“Malı mülkü değil, kaşı gözü değil, merhametidir bir insanı güzelleştiren…” Mevlana
Neydik?
Ne olduk?
Hatırlayın!
Bu cennet Ülkemizde;
Sevgi, saygı, şefkat ve paylaşımı önde tutan bir toplum kesimi vardı.
Bebeklere, kadınlara, yaşlılara gerektiği gibi davranıldığı bir ülkemiz vardı…
Egoizm:
Para mı?
Şan mı?
Şöhret mi?
-Avrupa ülkeleri, Ortadoğu’daki savaşın yayılacağının farkında…
Göç, tüm Avrupa’nın özellikle de Almanya’nın kabusu olduğu için Almanya Başbakanı Scholz apar topar soluğu Türkiye’de aldı.
Yandaş medya hemen coşkuyla pembe tablo çizdi.
“Eurofighter’lar geliyor!” haberini yaydı.
Alman Başbakanın asıl derdi, “Parası neyse verelim, mülteciler sizde kalsın” demek mi? Afganistan’dan, Lübnan’dan da gelenlere kapımız açacak mıyız?
-Narin, Sıla bebek davalarına ne oldu?
-Yeni doğan bebeklerin durumu!
Günlerdir; bazı özel hastanelerde açılan bebek yoğun bakım bölümü; kazanç uğruna bebekleri ölüme sürükledikleri öne sürülen “Yenidoğan Çetesi” ve benzerleriyle ilgili tüyler ürperten bilgiler toplum sarsmaya devam ediyor…
Medeni bir ülkede yeni doğan bebeklerin katledildiği bu olay hükümetleri sallar.
Bu durum, ekonominin de öne geçer.
Sosyal bozulma, sosyolojide, genellikle bir topluluk ortamında sosyal yaşamın değişmesini, işlevsizliğini veya çöküşünü tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Sosyal bozulma, modern toplumun eski kesinliklerinin ortadan kalktığı ve oldukça yeni bir şeyin ortaya çıktığı radikal bir dönüşümü ifade eder.
Gerilemeler, kötüleşmeler siyasetten sanata, spora kadar uzandı. Hukukta, ekonomide, turizmde, sanayide, sağlıkta, eğitim-öğretimde, güvenlikte, kentleşmede giderek büyüyen olumsuzluklar geleceğimiz yönünden düşündürücü durumda, iktidar belediyelerinin iktidara yakın vakıflara aktarımları, tahsisleri, destekleriyle genişleyen siyasal korumacılık toplum ahlâkını da etkiliyor.
Maalesef; ahlâksızlığın yansımadığı alan kalmıyor.
Bilimin, insanlığın, terbiyenin yeri daha çok önem kazanıyor.