Bu günlerde; “Yokluk ve yoksulluğun olduğu o eski günler artık tamamen geride kaldı” dense de…
Buna inanan kalmadı…
Sayın Erdoğan muhalefette iken (23 yıl önce) meydanlara çıkıyor ve şöyle diyordu:
-“Şu anda millete gidebiliyorlar mı?
-Yüzleri var mı?
-Esnafın arasına çıkabiliyorlar mı?
-Köylünün arasına gelebiliyorlar mı?
-Pamuk tarlasına girebiliyorlar mı?
-Pancarda varlar mı?”
Zamanında, bindirilmiş kıtalar her sorudan sonra:
“Yooookkkk!” diye bağırıyorlardı ve gol atılıyordu.
O zamanlar, Anayasaya göre ‘Baş örtüsü’ meselesi vardı…
Din sömürüsü hat safhadaydı.
VE
Hepsi geçti, gitti.
Yüzde 99 Müslüman olan bu ülkede, her kesim bunları anladı.
Baş örtüsü meselesi bitti.
28 Şubat istismarı artık yok.
Dinimizi, her kesim kendine göre yaşamakta…
Ve her kesim bir birbirine saygılı oldu.
Şimdi çiftçilerin gelirleri giderlerini karşılayamaz oldu.
Çiftçilerin ürettikleri tarım ürünleri saman dahil ithal edilen yabancı ülke çiftçilerinin ürünleri ile rekabet edemez oldu.
Çiftçilerin tarlasından, serasından, bahçesinden 1 liraya çıkan ürün kent pazarında 15 -20 liraya satılır oldu.
Çiftçiler kimyasal gübre, ilaç, tohum, banka borcuna çalışır oldu.
Türk çiftçisi, pazara erişemez oldu ve kendi öz yurdunda; “sen fiyatı beğenmeyip tarlanı ekmiyorsan toprağını alır şirketlere kiralarım” diyenlerin eline mahkum oldu.
Böylece kendi toprağında üretim yapan çiftçinin tabutuna son çivi de çakılmış oldu.
Şimdi daha iyi anlıyoruz…
Muhalefet milletvekilleri çiftçinin, üreticinin yanındalar, acısını, öfkesini paylaşıyorlar.
Haklarıdır, siyaset bu, yapacaklar, demokratik yoldan iktidarı değiştirecekler.
Ancak tarımda biriken sorunları çözecek ve “çiftçiyi babasından ileriye taşıyacak” modelleri ‘nedir?’ anlatmaları gerekir.
Sanayi politikası, ekonomi politikalarını, sağlıkta – eğitimde çözümleri ve tarım-hayvancılıkta yerinde çözüm politikalarını şeffaf bir şekilde anlatmaları gerekir.
Yine de: Bumerang döndü geldi bu güne:
“Öyle ise, tek çözüm kalıyor. Seçim, seçim, seçim…”.
Çünkü; can yakan bir açlık, yokluk ve yoksulluk var…