Geçen yılları arar olduk.
Ülke nüfusumuzun sadece 5’te biri (17 milyon 200 bin kişi) Avrupa düzeyinde yaşıyor.
Bu iyi ama geride kalan milyonlarca kişi ne durumda?
Dışarıda gezen emekliler, işçiler, dar gelirli yurttaşlar lüks lokantalara, eğlence yerlerine, turizm bölgelerine gidip tatil yapabiliyor mu?
Gariban vatandaşlar oralara gidebiliyor mu?
Büyük çoğunluk çile çekiyor!
Ülkeyi yöneten siyasiler, nüfusumuzun beşte biri olan en yüksek gelirli kesimin (17 milyon 200 bin kişinin) yiyip içmesine, ev ve otomobil almasına, gezip tozmasına bakarak:
“Yollar araçlarla dolu, lüks lokantalarda yer bulunmuyor. Uçaklarda boş koltuk yok. Hangi yoksulluktan bahsediyorsunuz siz?
Avrupa bizi kıskanıyor.” diyorlar.
Yüzde 80’lik kesim; yokluk, açlık, fatura (icra-borç-pahalılık-yoksulluk), kira ve kredilerle boğuşurken:
Anketlerde açıklanan rakamlara bakalım:
– Halkımızın yüzde 20’si (17 milyon 200 bin kişi) açlık sınırında…
– Halkımızın yüzde 40’ı (34 milyon 400 bin kişi) yoksul, çok zor geçiniyor…
– Halkımızın yüzde 20’si (17 milyon 200 bin kişi) kendi yağı ile kavruluyor…
– Halkımızın yüzde 20’si (17 milyon 200 bin kişi) zengin…
Evet, tepedeki yüzde 20’lik kesim, ülkenin en yüksek gelirli grubu olarak mutlu yaşayabilir, keyifleri yerinde olabilir ama ya diğer milyonlarca insanımız?
Onların iyi yaşama şansları var mı?
Yok!
Milli olan milli eğitimimiz yozlaştıkça, demokrasiden, laik cumhuriyet ilkelerinden ve hukuktan uzaklaştıkça, toplum olarak hızla çağın dışına doğru itiliyoruz.
Çeyrek asırdır; politikasından eğitimine, hukukundan yargısına, sanatından futboluna kadar bölünmüş durumdayız ne yazık ki!..
Diyanet İşleri Başkanı bile Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı enflasyon rakamlarına itibar etmedi!
Geçen yıl 5 bin 950 lira olan kesim bedeli bu yıl yurt içinde 11 bin 750 lira, yurt dışında bunun yarısından daha az: 4 bin 750 lira…
Türkiye’de sevap işlemek yurt dışındaki sevaptan iki kat daha pahalı demek ki!
10 bin lira emekli maaşı aldığını ve değil kurbanlık, yarım kilom et yüzü bile görmediğini söyleyen bir okurum gönderdiği mesajda:
“Ali Erbaş, emeklilerle dalga geçiyor. Asıl kurbanlar biziz. Bize lâyık görülen maaşla rüyalarımızda bile kurban kesemeyiz ama onlar bizi kurban diye keserler” diye yazıyor.
Ona “Haklısın” demekten başka ne diyebiliriz ki?
*Bizim acilen çağdaş bir toplum olmamız şart!..
*Kaybettiğimiz tüm değerleri (demokrasiyi, hukuku, adaleti, laiklik ilkelerini) yeniden tesis etmemiz gerekiyor!..
Farkında mısınız?
Her konuda bölünmüş, birbirine yabancı, sevgisiz bir toplum yarattılar…
Yükümüz, o kadar çok ağırlaştı ki, bir an önce NORMALLEŞ’ meye ihtiyacımız var!