Home GÜNCEL KÖPRÜDEKİ ZEBANİLER…

KÖPRÜDEKİ ZEBANİLER…

- Guncellenme Tarihi: 6 Aralık 2016 13:39
12 min read
KÖPRÜDEKİ ZEBANİLER… için yorumlar kapalı
0

Bir zamanlar bir ülke varmış, ülkede yaşayanlar Padişah ne yaparsa yapsın gıklarını çıkarmıyorlarmış hatta o nasıl davranırsa davransın destekliyorlarmış. Padişah aslında bu duruma çok ama çok bozuluyormuş. “Bir kulum çıksa da şikayet etse” diye.. Vezirlerini bir araya toplamış durumu anlatmış ve çözüm bulmalarını istemiş. Vezirin biri ülkenin iki yakasını birleştirecek bir köprü yapmayı önermiş. Bu öneri kabul görmüş ve köprünün inşasına başlanmış. Nihayet köprü bitmiş. Padişah köprünün bir ucuna askerleri koymuş her geçenden para alıyormuş. Lakin millette hala gık yok. Bunun üzerine Padişah köprünün diğer ucuna da askerlerini koymuş ve köprüden geçmek isteyen iki tarafta da para ödemek zorundaymış. Fakat ne hikmetse kimse itiraz etmemiş. Padişah çok sinirlenmiş ve bir karar vermiş. “Köprünün tam ortasına bir zebani koyacaksınız geleni de geçeni de dövecek” demiş. Gel zaman git zaman kimsede yine ses yok. Derken Padişah bir gün tüm ahaliyi bir meydana toplamış. “Eyyyy ülkemin insanları, koyun gibisinin, çobanınız olarak ne yaptıysam sesiniz çıkmadı. Şikayeti olan birisi çıksın karşıma” demiş. Cılız bir ses kalabalığın arasından duyulmuş. Padişah “Hah işte biri çıktı nihayet, söyle bakalım…” demiş. O cılız sesin sahibi korkak ve ürkek bir sesle “Padişahım söylediklerimi şikayet olarak algılamayın ama hani şu köprünün ortasındaki zebani var ya, orda sıramızı beklerken çoook uzun kuyruk oluyor. mümkünse birkaç zebani daha koyamaz mısınız !…” demiş.

