Sonsuzluğa uğurladığımız, 114 can gitti.
Yüzlerce ev kullanılamaz durumda. Daha yeni Ege depreminden bahsediyorum.
Ülkemiz, faylar üzerinde aynı Japonya gibi.
En çok hatırladığımız; Gediz, 1999 Çınarcık, Düzce, Van, Elazığ ve İzmir depremleri.
Domino taşı gibi devrilen yapıların neden göçtüklerini araştırıp soran var elbette…
Sorumlular kim?..
KİM SUÇLU?
Zemin, taş, çakıl, kum, çimento ve demir hangisi suçlu?
Yoksa; Belediyeler, kontrol mühendisleri, mimarlar, inşaat mühendisleri, çevre mühendisleri, şehir planlamacıları veya jeofizik mühendisleri mi suçlu?
1000 Lira verip susturdukları ve işlerini bir güzel yaptırdıkları bir çok şehir plancısı var!..
Bu usulsüzlükleri yapan, buna göz yuman ya da sessiz kalan, aynı ölçüde ‘Vatanına ve Vatandaşına’ karşı, vicdan yoksunudur!..”
Yüksek lisans yapan inşaat mühendisleri, mimarlar ve benzerleri çoğu boşta geziyor..
Ama bakkal bile müteahhit olmuş, yapı firmaları var.
İlkokul seviyesindeki müteahhitleri ne zaman unuttuk..
Bursa’da, Çarşamba diye bir semt var. 1980’den sonra yapıldı. Bu yapıları yapanlar için şu söz çok meşhurdu: “Çarşambanın kazları, adam etti Lazları.”
3 Katta 6 kat, 10 katta 25 kat …
Kimse üstüne alınmasın. Halkın söylediği ve yapılan binalar için yazıyorum.
Rüşvetle projelendirme ve onay süreçlerini hiç saymıyorum…
Bazı işsiz üniversite mezunu gençlerin feryadı:
“Pek çok yapı firmaları; diploma ile sorunları çözüyorlar! Müteahhitler ‘Sen gelme biz diplomanı kullanırız, sana da ayda 1000 lira veririz, ayrıca sigortada giriş çıkış yaparız’ diyorlar. Yapı denetim firmaları zaten hep diploma dolu. Aktif çalışan mühendis yok. Aktif çalışma olsa, herkes işinin başında durmak ister. Ama öyle bir hale getirdiler ki bu işler diplomaya kadar düştü!..”
Deprem mevzuat düzenlemeleri, her hükümetler döneminde değişikliğe uğradı.
Zemin etüt çalışması ve zemin sorunu olmayan yerlere ‘sağlıklı binalar’ neden yapılmadı?
Yoksa, uyulmadı mı?
Son zamanlarda bazı gazeteci ve köşe yazarı; deprem öncesini değil, deprem sonrası başarıyı yazıp çizmekteler..
Köşe yazısından bir bölümü sizlerle paylaşmak isterim:..
“….. Dün, bu sorunları anlama ve çözmede yetersizlikler yaşamaktaydı, bugün sahip olduğumuz teknik, ekonomik ve insan gücü olarak bu sorunları çözecek bir yerdeyiz. 99’da deprem karşısında yaşanan çaresizlik, devletin ne kurtarma ne deprem sonrası halka sağlık, gıda, barınma, su dahi götüremediği bir durumdan bugün halkının yaralarını saran, AFAD’ı, Kızılay’ı ile sağlık teşkilatıyla her hizmeti veren nitelikli varlığı sorun çözme gücünün ifadesidir. Bugün devlet, vatandaşlarını sağlıklı ve güvenli şehirlerde yaşatacak dönüşümü başaracak bir yerde durmaktadır. Van’ı yeniden yapan, Elazığ’ı bir yılda ayağı kaldıran devlet, eski Türkiye’nin şehirlerini dönüştürmek zorundadır.”Akşam – V.Bilgin.
Deprem öncesi önlemi almadan, sonrası başarıyı ortaya koymak kesin çözüm mü?..
‘Deprem doğa olayıdır.’ Deyip geçemeyiz.
Her şeyden önce insan sağlığı ön planda olması gerekmez mi?
İstanbul depremi kapıda!
-Mevcut binaların dayanıklılıkları acilen artırılmalıdır.
-Konutlara deprem sigortası yaptırılmalıdır.
Yerleşim bölgeleri titizlikle belirlenmeli, kaygan ve ovalık bölgeler iskana açılmamalıdır. Konutlar gevşek toprağa sahip meyilli arazilere yapılmamalıdır. Yapılar deprem etkilerine karşı dayanıklı inşa edilmelidir. (Yapı Tekniğine ve İnşaat Yönetmeliğine uygun olarak)…
Bence; aranan suçlu, içimizde eksik olan ‘VATAN SEVGİSİ’.
10 Kasım 2020 Atatürk’ün ölümünün 82’nci yıl dönümüdür. Hayatını; vatandaşına, vatanına ve vatanının bağımsızlığına adayan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, minnet ve şükranla anıyoruz.
“Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır”. Mustafa Kemal Atatürk.
