasayı dolduran belediyeleri istedi.
Ama devlette tasarruf başlamadı.
Sandıktan çıkan ağır sonucu da etkileyen ekonomideki tabloya çözüm olarak iktidar ‘kamuda tasarruf’ vaat etti. Ancak devlette israfın bitirilmesine yönelik somut bir plan ve adres ortaya konulmadığı gibi ‘tasarruf’ derken de kemeri yine vatandaşın sıkacağı belli oldu.
Milli Eğitim Bakanı öğretmen atamalarında Maliye’den görüş beklendiğini açıkladı.
Çalışma Bakanı ‘Asgari ücrete ara zam yok’ dedi.
Milyonları fakirleştiren tabloda KKM gibi irrasyonel uygulamaların yanı sıra Hazine garantili projeler etkili oldu. Belediyelerde ifşa olan savurganlık ölçüsüz harcamaların kamunun her kademesine sirayet ettiğini gösterdi. Seçimden sonra ise hükümet yetkilileri kamuda tasarruf söylemlerini ortaya attı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz “Kamuda tasarruf için ciddi çalışma yürütülüyor” dedi.
Ancak somut bir adım dile getirilmedi.
-Gösteriş yatırımı,
-Gösteriş tüketimi,
-Arsızca savurganlık,
-Müteahhit kayırma,
-Yüksek faizli dış kredi…
Tasarruf yapan bu millet; sefilce yokluğu hissediyor ve yolsuzluğa devam edildiğini izlemekte!..