Evde; Anne – Baba ve çocukları,
Okulda; İdareci, Öğretmen,Öğrenci ve Görevliler,
İşyerinde; Patron, çalışan elemanlar,
Yolda; Trafik polisi, sağ diye soldan giden yayalar,
Trafik de; Yayalar ve Sürücüler…
Kafeteryada; Kafeterya sahibi, çalışan elemanları ve müşterileri,
Lokantada; Aşçı, komiler ve müşterileri,
Kahvede; Ocakçı, askıcı,oyuncu ve yancıları,
Otelde; Otel sahibi, müdürü ve çalışanları,
HER YER de İnadına EĞİTİM şart!
Neden?
Maalesef ülkemizde, kulak’ dan dolma haberle eğitildiğimizi unutmayalım…
Yanlı TV izleme, yandaş gazete okuma, O’ bizden değil mantığı ile davranmayla, Şu TV iyi bu TV kaka demekle nereye varırız bilemiyoruz.
Lafı yine dönüp dolaştırıp, inadına eğitime getireceğim. Hangi konuda olursa olsun, bir eksikliğimiz ya da aşırılığa kaçan yönlerimiz varsa, bunun nedeni kesinlikle eğitim eksikliğinden ya da yanlış eğitim sisteminden kaynaklanıyor…
Ülkemizde şu anda; 17 milyonun üzerinde öğrencimiz var.
Ülkemizde bazı değerleri öne çıkartmak istiyorsak, onlardan başlamamız gerekir.
Eğer onlara sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, toleransı, üretkenliği, temizliği, paylaşmayı ve en önemlisi de demokrasiyi öğretebilirsek gerisi kendiliğinden gelecektir.
Bunu ne kadar başarabiliyoruz?
Çok iyi olduğumuzu, kimse söyleyemez.
Üniversitede, okulda, evde, işyerinde, yolda, trafikte EĞİTİM yoksa, bunu ülkede yaygınlaştıramazsınız, içselleştiremezsiniz.
Bugün için ülkemizde olmayan da zaten bu!
Peki değiştirilemez mi?
Elbette değişir…
“Eğitim ailede başlar…” derler.
Bence, evet. Öyleyse, ailede patron kim?
Sınıfta patronun kim olduğu konusunda şüphe yok.
Not defteri kimin elindeyse patron o. Yani öğretmenin patronluğu tartışılmaz.
Peki bu böyle mi olmalı?
Öğrencinin özgür düşüncesini dinlemez, mutlu ve verimli olmadığı bir sınıfta öğretmenin patronluğu ne işe yarar?..
Bence; fazlasıyla tartışılması gereken konulardan birisi ama sıkıysa bir dile getirin…
Gelelim asıl soruya, evde patron kim?
Baba mı, anne mi, diğer aile büyükleri mi yoksa çocuklar mı?
Eğer çocuklarsa, büyük çocuklar mı yoksa küçük çocuklar mı? Alın size içinden çıkılmaz bir durum daha! Her evde durum eminim ki çok farkı ve eminim ki cevaplar da birbiriyle taban tabana zıt.
Oysa bu sorunun tek cevabı olmalıydı.. O da saygı, sevgi ve hoşgörü. O olduktan sonra zaten gerisi geliyor. Ama bu gücü, kim olursak olalım hep kendi elimizde tutmak istiyoruz, hem de bazen otoriteyle, bazen istismar ederek, bazen de şirinlikle.
Pek çoğunuzun cevabı eminim ki, çocuklar yönünde olmuştur. Çünkü özellikle bu dönemde evin tek hakimi onlar.
Yemek onların ağız tadına göre pişiyor, televizyon seyredilirken kanallar onların isteğine göre seçiliyor, tatile giderken birinci öncelik yine onların tercihleri.
Babaların pabucu, çoktan dama atıldı. Annelerin ise; çocukların yanında varlığı bazen hissedilmiyor…
Yani ev içi demokrasi ile ülkemizdeki demokratik gelenekler arasında hiçbir fark yok. Gücü eline geçiren, patronluğunu ilan ediyor…
Güzelim Ülkemizde şunları yapabilirsek;
- Temel ahlaki kuralları,
- Dürüstlüğü,
- Sorumluluğu,
- Hukuka ve kurallara saygıyı,
- Başkalarının hakkına saygıyı,
- Çalışkan olmayı,
- Tasarrufa ve yatırıma inanmayı,
- Güçlü bir iradeyi,
- Dakikliği
- Demokrasi ve özgürlük anlayışını,
Öğrenip uygularsak, kısa zamanda istediğimize ulaşırız!…
Neyi istediğimizi, neyi istemediğimizi bilmediğimiz sürece ve en önemlisi de bunlar için kafa yormadıkça, özlemini duyduğumuz noktalara gelmemiz mümkün değil!..
Eğer çocuklarımızı yarış atları gibi körü körüne yarıştırırsak; üretmeyi, tasarrufu, inovasyonu, en iyi olmayı ne zaman öğreteceğiz?..
İyi Pazarlar.