Şimdi bu hikayeyi ilk okuduğumda sanki günümüz Türkiye’si geldi aklıma. Çünkü hikayedeki karakterlerin tıpa tıp benzerleri var ülkemizde. Tamam kabul ediyorum. Bizim ülkemizde de az da olsa sesini çıkartıp zebaniye itiraz etmeye çalışanlar var. Aslında dostlar sorun ne çobanınızım diyen Padişah da ne de her yapılanı doğru kabul edenlerde. Sorun bence tamda diğer siyasi partilerin basiretsiz, stratejik yönetimsiz ve tutarsız yapılarında. Ön seçim dedik, tam demokrasi dedik. Biz bu yöntemin önemli ve zararsız olacağını düşündük. Neden mi? Çünkü demokrasi olmazsa olmazımız. Çünkü insan hakları ve özgürlükler olmazsa olmazımız. Lakin bir şeyi hesaplayamadık. Bir sonraki ön seçim ve koltuk korkusunu. Şimdi ön seçimde ister istemez birileri birileri ile omuz omuza verdi ve yol aldı. Seçildi ya da bir başkasını desteğiyle seçtirdi. İşte tam da burada başladı sorunlar. Seçtiren seçilene ben seni seçtirdim dedi. Seçilen sen kim oluyorsun ben seçildim dedi. İç çekişmeler eşliğinde korkak siyasetçiler türemeye başladı. Oysa sol ve sol siyasetle ilgilenenler iyi bilirler solcu olmak demek her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa ve dayatmaya karşı koyabilmek, mağdurun ve mazlumun yanında olabilmektir. Şimdi nasıl bir durum var, aman kimseyi küstürmeyelim. Yanlışta yapsa idare edelim. Bu mantığın sonucudur koskoca Bursa’da siyasetin içler acısı hale gelmesi. Birde unutmadan bu mantığın sonucudur çoban olmak ve tulumbada su bitti diyecek kadar rahat bir tavır sergileyebilmek. Çünkü ses çıkartabilecek olanlar kendi derdinde, diğerlerinin de sesi zaten hikayemizde olduğu gibi cılız, titrek ve isteksiz. Meydan boş olunca istediğini söylersin. Çizgisinden çıkmış muhalif partiler, rakipsiz bir iktidar ve siyasetçi gibi davranan bir Cumhurbaşkanımız var. Aslında ben Cumhurbaşkanımıza kızmıyorum, kızamıyorum. Neden mi? Eeee haklı ben de olsam karşımda dirayetli durabilenler yoksa istediğimi yaparım. Nasıl olsa zebani de olsam, çoban da olsam herkes beni dinliyor. O zaman neden yapmasın ki? Şunu unutmayalım bizler kendi siyasal örgüt ve teşkilat yapılarımız içerisinde didiştikçe. İktidar olmayı hedeflemek yerine, parti içi iktidarı kovaladıkça ne halka kendimizi anlatabilir. Ne de bu halktan bize oy vermesini isteyebiliriz. İstesek de vermezler. MHP yıllardır koltuğunu bırakmayan, bir söylediği bir söylediğini tutmayan bir liderle, işine gelmeyeni parti içi muhalifleri direk ihraç etmeye devam ediyor. CHP ihraç etmese de etmek istemese de yıldırma ve top çevirme metotları ile gerçekten Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olan mücadeleci siyasetçilerini ya kaybediyor ya da arka plana itiyor, sindiriyor. HDP zaten bir türlü çıkıp da biz siyaset alanındayız bu ülkenin düşmanı bizim de düşmanımızdır diyemiyor. Yani HDP asla PKK terör örgütüdür, biz ise Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olan Kürt ve tüm halkların haklarını savunmak için geldik meclise, teröre ve teröriste destek vermeyiz diyemiyor. Sonra hepimiz diyoruz AKP’ye sokakta herkes kızıyor, eleştiriyor ama sandık gelince bu adamlar yüksek oy alıyor. Alırlar kardeşim, normal şaşırmayın, insanların tercih şansını yok edip tek bir partiye mahkum ederseniz %70 i muhafazakar ve vatanını seven bir toplumun size oy vermesini sağlayamazsınız. Bu muhalefet partileri varken AKP’nin başında da hala Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan varken işimiz çok zor. Bu yüzden bence bir an önce herkes şahsi hırslarını bir kenara bırakmalı, başarısız olmuş her siyasetçi şapkasını önüne koymalı, yeni ve dinamik yüzleri destekleyerek, bu yeni kadrolara kendi siyasi partileri içerisinde, eskiler desteklerini tam vermeli. Yani işin aslı ülke bu dar boğazdan, bu kaostan, bu hukuksuzluklardan ve anti demokratik yönetim anlayışından kurtulsun istiyorsanız efendiler. Müstevlilerin emellerine karşı muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur. Bırakın korkularınız için endişelerinizi ve hırslarınızı doğru yerde doğru zamanda bırakmak bir erdemdir. Sizler bu ülkeye öyle ya da böyle hizmet etmiş erdemli siyasetçiler olun bazende zirvede jübile yapabilmeyi bilin. En azından kendinizden nefret ettirecek kadar, televizyonlarda daha konuşmaya başladığınızda kumandanın zap tuşuna uğramadan bırakın. Daha güzel, daha özgür, daha demokratik tam bağımsız TÜRKİYE dileklerimle. Sürçü lisan ettiysem affola…..hb

 

Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In GÜNCEL
Comments are closed.

Benzer Haberler

Osmangazide Kadınlar, Şiddete Dur Dedi

Osmangazi Belediyesi ve Osmangazi Kent Konseyi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulus…