Esad Rejiminin Suriye, İdlib kentinin Han Şeyhun beldesine 4 Nisan sabahı kimyasal silahlarla düzenlediği saldırılar sonucu, çocuk ve kadınlar dahil olmak üzere 100’den fazla sivil masum insan öldü. Henüz kameralar kayıttayken son nefeslerini verdiler. Can çekişen çocuk, kadın 500’den fazla sivil ise araçlarla, sözde ambulanslarla taşınırken görüntülendi. Bu yaralı masum sivillerin durumlarının ne olacağını ne yazık ki öğrenemeyeceğiz.
Sosyal medya hızlıca paylaşılan onlarca video tüm dünyada çok etkisi yaparken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) olağanüstü toplantıya çağrıldı.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı, Suriye‘de Beşşar Esad rejiminin düzenlediği kimyasal silahlı saldırısına ilişkin, “Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) konuyu takip ediyor. Eğer her şey göründüğü gibiyse bu bir savaş suçudur” şeklinde konuştu.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault yaptığı yazılı açıklamada İdlib‘te klorlu gazla düzenlenen saldırıyı kınadığını belirtti.
İdlib’in güneyindeki bir kasabada iddiaya göre Suriye rejimi tarafından kimyasal silah kullanıldığı haberleriyle dehşete düştüm” ifadesini kullanan May, “Kimyasal silah kullanımını her koşulda kınıyoruz. Eğer kanıtlanırsa bu Suriye rejiminin barbarlığının yeni bir kanıtı olacak” dedi.
İngiltere Başbakanı Theresa May, “İdlib’in güneyindeki bir kasabada Suriye rejimi tarafından kimyasal silah kullanıldığı haberleriyle dehşete düştüm, Eğer kanıtlanırsa bu Suriye rejiminin barbarlığının yeni bir kanıtı olacak” dedi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Beşşar Esad rejiminin İdlib‘de düzenlediği kimyasal silah saldırısını kınadığını belirterek, ”Bu tür savaş suçları cezalandırılmalı” dedi.
Rusya Savunma Bakanlığı ise, Rus savaş uçaklarının İdlib‘in güneyindeki Han Şeyhun bölgesinde hava saldırısı düzenlemediğini duyurdu. Açıklamada, saldırının kimin tarafından düzenlendiğine ilişkin değerlendirmede bulunulmaması dikkatlerden kaçmadı.
İlerleyen günlerde bu ilk açıklamaların ne kadar ciddi olduğunu göreceğiz. Bu son saldırı uzun yıllar gündemden düşmeyecektir. Bu insanlık dışı saldırıyı, Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’nin tarihe örnek olacak şekilde radikal karar alması gerekmektedir. İnsanlık İdlib’de Öldü Mü? Sorunun cevabı ilerleyen güllerde yanıt bulacaktır ve umarım, başta Rusya olmak üzere, herkes sorumluğunun farkına varır.
Kerkük!
Maalesef Suriye de bu insanlık dışı görüntüler varken, orta doğudaki otorite boşluğunu fırsata çevirmek isteyenler var. Koyun can derdinde kasap et derdinde! Geçmiş Türk hükümetlerini yıllarca boşladığı Kerkük, Türk kimliğini neredeyse kaybedecek aşamaya gelmiştir. Kerkük Türk kendidir, bunu bilenler yıllardır asimilasyonlar uygulayarak Türkleri bölgeden kaçırmak için ellerinden gelen her türlü yöntemi uyguladılar, tıpkı Kırım da olduğu gibi.
Rusların uyguladığı yönteminin benzerini Kerkük de uygulayan IKBY, Kerkük de referandum düzenleyerek Kerkük’ü Türklerden koparmaya çalışmaktadır. Burada böyle bir adım atılması halinde, Türkiye’nin mutlaka ama mutlaka karşı hamle yapması zaruri olmuştur. Bunun bedelinin ağır olacağını IKBY’nin bilmesi gerekmektedir.
Kerkük Türk kentidir ve Türk kenti olarak da kalmalıdır. Burada başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Hükümete büyük görev düşmektedir. Dış politikada da “ülkelerin dostu yoktur çıkarları vardır” gerçeğini hatırlamak ve buna uygun politikalar üretmek gerekmektedir.