Her yıl olduğu gibi, 2020 yılı da başladığında tüm dünya yeni umutlar beklentisi içerisindeydi. Hiç kimse (insanlık tarihi açısından), yaşadığı yıllar içerisindeki en zor yılın 2020 yılı olacağını bilemezdi.
2020 yılı öyle bir yıl oldu ki, son 100 yılın en kaotik, en zor, en bilinmez ve en çaresiz yılı oldu tüm insanlığa. Bir mikroorganizma, insanlık tarihinin en son teknolojilik imkanlarına rağmen, tüm insanlara bilinmezliği ve çaresizliğe sevk etti ve adeta diz çöktürdü.
1 Yıllık Covid-19 bilançosu çok ağır, 1.414.925 kişi yaşamını yitirdi ve dünyada Covid-19 vaka sayısı 60 milyonu geçti. 41.556.897 kişi ise sağlığına kavuştu. Ölüm oranı ise korkunç %3,4.
Bu rakamın şunu ifade ediyor. Dünya da 7 Milyar 594 Milyon insan yaşıyor ve tamamı efekte olsa %3,4 ölüm oran göre, 258.559.739 insan hayatını kaybedebilir.
Diğer taraftan, bir de bu pandeminin ruhsal etkileri var. Kaygılar, tasalar, bilinmezlik, umutsuzluk ve sabırsızlıklar, insanlarda gözle görülebilen en belirgin belirtiler oldu. Sadece insanın değil, yeryüzündeki bütün canlıların davranışlarını yöneten asıl itici güç hayatta kalma duygusudur, bu duygu tüm kararlarımıza, tüm davranışlarımıza sirayet etti.
Öyle ki, Kelebek etkisi dediğimiz Kaos teorisi ile yüzleştik. Bildiğiniz gibi Edward Norton Lorenz’in bu kaos teorisi “bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine sebep oluyor”.
Maske, Mesafe ve Temizlik önlemleri titizlikle uygulanmayınca, başlayan ikinci salgın dalgası tüm insanları tekrar çaresizliğe ve hükümetleri de kısıtlama önlemlerine itti.
Elbette kısıtlamaların doğurduğu ekonomik darboğaz, birçok şeyi imkansız kılıyor ve hayatta kalma iç güdüsü ile ön görülmez davranışlar sergilememize sebebiyet verebiliyor. Elbette bu süreçte tüm insanların sakinliğe, önlemlere titizlikle uymaya ve geleceğe umutla bakması gerekiyor.
Yoksa karşımıza kırılan kalpler, bozulan ilişkiler, boşanan – ayrılan çiftler, küsen eş – dost – akraba ve ayrışan insanlar çıkacak. Bu tamiri imkansız hatalar yapmamıza sebepler de doğurabilir. Burada empati ve merhamet duygusu ön plana çıkmalı.
Netice de “iyi ya da kötü insan yoktur, yalnızca koşullar vardır”. Bunun farkına varmak hepimiz için çok önemli. Yoksa gerçekten insanlık tarihinde en zor yıllarından birinden geçiyoruz. 100 yılda bir görülebilen bir felaket ile karşı karşıyayız ve bu ne film, neden bir roman.
Gerçeklerle yüzleşmek zorundayız; Hayatımızın kilometre taşlarındaki zorluklardan sadece bir tanesini ile karşı karşı kaldığımızı bilmemiz gerekiyor.
Neticede dünya kocaman bir sınav alanı ve biz kusurlu insanlarda, bu kocaman dünyanın küçücük öğrencileriyiz. Hatalar yapacağız, hatalarımız görüp düzelteceğiz. Sonra tekrar başka başka hatalar yapacağız, çünkü bu bizi insan yapıyor.
Burada önemli olan telafisi olmayan hatalardan uzak durmak, nihayetinde günümüz pandemi dönemi koşulları zorlu ve bu zorlu koşullar bizi iyi veya kötü insan yapmaz. Bu zorlu durum bizi az hatalı ve çok hatalı insan yapabilir.
Bir kumaşı on defa ölçmek, bir defa kesmek lazım, yoksa on defa keser, bir kere ölçersek, o kumaştan hiçbir şey olmaz. Tamiri mümkün olmayacak şekilde kalpleri kırmamak, ilişkileri bozmamak lazım.
Geçtiğimiz bu zor dönmede hem ülkemiz hem de insanlık için en büyük temennim, en az hasarlı bu zorlu dönemi atlatmak olacaktır. Yüce rabbim bizlere, sabır, sadakat, merhamet ve empati versin.
Ve lütfen maske, mesafe, temizlik kurallarına azamı ölçüde uyalım…