‘Beynim yorgun. Gece rahat uyuyamıyorum. Sabah dinç kalkamıyorum. Sanki hayat yorgunuyum.
Sürekli kafamın içi düşüncelerle meşgul. Hayattan zevk alamıyorum. Sonra da her şeye sinirleniyorum
öfkemi kontrol edemiyorum’ Bu cümleler size tanıdık www.mesotheliomabaltimorelawsuit geliyorsa hayatı yaşamayıp yük olarak taşıma
ihtimaliniz çok yüksek.
Aslında beyin yorulmuyor. Sadece düşünceler yoruyor. Düşünce yorgunluğu da geçmiş ve geleceğin
ağırlığından kaynaklanıyor.
Her düşünce bir duyguyu tetiklediğinden, akmayan duygular da hücreleri tıkıyor. Ve fizik beden
yorgun veya hasta oluyor.
İki rahibin hikayesini bilir misiniz?
Çok sıkı prensipleri olan bir manastıra bağlı iki rahip, bir görev için uzun bir yürüyüşe çıkmışlardır.
Yolculuk sırasında kurallar gereği kimseyle konuşmaz, iletişim kurmazlar. Bir nehir kıyısına gelirler.
Kıyıda, zaman-mekan ölçülerine göre oldukça açık giyinmiş çok güzel bir hanım üzgün ve kırgın
oturmaktadır. Rahipleri görünce ayağa kalkar ve biraz önceki hüzünlü haline göre çok işveli bir üslupla
kendisini karşıya geçirmelerini ister.
Rahiplerden biri, hanımı sırtına alır. Nehri geçerler. Diğer kıyıda, hanım kendisini taşıyan rahibin
sırtından iner, teşekkür eder ve ayrılır. Rahipler sessiz yürüyüşlerine devam ederler. Uzun bir süre
sonra yapılana şaşkın bir şekilde dayanamayarak diğerine rahibe ‘bütün günahlardan uzak durmaya
yemin etmiştik. Nasıl oldu da o kadına dokundun ve onu taşıdın?’ diye sorar. Kadını taşıyan rahip
‘Ben onu nehrin öbür kıyısında bıraktım. Ama sen hala taşıyorsun’ diye yanıt verir.
Doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız her anı kaydediyoruz. Sanki senaryosu bize ait oynayan biz
izleyen biz bir film çeviriyoruz. Yani hayat bir film kaydından ibaret ve gerçek olan sadece nefes
aldığımız ‘an’dır.
Yaşadığımız her deneyimden ders alıp, geleceği planlayıp ‘an’da yaşamak varken, geçmişi geleceği
sırtımızda taşımanın nasıl yük oluşturduğunu anlayamıyoruz. Bu yükler hem zihnimizi hem
hücrelerimizi gereksiz yere meşgul ederken, hayatı kaçırıyoruz.
Elbette geçmişi unutmamız gerekmiyor, ancak sadece deneyimin dersini alıp, geçmişin yükünü
bırakabiliriz. Nasıl ki yiyecekleri yiyip, gerekeni alıp, posasını bırakıyorsak anıların etkilerini de
bırakabiliriz.
Geçmişin acıları, suçluluk duyguları, kızgınlıkları, üzüntüleri geçmişe aittir. Geleceğin korkuları
kaygıları da geleceğe dairdir. ‘Geçmiş geçmişte kaldı, yarın zaten gelecek’ modunda şimdiki ‘an’a
odaklanıp hayatın her anından keyif alabiliriz.
Nasıl ki her sabah duş alıp bedenimizi yıkıyoruz hücrelerimizi de beynimizi de arındırabiliriz.
Bir bilgisayara bile sık sık format atarak gücünü yükseltiyoruz. O zaman neden beynimizi ve
hücrelerimizi rahatlatmıyoruz?
Bir çocuk gibi saf ve temiz, bir yetişkin gibi akıllı ve dengeli yaşamak çok da zor değil. Sadece yollarını
bilmek ve uygulamak gerekiyor.