Bankacı bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olan sayın Özal, Türk siyasi hayatının en renkli isimlerinden 8. Cumhurbaşkanı, 66 yıllık ömrünü, Türkiye’nin özgür, demokratik ve sivil bir yapıya kavuşması için adadı.
Özal, bu dönemde kitlelere ulaşmak için “orta direk” temasını kullandı. İlk olarak ekonomiye yönelik adımlar atan Özal, bu alandaki sınırlamaları kaldırmaya odaklandı.
Kısmen başardı.
Orta sınıfı güçlü kılmak, yenilemek..
Orta sınıf yenilendiği zaman, toplum yenilenmiş oluyor.
‘ORTA DİREK’ veya orta sınıf o zamanlarda bizim toplumumuzda geniş bir yer tuttu.
İki binli yılların başlarında bu ’MOTTO’ silinmeye başlandı.
Son yıllarda; TÜİK’in verileri, en yoksul ve en varlıklı kesimin toplam gelirdeki payını yükseltirken, ‘orta direk’in kayıp yaşadığını gösterdi.
Mehmet Akif Ersoy’un 100 yıl önce uyardığı gibi…
“Milletler, topla, tüfekle, zırhlıyla, tayyareyle yıkılmaz, milletler ancak ve ancak, kendi arasındaki bağlar çözülerek, herkes kendi derdine düşerse, herkes kendi menfaatini temin etme sevdasına düşerse yıkılır.” der.
Şimdi, tam 100 yıl önce söylenen söze mi terfi ettik?
Maalesef, yukardakiler azınlıkta, alttakiler çoğunlukta..
***
Dağda; Tatil ve kar keyfi yaşayan, maske- mesafe- kural tanımayan bir kesim oluştu. Aşağıda virüs var diye, yüz yüze eğitim sakıncalı bulunuyor, sınıf arkadaşlarınla aynı sıraya oturman, okula gitmen yasak, ama yukarda virüs yok, aynı sınıf arkadaşlarınla aynı telesiyeje binip, kayak okuluna gidebiliyorsun.
Riskleri:
-Okulların kapalı kalması ve bu salgının ekonomik etkisinin birleşmesiyle öğrenme krizi bir neslin felaketine yol açabilir.
-Uzaktan eğitim her geçen gün fırsat eşitsizliklerini derinleştirir.
-Öğrenme kaybının telafisi imkânsız hale gelir.
-Okulların kapalı olduğu her gün geleceğe vurulan darbedir.
Unutmayalım, yaşamda sıfır risk yoktur.
Doğru alınmamış tedbirler vardır.
Okullarımızı önlem alarak güvenle açabiliriz ve bunu da başarabiliriz.
***
Son iki yıldır; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) “iyileşen” bir Türkiye ekonomisi portresi çizse de, işsizlikte, üretimde, ihracatta, turizmde ve doğrudan yabancı yatırımlarda iyileşme emareleri pek görünmüyor.
Bu dönemde; sokaktan gelen gerçek bilgileri, görüntüleri ise muhalefetin yaratmaya çalıştığı “algı” gibi göstermesi ne kadar doğru?
Muhalefet; dış politika, halkın sorunlarına getirdikleri çözümleri paylaşsa çok iyi olur.
Ülkemizin gündemini hep farklı noktalara çekmek ve gerçek gündemin konuşulmasına fırsat vermemek, sokağın nabzını tutmamak, doğrudan vatandaşa dokunamamak ne kadar gerçekçi?
Yukardakiler; aşağıdaki gerçekleri görmesi, onların dertlerine- sıkıntılarına ortak olması gerekirken, faturalarını ödeyemeyen, kredi kartlar patlamış, maaşıyla geçinemeyen emekli, ürünü satamayan çiftçi, işsiz kalmış vatandaşa hangi TÜİK istatistiği verirseniz verin o cebine bakacaktır.
Dağ turizminde kurallara uymak zorunlu değil, şehir içindeki restoran, kafelerde zorunlu mu?
Hiç olmazsa; çoğunluğu, orta sınıfa terfi ettirelim!..